Yavuz'dan
Leyla'nın yüzünü avuçlayıp imalı imalı gülerek konuştum.
"Oldu mu abisi, çocuğunu okula getiren anneler gibi geldin benimle buraya kadar. Tamam mı artık?"
"Tamam tamam ya, çalıştığın yeri bir göreyim dedim ne var? Anladık gidiyoruz. Hem zaten benim işlerim var. Merkeze gideceğim daha, geç kalmayayım. Hadi doktor bey, görüşürüz."
"Görüşürüz ajan kız."
Ben sırıtırken Leyla gözlerini kocaman açıp etrafa bakındı.
"Ya abi, biri duyacak şimdi."
"Tamam tamam duymaz kimse. Hadi git."
Leyla gülümseyip kafa sallarken yanaklarından öpüp ayrıldım. Leyla el sallayıp uzaklaştı, ben de baktım arkasından. Allah'ım kardeşim sana emanet. Onun da, arkadaşlarının da başlarına bir şey gelmesine izin verme. Aklıma Bahar gelince gülümsedim. Ardından toparlanıp geri döndüm hastahaneye. Neye sırıtıyorsun acaba Yavuz? Hadi işime döneyim artık. Dün sınırötesine gidince burdaki bazı işler aksamıştı. Onları halledeyim ben de. Tam acile gidiyordum ki telefonum çalınca duraksadım. Elime alıp baktım. Bilmediğim bir numara.
"Efendim."
"Doktor bey merhaba. Ben kıdemli üsteğmen Sinan Usta. Nasılsınız?"
"Teşekkür ederim üsteğmenim. Siz nasılsınız?"
"Ben de iyiyim teşekkürler. Ben aslında size teşekkür etmek istemiştim, dün için. Askerimin hayatını kurtardınız."
"Rica ederim, vazifem."
"Biz aslında yüz yüze teşekkür etmek için Bahar üsteğmenle yanınıza gelmiştik bu sabah ama sizi bahçede kız arkadaşınızla görünce rahatsız etmek istemedik. Ben de telefon edeyim dedim."
Şaşkınca durdurdum adımlarımı. Bahar bana teşekkür etmeye mi geldi yani? Benden ses çıkmayınca Sinan üsteğmen devam etti.
"Sizin de gözünüz aydın, kız arkadaşınız belli ki özlemiş sizi, kalkmış yanınıza gelmiş."
Gülümseyerek devam ettim yürümeye.
"Teşekkür ederim ama o benim kız arkadaşım değil, kardeşim. Dün gece geldi. Artık o da benimle birlikte yaşayacak."
"Öyle mi? Biz sizi öyle sarılmış görünce yanlış anladık demek ki. Kardeşiniz de mi doktor yoksa?"
"Hayır değil o, o müzisyen."
"Anladım. Neyse ben sizi daha fazla tutmayayım. Biz zaten Çaylak'ı görmek için tekrar geleceğiz, görüşürüz."
"Görüşürüz üsteğmenim."
Telefonu kapatıp cebime attım. Leyla'yla beni gördüler demek sarılırken. Bahar da yanlış anlamıştır herhalde bu durumda? Leyla'yı sevgilim zannetmiştir. Kaşlarımı çatıp dudaklarımı kemirdim. Ardından yutkunup düzelttim ifademi. Neyse ne canım. Yanlış anladıysa anladı, ne olacak? Söylerim nasılsa doğrusunu. Ayrıca söylemesem ne olacak? Derin bir nefes alıp hızlandırdım adımlarımı. Gideyim de şu işlerimi halledeyim.
Bahar'dan
"Komutanım, Çaylak'ın yanına gitmeyecek miyiz? Komutanım."
Başımı çevirip Keşanlı'ya baktım.
"Hı?"
"Çaylak'ı diyorum, görmeye gitmeyecek miyiz? Çocuk kaldı oralarda bir başına."
"Tamam Keşanlı gideceğiz. Sinan komutanınız da gelsin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yansıma
Fanfic"Tüm muhteşem hikayeler iki şekilde başlar. Ya bir insan bir yolculuğa çıkar, ya da şehre bir yabancı gelir" demiş Tolstoy. Yavuz da, Bahar'ın şehrine bir yabancı gibi gelmişti. O sıralarda ikisi de farkında değildi; bu gelişin Bahar'ın çöle dönmüş...