8: Gece Göğü

292 20 0
                                    

28

Dedektif kendini hiç olmadığı kadar mutlu hissediyordu bazı sorunlarını nihayet aşabildiğinden. Mutluydu çünkü bir kadınla beraberdi. Mutluydu çünkü onu da mutlu edebildiğini hissediyordu. Mutluydu sadece...
Ve bunun olabildiğince uzun sürmesini diledi gözlerini kırpıştırırken.

*

Genç kadın önüne düşen saçlarını parmak uçlarıyla geriye doğru ittirirken bir çift mavinin kendisini izlediğini fark etti ve gözlerini adama doğru çevirdi.
"Neden beni izlediğinizi sorabilir miyim acaba dedektif?"
Sherlock tebessüm etti Alex'in üzerinden pek de uzun zaman geçmeyen sözlerini hatırlayınca. Ve kadına da anımsatmaya çalışarak konuştu.
"Bilmiyorum Bayan Wilde. Sizi izlemekten keyif alıyorum sanırım..."
Gülüştüler. Sonra dedektif konuşmak için tekrar araladı dudaklarını.
"Bugün dışarı çıkmak ister misin?"
"...neden olmasın?" dedi gülümseyerek koyu kahverengi gözlerin sahibi.

*

Güneş, bulutların arasından inatla kafasını çıkartmış bir şekilde ışıldıyordu sanki genç kadın ve dedektif dışarı çıktığında. Birkaç adım atmışlardı ki karşılarına önlerini kesmek ister gibi çıkan kızıl saçlı küstah bir adam tüm dikkatlerini dağıttı bir anda. Alex kafasını eğerek Mycroft'u selamladı.
"Bay Holmes..."
Adam da aynı şekilde karşılık verdi.
"Bayan Wilde..."
Sherlock'un yanından ayrılıp birkaç adım attı bu iki kardeşi baş başa bırakmanın daha iyi olacağını düşünen kadın.
"Küçük kardeşim..."
"Mycroft, şu an için biraz meşgulüm. Sanırım sonra görüşsek daha iyi olacak..."
Kızıl, kardeşinin meşguliyetinin sebebini anlamak istercesine tek kaşını havaya kaldırarak sordu.
"Nereye gidiyorsunuz?"
Dedektif gözlerini devirdi.
"Kütüphaneye..."
"Tam olarak ne için?"
"Araştırma yapmak için Mycroft!.."
Adam her zamanki küstah gülüşünü yüzüne takınarak konuştu.
"Pekâlâ..."
Açık mavi gözlerin sahibi tam gitmek için hareketlenmişti ki tekrar dudaklarını araladı konuşmak için Mycroft.
"Araştırmanızın kondom içerdiğinden emin olun küçük kardeşim..."
Sherlock tek bir kelime etmeden Alex'in yanına doğru yürüdü. Genç kadın onun biraz bozulduğunu fark etmişti bir çocuk gibi somurtan ifadesinden.
"Mycroft öğrenmiş..."
Dedektif, küstah abisinin ikisi arasındaki ilişkiyi zaten bildiğini ve öğreneli çok da uzun zaman geçmediğini söyleyecekti ki kadın devam etti konuşmaya.
"...kondomun ne amaçla kullanıldığını..."
Güldü bu alaycı sözler üzerine genç adam. Ve kızılın onları duyduğunu pek düşünmeden gözden kayboldular. Şemsiyesini sağ elinden sola geçirirken sessizce söylendi o sırada Mycroft.
"Küstah kadın..."

*

Gökyüzü küçük bir çocuk gibi ağlamaya başladığında genç kadın ve dedektif sığınacak bir yer aradı. Belki hüzünden belki de mutluluktan düşüyordu gözyaşları Londra'nın üzerine bulutların. Bu düşüş yavaş bir şekilde başlamıştı fakat gittikçe şiddetlendi yağmur. Eski bir dükkanın tentesi altına girdiklerinde ikisi de gülüyordu. Alex'in parlak kahverengi saçlarındaki küçük damlalar ile ne kadar güzel göründüğünü düşündü Sherlock o sırada. Bir çift açık maviyi üzerinde hisseden kadın gülümsedi.
"Mycroft'un şu an için çıkıp gelmemesi kötü oldu. Şemsiyesini kullanabilirdik..."
Adam da gülümsedi fakat bir şey söylemedi. Sonra hafifçe eğildi genç kadının dudaklarına bir öpücük bırakmak için. Ayrıldıklarında yamuk bir tebessümle sürdürdü gülüşünü.

*

Koşar adım Baker Sokağı'na doğru ilerlediler. Genç kadın tam içeri girmek için kapıya yönelmişti ki dedektifin duraksamasıyla ufak bir şaşkınlık ifadesi çilli yüzüne hakim olurken o da durdu.
"Sherlock? Hadi, içeri girelim!.."
"Sen gir Alex, ben birkaç dakikaya geleceğim..."
Kadın pek anlam verememişti karşısındaki bir çift maviye fakat yine de adamın söylediğini yaptı.
Biraz ışık için giriş kapısının hemen yanına uzanmıştı ki elektriklerin gittiğini anladı gözleri bir türlü aydınlığa kavuşamayınca. Sonra yukarıya doğu seslendi.
"John!.."
Cevap alamamıştı.
"Bayan Hudson!.."
Tekrar sessizlikle karşılaştı Alex. Sanki evde onun dışında hiçbir yaşam belirtisi yoktu.
"Karanlıktan nefret ediyorum..." diye söylendi düşmemeye çalışarak merdivenleri çıkarken.
Zorla bulabildiği mutfak çekmecelerini elleriyle yokladı, birkaç mum ve çakmak bulunca da sevindi genç kadın. Teker teker yaktığı mumlar karanlığın tutsaklığına ihanet edercesine hoş bir parlaklıkla odayı doldurmaya başladı. İstemeden güldü sonra.
"Tanrım, ne kadar da romantik..."
Fakat sesi alaycı çıkmıştı. Birkaç dakika sonra işittiği ayak seslerinden Sherlock'un geldiğini anladı ve kapıya doğru yöneldi.

Daha Az Sosyopat HolmesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin