4: Aptal Dedektif

374 33 27
                                    

27

Dedektif ellerini birleştirmiş ve çenesine dayamış bir şekilde zihnini kurcalayan düşünceleri gözünden geçiriyordu. Doktor ise bu sırada gazetede kendisi hakkında yazılanları okuyordu.
"Şunu dinle!.. Dedektif Holmes'un asistanı olmaktan öteye gidememiş..."
Mutfaktaki genç kadın yumuşak bir ses tonuyla seslenerek adamın sözlerini böldü.
"Ah, John!.. Boşver şu yazılanları, pek çok saçmalıktan herhangi biri işte..."
Birkaç saniye sonra yanlarına gelen Alex konuşmak için tekrar araladı dudaklarını.
"Sandviç ister misiniz?"
John kafasını iki yana salladı. Kadın bu sefer de hâlâ düşünceleriyle boğuşan mavi gözlerin sahibine doğru yaklaştı.
"Peki ya sen Sherlock, şey ister misin? S..."
"Seks?"
Adamın kadife sesi tüm odayı doldurduğunda ufak tefek adam arkadaşını uyarmak istercesine öksürdü. Genç kadın ilk önce şaşkınlıktan pek bir şey diyemedi. Fakat sonra bir kahkaha attı.
"Ah, Sherlock!.. Sen ve senin şu tuhaf işleyen zihnin..."

Dedektif o an için ne cevap vereceğini bilemedi çünkü dudaklarından dökülen sözcüğü söylemeyi hiç düşünmemişti

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Dedektif o an için ne cevap vereceğini bilemedi çünkü dudaklarından dökülen sözcüğü söylemeyi hiç düşünmemişti.
"Alex!.."
Tekrar mutfağa yönelen Alex, Sherlock'un ani seslenişi üzerine arkasını döndü. Mavi gözlü adam tıpkı doktorunki gibi ufak bir öksürükten sonra devam etti.
"...Alex, bu seninle ilgili değildi. Yani kimseyle ilgili değildi... Bir vaka üzerine düşünüyordum."
Kadın tebessüm etti.
"Sen öyle diyorsan öyledir dedektif... Üzerime alınmadım zaten."

*

Alex oradan ayrılalı birkaç dakika olmuştu ki John gülerek sordu dedektife.
"Seks mi, aklından neler geçiyor öyle?"
Açık mavi gözlerini kaçırırken cevap vermedi adam.
"Ah, Sherlock... İtiraf etmelisin ki ona karşı bir şeyler hissediyorsun."
"Hayır, John... O an söylediğim gibi başka bir şey düşünüyordum."
Doktor diğer odaya yönelirken sesini içeriye duyurmaya çalıştı.
"Başka bir kadın olsa tek bir kelime edemezdi eminim!.. Tanrı'ya şükür ki Alex durumu iyi toparladı... Akıllı bir kadın..."
Genç adam istemeden de olda tebessüm etti. Belki de zihnim bana bir oyun oynadı diye düşündü sonra.

*

Perhaps, Perhaps, Perhaps • Doris Day

Ertesi Gün

"...bilemiyorum John. Sence ne cevap vermeliyim?"
Doktor fark ettirmemeye çalışarak gözlerini dedektif üzerinde gezdirdi. Genç adam pek ilgilenmiyor gibiydi. Cevap verdi sonra.
"Bence kabul etmelisin Alex. Uzun süredir yalnız olduğunu söylüyorsun. Hem bir akşam yemeğinin kimseye zararı olmaz..."
Kadının dudakları hafifçe yukarı kıvrıldı ufak bir tebessümle.
"Teşekkür ederim doktor..."

*

"Hadi John!.. Israr ediyorum, bunu bir hediye olarak düşün."
"Sherlock sence de burası bir akşam yemeği için fazla iddialı değil mi? Yani ikimiz için... Sanki bir randevuda gibiyiz..."
Son cümleyi söylerken fısıldamıştı doktor.
Dedektif güldü adamı çekiştirirken. Sonra John dudaklarını araladı tekrar konuşmak için.
"Hem böyle bir yer için önceden yer ayırtmamız gerekirdi..."
"İki kişilik, cam kenarı ve gözden uzak!.."
"Ah, Tanrım!.. Gerçekten randevuda mıyız yoksa?"
Sherlock bir kahkaha attı ve içeri girdiler birlikte.

