31: Yamuk Bir Ataş

85 6 1
                                    

*Hesabımda ufak bir aksaklık olduğu için bölüm müziklerini buraya ekleyemedim. Ancak Spotify veya YouTube'dan kolayca bulabilirsiniz.

30

Karşısındaki kızıl saçlı adam ofis odasında ona bir şeyler anlatırken sadece bazı kelimeleri duyuyordu diğer adam. Geri kalanlar ise bir gürültüden ibaretti.
"Müfettiş Lestrade ................... Sherlock'un ................ İngiltere ............... Müfettiş Lestrade? Bay Lestrade?"
Ses kulaklarında tekrar netleştiğinde pek düşünmeden kızılın dudaklarına bir öpücük kondurdu Greg. Fakat Mycroft birkaç ay öncesinin aksine çok da yumuşak olmayan bir ifadeyle kendini geri çekti.
"Ne yaptığını sanıyorsun? Kendine gel lütfen..."
"Ama b-ben sandım ki..."
Sesi kesik kesik çıkmıştı.
"Ne sandınız müfettiş? Birkaç kere birlikte zaman geçirdik, evime gelip Leo ile ilgilenmenize izin verdim ve bana küçük düşürücü bir şekilde 'Mike' demeniz hakkında tek bir kelime etmedim diye aramızda bir şeyler olduğunu mu? Her hareketime duygusal bir anlam yüklemeyin!.."
Öfkeden mi yoksa az önceki anın yakıcılığından mı bilinmez yüzü kızaran Mycroft daha fazla bir şey söylemeden dışarı çıktı. Pek de hızlı olmayan adımlarla koridorda ilerlerken herkesin birkaç dakika öncesinde kör ve sağır olmuş olmasını diledi. Ve kimsenin hiçbir şeyden haberdar olmamasını... Fakat Japon balığını incittiğinin farkında bile değildi... Bu balıklardan oluşan akvaryumunda zamanında çok kayıp olmuştu hâlbuki körelmiş duyguları yüzünden...

*

Doktor, dedektif ve genç kadın kahkaha ile karışık gülerek bardan içeri girdi. Bayan Hudson çocuklarla ilgilenmeyi kabul etmişti de uzun bir aradan sonra ilk defa beraber dışarı çıkmanın sevincini yaşıyordu o üçü.
"...size söylüyorum bu kadın bir rahibe!.."
Alex'in neşeli sesi kulaklarına doluşurken iki adam barın köşesindeki gözden uzak bir masanın etrafına dizildi. Kadın ise diğer tarafa doğru ilerledi içecekleri almak için. 
"Üç bira alabilir miyim?"
Küçük bir tebessümle söylemişti bunu. Sonra bar taburelerinden birinin üzerinde oturmuş ve ellerini alnında birleştirmiş bir şekilde içen adamı gördü.
"Greg?"
Müfettiş duyduğu tanıdık sesle kafasını kaldırıp doğruldu.
"Ah, Alex... Merhaba..."
Onun bu hâli genç kadına birkaç yıl önceki doğum gününü hatırlattı. O gün her ne kadar yalnız kalmanın iyi olduğunu düşünse de şimdi doktora kendini bulduğu için minnettardı. Adamın da omuzlarına aynı çaresizlik duygusunun çöktüğünü fark edince ona acıdığını hissetti. Ve hemen yanındaki tabureye oturdu.
"İyi misin Greg?"
"Gayet iyiyim... Ama aptalım Alex..."
Kadın elini müfettişin omzuna koydu destek olmak istercesine.
"Anlat bana..."
"Belki daha sonra... Şu an için sadece içmeye ihtiyacım var..."
Kısa bir nefes arasından sonra barmene seslendi.
"Bir bardak daha viski alabilir miyim? Buzsuz olsun..."
"Tamam, anlatmak istemiyorsan anlatma Greg. Fakat yalnız kalmana izin vereceğimi sanıyorsan yanılıyorsun!.."
Adamı kolundan tutarak dedektif ve doktorun olduğu tarafa doğru çekiştirirken konuşmaya devam etti Alex.
"Hadi, bize katıl!.."
Kısa bir nefes arasından sonra müfettişi görmeyi beklemeyen şaşkın gözlere durumu açıklama gereği duydu.
"Çocuklar bakın kiminle karşılaştım!.."
Dedektif gülümseyerek cevap verdi.
"Ah, merhaba Greg..."
"Sherlock senden adımı duymak ne kadar da güzel..."
Yarı sarhoş olan adam da karşısındaki bir çift mavi gibi tebessüm etti ve yanlarına oturdu.

