don't break me

65 2 0
                                    


Medya Lily

-

Tanrım, tam şu an tam zamanı. Kurtar beni bu dünyadan. Shawn yine delirmişti. Aramız o zamandan beri iyi olmadı. Ama bunu değiştirmek için ikimizin de yaptığı pek çok şey yoktu. Ama ciddi anlamda iyi değildi durumumuz. Deli gibi davranıyor. Sapıtıp gece sarhoş geliyordu. Yanında arkadaşlarını da getirip beni odaya kapatıyordu. Ama sonrasında kimse anlamasın diye beni gösteriyordu. Resimlerimizi çekip sosyal medyaya atıyordu. Bu olay akışı beni çok yorup sıkmıştı. "Lily." düşüncelerimden beni ayıran onun sesi olmuştu. "Napıyorsun?" yanıma oturdu.

"Ne görüyorsan o Shawn." Onunla konuşurken sinirlenmemek elde değil. Bacaklarımı kendime çektim. "Bana artık böyle davranmayı kes. Bunun suçlusu sensin." bana bağırınca gerçekten kırılmıştım. Yaptıklarının yanında yine beni suçluyordu. "Shawn, kendine gel. Ben bir şey yapmadım. Sürekli, olan şeylerden beni sorumlu tutamazsın. Dön kendine bir bak!" dediğimde yüzü çoktan sinirden kasılmıştı. Üstüme gelip konuştu. "Reggie ile konuştuğunu biliyorum. Yalan söyledin. Bu saygısızlığı, ben aileme açıklamasını nasıl yaptım sence?" dedi. "Nasıl yapabildim?!"

"Yalan mı? Saygısızlık senin yaptığın." diye sorduğuma bana çok garip baktı. Sinirli ama üzgün de gibiydi. "Ne dedin?" sonumu iyi görmüyorum. "Shawn.." kapıyı çarptı ve gitti. Ne yapsaydım? Yalan söylemedim. Olanı söyledim. Çünkü burada suçlu olan ben değilim.

Deli gibi vicdanım sızladı. Ama suçum yok ki. Yine de kırılmış olabilirdi.

Ben bir şey yapmadım. Yapmadım. Beynimde bu ses yankılanıyordu. Kendi sesim. Kendi kendime, kendimi onaylıyorum. Garip bir his. Kendimi koltuğa bıraktım. Yandan ince pikeyi alıp üstüme örttüm. Azıcık göz dinlendirme zamanı için kendime fırsat tanıdım.

Bir kaç saat sonra kapı gürültü bir şekilde açıldı. Korktum ama Shawn olduğu için şeklini bozmadım. Tartışmaya gerek yoktu. Uyumuş gibi yapıp, en iyisi bunu atlatmaktı. Shawn kendi içinde bir şeyler mırıldanıyordu ama duyamadım. Bana biraz yaklaşınca üstündeki keskin alkol kokusu da onunla beraberinde geldi.

"Benim meleğim neredeymiş? Burada mı aa?" elinde ne var bilmiyorum ama masaya bırakınca büyük bir ses çıkardı. Koltuğun yanına oturdu. "Angelina'm, öyle özledim ki seni." Elleri saçlarım ve yanağımda dolaşıyordu çekingence.

"Beni bırakma Lily. Beni lütfen bırakma." sanırım şu an inanamadığım bir şekilde ağlıyordu. İçince bunun kafası yerine gelmiş galiba. Bol içebilir o zaman. Aman, bu halide çok iyi değil de neyse..  "Özür dilerim. Seni seviyorum." Evet ya,  kesinlikle içmeli. "Aptallık ettim. Bunu senin için, bizim için dedim ama aptallıktı." Bence bunu zaten biliyordu. Her şeyin farkında. Ama ona suç atmak daha basit geliyordu. Çünkü bir olaya, bir suçlu bulduğun zaman her şeyi onun üstüne yıkar ve rahatlarsın. Ne de olsa suçlu konumuna düşürülmüş bir kere. Bu onun seçtiği en iyi yoldu.

Shawn'de böyle rahatlıyor işte. He bir de içiyordu. Fazlasıyla. Normal de onu böyle bilmezdim. Ama birkaç gündür bu özelliğinin değiştiğini anlamak zor olmadı. Elleri yüzümde dolaşırken bir tepki vermemek için kendimi zor tuttum. Ellerin beni gıdıklıyordu.

Aslında, onunla olma konusunda çok düşündüm. Onu kötü bir insan olarak görmedim ama onun hakkında olan düşüncelerin pek değiştirmeye yetmedi. Nasıl tanıştığımız zaten belliydi. Başka bir şey açıklamaya gerek bile yoktu. Sadece ona gerçekten üzülüyorum. Onun bu hali beni çok üzüyor. Onun da mutlu olmadığını zaten biliyorum. Fakat bu yolu kendi seçti. Bunu o istedi. Yanaklarımda hissettiğim ıslaklık ile öptüğünü hissettim. Düşüncelerimden ayrılıp hafif kıpırdadım. Bir an da kalktığını hissedince rahatladım.

obsessively : s.mHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin