Bahar'dan
Hala elini tutarak oturuyordum Yavuz'un yanında. Yavuz hala kendine gelmemişti. Ben de gözümü ondan ayırmadan bakıyordum gözlerini açsın diye. Onu böyle görmek kötü yapmıştı beni. Gerçekten fazla hırpalamışlar. Üstüne bir de elektrik vermişler. Kim bilir ne kadar yandı canı. Dudaklarımı büküp baktım. Ah be Yavuz. Dedim ben sana. Buralar tehlikeli dedim, dinlemedin beni. Bak neler geldi başına. Gerçi hala anlamış değilim. Bir doktoru kaçırıp niye işkence etsinler? Kaşlarımı çatıp düşündüm. Sinan haklı olabilir mi ya? Gülüp başımı iki yana salladım. Yok artık Bahar, Yavuz'un ajan olacak hali yok heralde. Çok saçma zaten. İyi de neden o zaman? Ben düşüncelere dalmışken odanın kapısı açılınca çevirdim başımı. Az önce ağlamaklı halde odaya giren hemşire gelmişti. Daha önce görmüştüm hastanede ama adını bilmiyorum. O da bana kısa bir bakış atıp Yavuz'un serumunu kontrol etti. Ben de ona bakıyordum.
"Her şey yolunda di mi hemşire hanım?"
Hemşire dönüp baktı bana. Kaşlarını çatıp duruşunu dikleştirdi.
"Bilmem, öyle mi?"
Kaşlarımı çatıp anlamadan baktım.
"Nasıl?"
Hemşire ters ters bakıp tekrar Yavuz'a döndü. N'oluyor ya?
"Yavuz bey neden bu halde anlamıyorum. Onun gibi iyi kalpli bir adam, neden böyle işkence görmüş anlamıyorum. Üstelik o sadece bir doktor."
Susup bana baktı. Ben de hala anlamadan bakıyordum. Hemşire de devam etti.
"Bazen başımıza gelenler çevremizdekilerin suçu oluyor. Onların hayatlarında olduğumuz için bizler de zarar görüyoruz. Sanırım Yavuz bey de bu yüzden bu halde. Tehlikeli hayatları olan insanları hayatına aldığı için."
İfadem gevşedi. Yutkunup baktım hemşireye. Beni mi suçluyor yani Yavuz'un başına gelenler yüzünden? İyi de benim bir suçum yok ki. Hemşire sıkıntıyla nefes alıp devam etti.
"Yavuz bey iyi olacak. Umarım bundan sonra tehlikelerden uzakta, çok daha iyi olacak."
Ben bir şey demeden bakarken hemşire çıktı odadan. Yutkunup Yavuz'a çevirdim başımı. Ardından avcumdaki eline baktım. Yavaşça bıraktım elini. Hemşire haklı. Belki bu yaşananlarda benim bir suçum yok ama bu, Yavuz'un başına benim yüzümden bir şeyler gelebileceği gerçeğini değiştirmiyor işte. Sebebi ben değilken bile Yavuz'un başına bu geldiyse, benim hayatımda olduğu için kim bilir neler yaşar. Ben de saf saf düşünüyorum burda. Birlikte mutlu olmak için bir şansımız olur belki diye. He Bahar he. Sanki buna hakkın varmış gibi sen mutlu olma hayalleri kur böyle. Senin neyine mutlu olmak, aşık olmak? Sen gerçekçi bir insansın, ne oldu şimdi? Hayalperest mi oldun? Ama gerçekler acıdır Bahar hanım. Böyle pat diye çarparlar suratına.
"Bahar."
Kulağıma gelen boğuk sesle kaldırdım başımı. Yavuz kendine gelmiş gülümsüyordu. Ben de gülümsedim heyecanla. Yavuz elini kaldırıp yüzündeki oksijen maskesini indirmek istedi, engel oldum.
"Çıkarma Yavuz."
Yavuz beni dinlemeyip indirdi maskeyi yüzünden.
"İyiyim ben."
Burukça gülümsedim. Yavuz da gülümseyerek bakıyordu. Yutkunup konuşmaya çalıştı.
"Bahar."
Oturduğum yerden kalkıp konuştum.
"Yorma kendini Yavuz. Ben gidip doktora haber vereyim."
Gidecek oldum, Yavuz uzanıp elimi tuttu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yansıma
Fanfic"Tüm muhteşem hikayeler iki şekilde başlar. Ya bir insan bir yolculuğa çıkar, ya da şehre bir yabancı gelir" demiş Tolstoy. Yavuz da, Bahar'ın şehrine bir yabancı gibi gelmişti. O sıralarda ikisi de farkında değildi; bu gelişin Bahar'ın çöle dönmüş...