*

John pek de memnun olmayan bir ifadeyle önündeki menüyü inceliyordu. Birden gözü lavabodan çıkıp gelen parlak kahverengi saçlı, hoş giyimli genç kadına takıldı. Bu Alex'ti.
"Ah, seni adi hergele!.. Beni buraya neden sürüklediğini şimdi anladım!.."
Sherlock tebessüm etti. Devam etti bu sırada doktor.
"Alex'i kıskanıyorsun..."
Bunu duymayı beklemeyen dedektif şaşkınlığını gizlemeye çalışarak karşısındaki ufak tefek adama itiraz etti.
"Saçmalama John!.."
Şimdi alaycı olma sırası doktordaydı.
"Sherlock, Alex'i seviyor ve onunla birlikte olmayı hayal ediyor..."
Bir melodiyle söylemişti bunu. Tam devam ediyordu ki Sherlock sözünü kesti kafasıyla genç kadın ve yanındaki adamın masasını işaret ederken.
"Bak!.. Adam Alex'in kadehine bir şeyler katıyor..."
John tekrar tüm ciddiyetini takınarak sordu.
"Ne olabilir?"
"Uyku ilacı gibi görünüyor... Anlamanın tek yolu var!.."
Hızla ayağa kalkıp birkaç adım uzaklıktaki masaya doğru ilerledi. Kafasını sallayıp Alex'i selamladı sonra açık mavi gözler.
"Bayan Wilde..."
Kadın biraz şaşırmıştı.
"Sherlock?"
Elini bir çift koyu kahverenginin karşısındaki adamın omzuna sertçe yerleştirirken konuşmaya devam etti kadife ses tonuyla.
"Bu genç arkadaşınla birkaç dakika özel olarak konuşmak istiyorum sadece..."
"Sen kim olduğunu sanıyorsun?" dedi adam ve bir hışımla ayağa kalktı. Tam dedektife bir yumruk savuracaktı ki Sherlock erken davrandı. Adam aldığı darbeyle yere yığılırken Alex ise öfkeyle dışarı çıktı.

*

Sinirli bir şekilde koyu kahverengi gözlerini Sherlock'un üzerinde gezdirirken konuşmaya devam etti genç kadın.
"...senin neyin var, bunu neden yaptın?"
"Gözlerini adamdan öylesine ayıramıyordun ki kadehine kattığı uyku ilacını fark edemedin bile!.."
"Ah, zaten biliyordum Bay Dahi!.."
"Ne?"
Yüzündeki şaşkınlığı gizlemeye çalıştı dedektif.
"Biliyordum dedim... Adam gazetede çalışıyor ve nihayet yaptığı tüm numaraları herkese duyurma fırsatı elde etmiştim ki sen çıkagelip her şeyi mahvettin!.." dedi ellerini alnına götürürken Alex. Ne zaman sinirlense böyle yapardı.
"Öyleyse neden bunu John'a söylemedin? Ya da bana..."
"Sen tüm vakalarını bana anlatıyor musun dedektif?"
Somurttu adam.
"...özür dilerim... Seni önemsediğin için..."
"Ah, lütfen beni senin için üzülmem konusunda manipüle etmeye çalışma!.. Bir sosyopatın özür dilemeyeceğini biliyorum..."
Sherlock istemeden tebessüm etti kendisini çözen bu kadın karşısında. Fakat gerçekten de Alex'i önemsiyordu. Bunu fark edememesine biraz üzüldü.

*

Baker Sokağı'ndaki evlerine geri döndüklerinde doktor gülerek sordu.
"Tek bir şey merak ediyorum Sherlock... Randevularının orada olacağını nereden bildin?"
Alaycı bir ifadeyle cevap verdi dedektif.
"Yeteneklerimi küçümseme lütfen John..."
Sonra devam etti.
"Mesajlarını okudum..."
"Seni adi hergele..."
Gülüştüler. Sonra devam etti dudaklarını aralayarak.
"Bu arada ondan özür dilemelisin. Farkındasın değil mi?"
"Çoktan diledim. Onu kendim için kötü hissetmesi konusunda manipüle etmeye çalıştığımı ve sosyopatların özür dileyemeyeceğini bildiğini söyledi."
John bir kahkaha attı.
"Ah, Sherlock... Gerçek bir özürden bahsediyorum."

*

Birkaç Gün Sonra

Genç kadın gözlerini bilgisayar ekranına dikmiş bir şeyler yazıyordu ki yanına gelen iş arkadaşıyla dikkati dağıldı.
"Hey Alex, üçüncü kattaki Steve'in başına gelenleri duydun mu?"
Kısa bir nefes arasından sonra kadın devam etti.
"Steve Hunt... Hani birkaç gün önce akşam yemeğine çıktığın adam..."
"Tanrı aşkına Carol, adamı tanıyorum!.. Sadece neler olduğunu anlat!.."
"Tacizden içeri alınmış... Ve evinde onlarca kutu uyuşturucu ilaç bulunmuş. Duyduğuma göre genç bir dedektif yakalanmasını sağlamış. Ama pek emin değilim..."
Kadının anlattıkları o andan itibaren Alex'in kulağına bir gürültü gibi gelmeye başladı.
Fısıldadı sonra yüzündeki gülümsemeye engel olamayarak.
"Aptal dedektif..."

*

Daha Az Sosyopat HolmesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin