Yavuz'dan
Kolumu kaldırıp saate baktım. Tam zamanında geldim valla. Gülüp çıkardım cebimden telefonu. Bahar'ı arayıp açılmasını bekledim.
"Yavuz, geldin mi?"
"Geldim Bahar. Ama nizamiyenin dışındayım."
"Tamam. Geliyorum hemen."
"Tamam."
Telefonu kapatıp derin bir nefes aldım. Sakin ol Yavuz. Ne bu heyecan? Sanki Bahar'la ilk defa yemek yiyeceksin? Yani teknik olarak ilk değilse bile, ilk sayılır aslında. İlk defa başbaşa yemek yiyeceğiz. Hem de evliliğimizi konuşacağız. Dudaklarımı birbirine bastırıp iç çektim. Keşke gerçek bir evlilik olsaydı bu konuşacağımız. Sahiden mi Yavuz? Yani Bahar'la gerçek bir evlilik yapmayı gerçekten ister miydin? Bu kadar kısa bir zaman yeter mi bir kadınla evlenmek için? Gülümseyip başımı arkaya yasladım. Niye yetmesin? Aşık olduktan sonra başka ne ister ki insan evlenmek için? Evlilik zaten mantıklı bir şey değil ki, düşünerek bir şeylere karar veresin. Sadece aşık kafayla yapabileceğin bir delilik değil mi evlilik? Ben de bu deliliği böylesine aşık olduğum kadınla, ilk aşkımla yapmak isterdim elbet. Keşke Bahar da istese. Keşke o da bana aşık olsa. Birden kapı açılınca irkilip kaldırdım başımı. Dönüp, yan koltuğa oturan Bahar'a baktım.
"Bekletmedim di mi?"
Bir şey demeden baktım Bahar'a. Çok güzel görünüyordu. Makyaj mı yapmış o? Benden ses çıkmayınca Bahar elini yüzümün önünde sallayıp konuştu.
"Yavuz, n'oldu daldın gittin?"
Gülümseyip konuştum.
"Hiç öyle. Gidelim mi artık?"
Bahar da gülümseyip kafa salladı.
"Gidelim. Benim karnım çok aç."
Gülüp çalıştırdım arabayı. Bu doğal hallerine de ayrı bir aşığım galiba.
"Nereye gidiyoruz Yavuz? Söylemedin."
"Güzel, şık bir restoran varmış Karabayır'da. Oraya gidelim dedim."
"Güzel, şık. Nerdeymiş orası ya? Ben hiç bilmiyorum."
Gülüp, Bahar'a kısa bir bakış attım.
"Ben de Leyla'dan öğrendim. Yani o söyledi böyle bir yer olduğunu. Ben de oraya gidelim dedim. Neticede birlikte yiyeceğimiz ilk yemeğimiz."
Dönüp baktım. Bahar dudaklarını birbirine bastırıp gülümsedi.
"Yani, iyi düşünmüşsün de, ben pek şık bir restorana uygun şekilde giyinmedim. Yani bilemedim öyle bir yere gideceğimizi. Sen de çok şıksın. Ben pek olmam oraya ya."
Dönüp baktım Bahar'a. Gülümseyip konuştum.
"Saçmalama Bahar. Senin yakışmayacağın bir yer, bir şey olabilir mi? Her şey senin yanında sönük kalırken, sen bir yere uygun olmadığını mı düşünüyorsun yani?"
Bahar kaşlarını kaldırıp baktı. Ben de gülümseyip önüme döndüm. İç çekip gülümsedim. Senin ışığın her şeyi karanlıkta bırakıyor Bahar. Gözlerim kamaşıyor sana bakarken. Sen de diyorsun ki uygun giyinmedim. Sen misin deli, yoksa ben mi senin aşkından divane oldum belli değil.
➰
Arabayı parkedip Bahar'a çevirdim başımı. O da başını çevirmiş dışarı bakıyordu. Gülümseyip indim arabadan. Gidip Bahar'ın kapısını açtım. Bahar kaşlarını kaldırıp gülümsedi. Ben de gülümseyip elimi uzattım. Bahar da elimi tutup indi arabadan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yansıma
Hayran Kurgu"Tüm muhteşem hikayeler iki şekilde başlar. Ya bir insan bir yolculuğa çıkar, ya da şehre bir yabancı gelir" demiş Tolstoy. Yavuz da, Bahar'ın şehrine bir yabancı gibi gelmişti. O sıralarda ikisi de farkında değildi; bu gelişin Bahar'ın çöle dönmüş...