*

Dance Me to the End of Love • Leonard Cohen

Yavaş ritimli bir ezgi kulaklarını doldurmaya başladığında hepsi çoktan sarhoş olmuştu. Dedektif gözlerini kadının koyu kahverengi gözlerine saçılmış yeşil tanelerde gezdirdi. Sonra yüzündeki irili ufaklı çillerde durdurdu mavilerini.
Elini Alex'e uzattı.
"Hadi!.."
"Sherlock, hayır... Hayır... Herkesin içinde dans edemem..."
Sarhoş olduğundan pek düzgün konuşamıyordu.
Adam onu dinlemedi ve kolundan kavrayarak ışığın daha loş olduğu tarafa doğru çekiştirdi dans edebilmek için. Gözlerinde gezinen ışık hüzmelerine aldırış etmemeye çalışarak dedektifin açık mavi gözlerine odaklanmaya çalıştı Alex ise. Gergin bir şekilde güldü konuşmadan önce.
"Ah, senden nefret ediyorum..."
"Hayır, beni seviyorsun..."
Sesi alaycı çıkmıştı Sherlock'un.
"Evet, seviyorum dedektif... Ama kimse vazgeçilmez değildir..."
Sarhoş olmanın verdiği sersemlikle adam, genç kadının sözlerindeki alaycılığı anlayamamıştı. Bir an için gerçek sandı bu cümleyi.
"Sahiden mi?"
Alex kollarını bir an önce cevap almayı bekleyen bir çift mavinin bakışları arasında usulca Sherlock'un boynuna doladı. Sonra onaylarcasına kafasını salladı.
"Ö-öyleyse aramızdaki ilişkiyi daha vazgeçilmez kılalım Bayan Wilde!.."
Kadın sorgular anlamda tek kaşını kaldırdı ve cevap verdi.
"Bir çocuğumuz var, daha ne kadar vazgeçilmez olabilir dedektif?"
Sonra güldü tekrar. Sherlock elini cebine attı o sırada. Birkaç nikotin bandı, anahtarlık ve yamuk bir ataştan başka bir şey bulamamıştı. Hızla ataşın şeklini bozdu ve ona bir yuvarlaklık kazandırdı. Alex devam etti dudaklarını aralayıp.
"Üstelik şaka yapıyordum... Tabii ki de benim için..."
Fakat bölündü sözleri.
"Bayan Wilde bence artık bir Holmes olmanızın zamanı geldi..."
"Ne?.."
Pek beceremeyerek tek dizinin üzerine çöktü Sherlock.
"Benimle evlenir misin Alex?"
Genç kadın önce şaşkınlıktan pek bir şey diyemedi. Sonra kahverengi gözlerini mavilere dikip konuştu.
"Evet!.."
•Aptal evlilik teklifimi kabul etti
Çevrelerindeki insanlar dans etmeyi çoktan bırakmış genç çifti alkışlayıp tebrik ediyordu.
Ataşı yüzük parmağına taktıktan sonra tebessüm etti Alex.
"Biliyorum, gerçek bir yüzüğün yerini tutamaz ama..."
Bu sefer de genç kadın dedektifin sözünü kesti.
"Ben beğendim..."
Adam da tebessüm etti böylece. Dudakları buluştuğunda kadın ellerini Sherlock'un dalgalı saçları arasında gezdirdi. Ayrıldıklarında alaycılığı yeniden üzerindeydi.
"Bu arada soyadımı değiştireceğimi kim söylemiş dedektif?"
Gülüştüler. Bu sırada bir köşeden onları izleyen doktor ve müfettiş şaşkınlıkla karışık bir mutluluk içinde birbirlerine döndüler.
"Bunu biliyor muydun?"
"Hayır... Ama zamanı gelmişti Gregory..."

*

Daha Az Sosyopat HolmesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin