Bahar'dan
Havaalanına gelmiş uçak saatini bekliyorduk. Kahvemden bir yudum daha alıp karşımda sessizce oturan Yavuz'a baktım. Geldiğimizden beri hiç konuşmamıştı. Bugünkü davranışlarıma mı bozuldu acaba? O yüzden mi konuşmuyor? Ama Yavuz daha ziyade bir şeyler düşünüyor gibiydi. Birden kahvesini bırakıp bana çevirdi başını.
"Sana bir şey soracağım."
"Sor."
Yavuz bir süre kararsızca bekledi. Ardından konuştu.
"Burda kalsam n'olur?"
Kaşlarımı çatıp anlamadan baktım.
"Nasıl burda kalsan?"
"Ya işte burda kalıp, burda doktorluk yapsam."
Alaycı bir gülüş atıp kahvemden bir yudum daha aldım. Yavuz'sa ciddi ifadesini bozmadan devam etti.
"Komik mi?"
Meydan okuyan tavrıyla ifademi ciddileştirip derin bir nefes aldım.
"Bak, seni anlıyorum. Macera arıyorsun belki. Belki bugün gördüğün şeyler seni etkiledi, sen de kendince iyi bir şeyler yapmak istiyorsun ama inan bana bu yaptığın hayatında verdiğin en kötü karar olur."
"Belki de yaptığım en iyi şey olur, kim bilir?"
Yavuz'un geri adım atmaya niyeti yoktu. Ama ben de onu burda göndermeye kararlıydım.
"Bak Yavuz. Terör örgütlerinin sevmediği üç meslek vardır. Askerler, doktorlar, öğretmenler. Burda kalırsan başına gelebileceklerle ilgili en ufak bir fikrin bile yok. Ha diyorsan ki bugün gördük, serserinin teki geldi dayılandı, ben onu bir yumrukta yere sererim diye, onunki sadece sinek vızıltısıydı. Bunların ne kadar acımasız olduğunu, ne kadar insanlıktan çıktığını tahmin bile edemezsin. O yüzden sen şimdi havuzlu villana geri dön. Babanın hastanesinden doktorluk yapmaya devam et. Gül gibi yaşa git."
Yavuz kaşlarını çattı. Oturduğu yerde biraz daha bana doğdu eğildi.
"Fazla peşin hükümlüsün üsteğmenim. Benimle ilgili nasıl bu kadar kesin yargılara varabiliyorsun? Yani ben korkak, zengin, macera arayan bir adamım öyle mi?"
"Öyle."
Yavuz daha da bozuldu dediğime. Bir süre bir şey diyecekmiş gibi bakıp bir şey demedi. Ben de devam ettim.
"Yavuz, amacım seni kırmak değil. Hele ki sen buralara kadar benim kolyemi getirmeye gelmişken. Ben senin iyiliğin için söylüyorum."
Yavuz inanmaz şekilde gülüp kafa salladı.
"Evet. Eminim öyledir."
Dudaklarımı birbirine bastırıp baktım. Öyle Yavuz. Buraya benim yüzümden geldin ve burada kalmanı istemiyorum. O sırada uçuş anons edilince sıyrıldım düşüncelerimden. Yavuz da bana bakmadan kalktı ayağa. Ben de kalkıp peşi sıra yürüdüm. Uçağa gideceği kapıya gelince durup bana döndü.
"Her şeye rağmen seni tanıdığıma sevindim."
Gülümseyip sıktım uzattığı elini.
"Ben de Yavuz. Ve her şey için tekrar teşekkür ederim."
Yavuz hafifçe gülümseyip kafa salladı. Ardından dönüp yürüdü. Güvenlik kontrolünden geçtikten sonra dönüp bana baktı. Ben de gülümseyip elimi kaldırdım. Yavuz da aynısını yapıp devam etti yürümeye. Rahat bir nefes verip döndüm. Neyse ki gönderdik bizim maceraperest doktoru. Ben de tabura döneyim artık. Biraz dinlenmeye ihtiyacım var.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yansıma
Fanfic"Tüm muhteşem hikayeler iki şekilde başlar. Ya bir insan bir yolculuğa çıkar, ya da şehre bir yabancı gelir" demiş Tolstoy. Yavuz da, Bahar'ın şehrine bir yabancı gibi gelmişti. O sıralarda ikisi de farkında değildi; bu gelişin Bahar'ın çöle dönmüş...