Hayat hep hayaller gibi güzel ve toz pembe geçse güzel mi olurdu ? Belki. Ancak hayaller belki de ulaşılamadığı ama bir gün gerçek olma olasılığı yüzünden umutla beslendiği için güzeldi.
Hayat ise toz pembe renkte değildi. Siyahın soğuk ve karanlık tonundan beyazın umut veren aydınlığı içinde renk tayfı arasında başı boş bir gezintiydi.
Derin midesinde deliren kelebeklerle dansını öteleyerek yanında uyuyan Adem'in uzun kirpiklerine dokundu hafifçe. Kıpırdar gibi olunca uyandırmamak için nefesini dahi tutarak beklemişti. Nefesi uykunun etkisiyle yine düzgün ve hafif tempoda bir ritim tutturunca, kendini tutmak istemesine rağmen çok sevdiği dudaklara hafif bir öpücük kondurdu.
Adem'in geceleri yanına gelip, sarılıp uyumasına alışmıştı.Imza atılana kadar uslu durma kararına bir zaman sonra uyamayacak kadar iradesinin kırılacağını beklerken, genç adam sözünden dönmemişti.
Derin küçük bir öpücük daha çaldıktan sonra ileri gitmekten kendini men edemeyeceğini bilerek, geri çekildi ve usulca yataktan kalkıp, kahvaltı hazırlamaya gitmişti.
Evdeki hizmetlilerin izin günü olmasına hayıflanarak işe koyulsa da, pazar günü olması yüzünden Adem'in hemen gitmeyeceğini ,üstelik tüm günü beraber geçireceklerini bilmek, onu heyecanlandırıyordu.
Başbaşa yapacakları güzel bir kahvaltı için kolları sıvayarak, buzdolabını açınca yüzü asıldı.
" Tamam bunu yapabilirim.Altı üstü kahvaltı. Ne kadar batırabilirim ki ?" diye düşündü.
Kahvaltılık malzemeleri masaya dizerken, Adem'in omlet sevdiğini hatırlayarak, kurtarıcısı olan internetten ilgili videoyu açarak, malzemeleri çıkartıp, tezgaha dizdi. Önüne koyduğu derin karıştırma kabına izlediği sırayla malzemeleri koyarken, kendi kendine telkinler veriyordu.
" Dünya nüfusunun üçte biri bunu yapıyorsa ben de yapabilirim."
Elbette demesi kolaydı.Izlerken dünyanın en kolay işi gibi görünen şeyler, iş başa düşünce resmen meydan muharebesinin meşakkatli bir dövüş sahnesine dönüşmeye başlamıştı.
Hayır yani anlamıyordu ki videoda akıllı uslu, kabın içine giren malzemeler neden o yaptığında bir güzel üstüne başına ve tezgahın her yerine bulaşıp, kabın içinde buluşmayı reddediyordu ki?
Un dediğin başbelası bardağın yarısına kadar dolup, sonra imana gelmiş savaşçı gibi dışarılara bendine sığmadan taşıyordu? Süt dediğin içecek kategorisinin en aklı başında üyesi Usain Bolt gibi tezgaha niye sprint atıyordu ? Hele o yumurta denilen şıllık tayfa niye striptiz kulübündeki zil zurna sarhoş direk dansçılarının coşmuş seyirci kalabalığına attığı kıyafetler gibi kabuklarını oraya buraya atıyor,illa kabın içindeki karışıma atılıyordu?
Derin heba ettiği bir karton dolusu yumurtanın son iki sağlam üyesine bakarak iç geçirdi.
" Bana bakın aşifteler , edebinizle ayrılın. Fingir fingir peşinden gitmek yok sarıların, beyazların .Kabuklar size diyorum.Son iki yumurtasınız sevgilimin omletin içinde fantazi yapmak yok. "
Kendini aya ilk kez adım atacak Neil Armstrong gibi hissederek dikkatle kırdığı yumurtayı karışıma eklerken, beyin operasyonu yapan bir cerrah gibi gerilmişti.
Tek bir kabuk parçası dahi yumurtaları kırınca karışıma düşmeyince , zafer sarhoşu olarak kollarını nakavtla rakibini ringe gömmüş boksör gibi havaya kaldırmıştı.
" Budurrrr be budur.Insanlık için küçük, Derin için devasa bir adam.Hu hah dev adam oniki dev adam, hu hah devadam .We are the champion of the world ."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAŞIMIN TATLI BELASI #wattys2019
RomanceKapak tasarımı Gece'ye ait. Kendisine sonsuz teşekkürlerimi iletiyorum 🧡🧡🧡 Bir kızın hayal edebileceği herşeye sahip olan, gerçekten son derece şımarık, her dediğinin yapılmasına alışmış kaprisli ve sinir bozucu Berrak Taşkıran'in canından bezd...