33: Kardeş Sorunu

86 3 0
                                    

32

"...bu da avukatın sonu oldu Greg."
Adamın dikkatinin kendisinde olmadığını fark etti dedektif.
"Lestrade?"
Ses tekrar kulaklarında netleştiğinde müfettiş, Sherlock'u dinliyormuş gibi yapmaya çalıştı fakat pek başarılı olamadı.
"Tanrı aşkına, neyin var? Eskisinden daha betersin!.."
Sonra gülerek devam etti.
"Aşık falan mı oldun yoksa?"
Greg gözlerini devirirken öyle bir bakışını yakaladı ki açık maviler, o an emin oldu.
"Ah, hayır! Hayır, hayır, hayır... Hayır..."
"Ne var?.."
Kadife sesi ofis odasını doldururken devam etti.
"John yanlışlıkla bir suikastçı ile evlendi Lestrade.
Molly farkında olmadan dünyanın en büyük suç dehasıyla randevuya çıktı. Bayan Hudson ise kazara bir kartel lideriyle evlendi... Sence de aptal arkadaşlarımı çeşitli psikopatlarla ilişkiye başlamadan önce korumam gerekmez mi?"
Parmak uçlarını beyazlaşan saçları arasında gezdirirken ister istemez güldü adam.
"Saçmalama Sherlock!.."
Mavi gözlerini devirdi dedektif.
"Sadece dikkat et..."
Müfettişin bakışlarından belki de birlikte olduğun kişiyi tanıyorumdur Greg diye düşündü dışarı çıkarken. Kapının önünde kendisini bekleyen Alex'le birlikte oradan çıkıp gidecekti ki kızıl saçlı adam dikkatini dağıttı.
"Ah, Mycroft... Burada olduğumu nereden bildin?"
"Aslında..."
O an gözlerinde şimşekler çaktı ve daha da parladı bir çift mavi.
"Hayır, hayır... Hayır!.. Sen..."
Dedektifin sözleri genç kadın elleriyle ağzını kapatınca bölündü. Alex, şaşkınlıkla onları izleyen insanları savuşturmaya çalıştı sonra gülerek.
"Ah, Sherlock!.. Sen yok musun?"
Tüm dikkatini koyu kahverengilere ve tabii yeşil taneciklere verince biraz olsun sakinleştiğini hissetti Sherlock. Alex ellerini çekince duygularını kontrol etmeye çalışarak konuştu bu sefer.
"Gidelim..."

*

Arabayı bir kenara çekmiş ve kaportanın üzerine yaslanmıştı Sherlock. Kollarını ise göğsünde kavuşturmuştu.
Mycroft Holmes >
Bugün 14:12
Şimdi anladın mı neden
endişelendiğimi?
                                 Hiçbir sorun çözülemez değildir.                         
Telefonunu çantasına koyduktan sonra yavaşça kapıyı araladı ve dedektifin yanına gitti genç kadın.
Adam gözlerini gökyüzüne dikmişti kendisininki ile aynı maviliğin altında ezildiğini hissederken.
"Sherlock..."
Dedektifin yaptığı gibi ellerini onun iki yanına koydu kadın ve onu arabayla kendisi arasında hapsetti.
"Neden böyle yapıyorsun?"
Gözlerini kısarak konuşmuştu. Adam bir çift maviyi kaçırdı. Konuşmak istemiyor gibiydi.
"Hadi, anlat bana..."
Omuzlarını silkti dedektif.
"Bilmiyorum Alex... Çok öfkeliyim..."
"Neden Sherlock, kime öfkelisin?"
"Belki Mycroft'a, belki kendime... Belki de hiç kimseye... Bilmiyorum..."
Kafasını kadının göğsüne gömdü ilgi bekleyen küçük bir çocuk gibi. Genç kadın bunu karşılıksız bırakmadı ve kollarını adamın boynuna dolarken parmak uçlarını dalgalı saçları arasında gezdirdi. Biraz daha sakinleşen Sherlock dudaklarını araladı tekrar konuşmak için.
"Bana hayatım boyunca 'Önemsemek bir avantaj değildir.' diyerek engel olmuşken bir ilişkisi olmasını kaldıramadım sanırım..."
Sesi boğuktu.
"Bu konuda belki... Ama tüm yaşamını kastediyorsan yanılıyorsun... Mycroft seni hep destekledi. Sadece bunu yapma şekli biraz farklıydı."
"Sen onu affedebildin Alex... Peki ben neden bunu yapamıyorum?"
"Bazen Sherlock..."
Duraksadı. Sonra devam etti.
"Bazen sevdiklerimiz bizi yaralar... Bu canımızı acıtır. Ancak şöyle düşünüyorum: Yaşadığımız sürece hayal ve kalp kırıklığı peşimizi bırakmayacak. Üzüntü, öfke... Acı... Bunları bana bir başkasının değil de sevdiğim birinin hissettirmesini tercih ederim. Çünkü böylesi daha kabul edilebilirdir, böylesi seni daha güçlü kılar. Çünkü böylesi bir durumda affedip yeni bir sayfa açmak daha kolaydır..."
Kısa bir nefes arasından sonra devam etti.
"Çünkü o senin kardeşin..."

*

Birkaç Gün Sonra

"...Sherlock yukarıda mı Alex?"
"Evet... Biz de Leo ile küçük bir gezintiye çıkıyorduk Mycroft..."
Kızıl saçlı adam sağ elindeki şemsiyesini sola geçirip çocuğun sarı saçlarını okşadı tebessüm ederken. Sonra merdivenleri çıktı ağır ağır.
"Sherlock..."
Dedektif yüzü pencereye dönük bir şekilde keman çalıyordu. Bu yüzden cevap vermedi.
"Bana olan öfkeni anlayabiliyorum küçük kardeşim. Seninle normal bir abi kardeş ilişkisine sahip olamadık. Karakterimizden dolayı belki... Çoğu kez seni hor gördüm, hatalarını yüzüne vurdum... Şimdi aynılarını benim yapmama kızıyorsun, biliyorum. Şunu bilmeni istiyorum Sherlock, Alex sadece sana değil bana da önemseyebilmeyi öğretti. Geçmişte benim yüzümden yıpranmış olmasına kızgınsın belki... Ama..."
Çalmayı bıraktı ve arkasını döndü.
"Her ne kadar küstah, kibirli ve çoğu zaman kendini bilmez olsan da... Benim kardeşimsin... Büyük Holmes..."
Belli belirsiz bir gülümseme takındı yüzüne bunu söylerken Sherlock. Kızıl saçlı adam da rahatlamış bir şekilde nefes aldı. Sonra her zamanki alaycılığıyla dudaklarını araladı.
"Daha zeki olan demeyi unuttun..."
Bu sefer belirgin bir şekilde güldü dedektif.
"Hayır, zeki olan benim. En azından Alex böyle düşünüyor..."
Gülüştüler.

*

Daha Az Sosyopat HolmesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin