35: Her Zamanki Gibi Soğuk

89 2 0
                                    

35

Farewell Life (Arn Andersson Remix) • Nights Amore

Ama ben sizi, sizin beni sevdiğinizden daha farklı seviyorum dedektif.
Sherlock üstün zekan seni bazı konularda aptallaştırıyor. O anlamda sormadım. Ve sana inanamıyorum ne bekliyordun ki? Boynuna sarılmamı mı?
Geç kaldınız dedektif...
Nasıl dayanacağım? Nasıl yaşayacağım Sherlock?
Sen öyle diyorsan öyledir dedektif... Üzerime alınmadım zaten.
Son olayda size başvuran kadının eski bir aşçı olduğunu göz önünde bulundurdunuz mu Bay Holmes?
Ah, Sherlock... Ben dans etmeyi bilmiyorum...
Ha ha, çok komik dedektif!.. Genelde kolay üşüyorsun. O yüzden sordum.
Bilmiyorum, canın çok sıkılmış görünüyordu dedektif...
Özür dilerim...
Sherlock...
Seni her zaman isteyeceğim...
Biraz sonra... Görüşürüz... Dedektif...
Her ne kadar Leo'yu bir denek olarak kullansan da sana kızmayacağım dedektif!.. Sıradan baba oğul aktivitelerini kim ne yapsın? Tabii dikkatli olduğunuz sürece...
Bazen sevdiklerimiz bizi yaralar... Bu canımızı acıtır. Ancak şöyle düşünüyorum: Yaşadığımız sürece hayal ve kalp kırıklığı peşimizi bırakmayacak. Üzüntü, öfke... Acı... Bunları bana bir başkasının değil de sevdiğim birinin hissettirmesini tercih ederim. Çünkü böylesi daha kabul edilebilirdir, böylesi seni daha güçlü kılar. Çünkü böylesi bir durumda affedip yeni bir sayfa açmak daha kolaydır...
Benden sonra yeniden âşık ol, sevmeyi sakın unutma... Ve Leo'ya onu hep çok sevdiğimi söyle... Dedektif...
Kadının yumuşak sesi kulaklarını doldurur gibi oldu Sherlock'un. Uzun süredir karanlığın esareti altında olan açık mavi gözlerini kırpıştırdı hızla. Göğsünün üzerinde tonlarca ağırlık varmış gibi bir baskı hissederken ellerini alnında birleştirmiş bir şekilde yanı başındaki sandalyede oturan kızıla döndü.
"Mycroft..."
Gergin bir bekleyişin içinde olduğu belli olan adam doğruldu. Devam etti o sırada dedektif.
"Alex nerede?"
Mycroft kardeşinin gözlerine bakmamaya çalışarak konuştu.
"Leo, Doktor Watson'la birlikte..."
"Alex nerede dedim Mycroft!.."
"Greg kilisede kaldı... Şüphelilerin kaçabilmesini önleyebilmek adına..."
Öfkeli bir ses tonuyla adamın sözünü kesti bir çift mavi cevap beklerken.
"Yaşıyor mu?.."
Kısa bir sessizlik oldu.
"Cevap ver, Alex yaşıyor mu?.."
Kızıl saçlı adam kafasını eğdi tekrar.
"Kurtulamadı Sherlock... Çok üzgünüm..."
Saniyeler zamanın akışında parçalanıp yok olurken dedektif de paramparça hissetti o an için.
"...yalnız kalmak istiyorum. Dışarı çık Mycroft!.."
Ellerini alnına götürmüştü bunu söylerken. Küçük kardeşinin karşısında ağlamak istemediğini anlayan kızıl yerinden doğruldu ve Sherlock'un yanına oturdu. Elini omzuna koyarak konuştu sonra.
"Sorun yok Sherlock..."
Genç adam yüzünü elleriyle kapattı tamamen.
"Git... Git dedim sana..."
Sesi kesik kesik çıkmıştı. En son on yaşlarındayken küçük kardeşini ağlarken görmüştü Mycroft. Öylesine canı acıdı ki o an. Olmadığını düşündüğü kalbinin kırıldığını hissetti.
Kollarını Sherlock'a doladı. Belki de hayatında ilk defa böyle sarılmıştı ona. Dedektif bir süre ellerini gözleri üzerinden çekmeden ağladı. Sonra daha fazla dayanamayacağını fark ederek o da dolaladı yaşadığı tarifsiz acıyla güçsüzleşen kollarını karşısındaki kızılın bedenine. Gözyaşlarına boğulurken boğuk bir ses tonuyla konuştu.
"Ah, Tanrım... Tanrım... Hamileydi Mycroft... Hamileydi..."
Küçük kardeşini biraz daha kendine doğru bastırdı adam tüm bunların bir rüyadan ibaret olmasını dilerken.

*

Biraz daha sakinleşen dedektif konuşmak için dudaklarını araladı.
"Onu görebilir miyim?.."
"Bu pek iyi bir fikir değil Sherlock..."
Gözlerindeki mavilik soluklaşmıştı o an için.
"Lütfen... Lütfen Mycroft... En azından benim için bu iyiliği yap..."

*

Bacaklarının onu artık taşıyamadığını hissetti yavaş adımlarla ilerlerken Sherlock. Ayakları götürmüyordu onu o soğuk odaya bu sefer. Hastanenin en ücra köşesine... Morga...
Yavaşça kapıyı araladı. Hayatı boyunca yüzlerce ceset görmüştü. Kafası kopan, çürümeye yüz tutan... Fakat bu en zoruydu. Tamamen farklıydı çünkü. Sevdiği kadın yatıyordu bu sefer metalik zemin üzerinde. Titreyen ellerini genç kadının beyaz teni üzerinde gezdirdi. O kadar doldu ki dedektifin gözleri görüşü bulanıklaştı.
"Her zamanki gibi tenin çok soğuk Alex... Bırak da biraz seni ısıtayım..." diye fısıldadı başını kadının boynuna gömerken, ona sarılır gibi oldu. Ciğerlerini doldurabildiği kadar Alex'in kokusuyla doldurmaya çalıştı o sırada. Sonra bileklerine uzandı istemsizce. Birkaç sene öncesinden hatıra kalan jilet izlerinde gezdirdi buğulanan mavi gözlerini.
"Ah, Alex... Canını yaktığım her an için özür dilerim..."
Elmacık kemiklerinin üzerine bir öpücük kondurdu genç kadının dedektif. Solukları dünyanın en huzur verici senfonisiydi adama göre. Fakat şimdi orkestra sonsuza dek dağılmış, müzik durmuştu. Alex nefes almıyordu artık... Kalbi son kez çırpınmıştı bir çift mavi için, son kez ezilmişti yüreği hırçın okyanus dalgaları altında... O kadar çok ağlamıştı ki Sherlock yorgunluktan bitap düştüğünü hissetti. Bacakları bedenini taşıyamıyordu daha fazla. Kalbine öylesine bir ağırlık çökmüştü ki artık ayakta duramayacağını anladı. Yere çöktü öylece... İki büklüm... Yanaklarından süzülen her bir yaş teni gibi yüreğini de yakarken devam etti çaresizce ağlamaya... Kızıl saçlı adam destek olmak istercesine küçük kardeşinin omzuna bastırdı sol eliyle. Dedektif küçük bir çocuk gibi adamın bacaklarına sarıldı.
"Nasıl dayanacağım? Nasıl yaşayacağım Mycroft?"
Kızıl saçlı adam daha fazla dayanamadı. Eğildi ve kardeşini ayağa kaldırdı omuzlarından kavrayarak.
"Tüm hayatlar sona erer Sherlock, üzgünüm..."
Biraz daha sertleştirdi sesini sonra.
"Şimdi kendine gel!.. Küçük bir çocuğun var..."
Sesi morgda yankılandı.

*

Tanrı genç adamla dalga geçmişti sanki bu hamlesiyle. Yaşanacak bütün güzel anları, yüzlerce kahkahayı, birbirini takip edecek onlarca öpücüğü, sıcak sarılışları, tüm hayalleri çalan bir hamleyle...

*

Devam eden birkaç yıl boyunca dedektif kendini tamamen önüne gelen vakaları çözmeye adadı. Ancak böyle acısını hafifletebiliyordu. Leo, Sherlock'un yaşadığı yıkım biraz daha hafifleyene kadar yaklaşık beş yıl Mycroft ile kaldı. Kendisiyle bir baba şefkatiyle ilgilenen Greg'in varlığı ona kendini pek yalnız hissettirmedi. Ve John ile Rosie'nin sıcaklığı... Kalbi artık onarılamaz bir şekilde parçalanan açık mavi gözlü adam birkaç yıl daha danışman dedektifliğe devam etti. Sonra oğluyla birlikte bir daha Londra'ya dönmemek üzere şehre birkaç saat uzaklıktaki evlerine yerleştiler. Arıcılıkla uğraşmaya başladı adam... Ve her bir yıldızda kadını aradı. Ömrünün sonuna kadar...

*

SON

Daha Az Sosyopat HolmesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin