Sezen Aksu-Küçüğüm
Çocukluğunuzu hatırlayın..
Sizi mutlu etmek için annenizin pamuk şeker alması yetiyordu değil mi?
Ya da o meşhur çizgi filmleri izlemeniz..
Akşam arkadaşlarınızla oynamanız..
Okulda yeni öğrendiğiniz bilgileri annenizle paylaşmanız...
Ya da yeni oyunlar öğrenmenin mutluluğu kaplıyordu içinizi....Üzülme sebebiniz ise;
Annenizin istediği oyuncağı size almamasıydı.
Ya da sevdiğiniz çizgi filmi izleyememenizdi..Ama gariptir ki, ben hiçbir zaman sizin gibi bir çocuk olamadım. Mutlu çocukları garipsedim her zaman. Oyun oynarken nasıl haz alabiliyorlardı, aklım almıyordu. Bana gülünç görünüyorlardı.
Benim küçükken bir ağaç evim vardı. Babamla beraber yapmıştım. Sırf o eve çıkabilmek için yazı beklerdim. Çünkü annem tahtaların içinden eve soğuk girdiğini savunarak kışın eve çıkmama izin vermezdi. Oysa ki güneşi seven biri değildim. Tersine yağmurun yağması beni mutlu ederdi. Sonbahar yapraklarını görünce içimi tarifsiz bir mutluluk kaplardı. Etrafımdaki çocuklar yağan yağmurdan kaçıp oyunlarını yarıda kesmenin vermiş olduğu üzüntüyle evlerine koşarlarken, ben dışarı çıkıp yağmur tanelerinin bedenime vermiş olduğu ıslaklığın tadını çıkarırdım. Soğuğu hissetmek hoşuma giderdi.
Yağan yağmurun tadını çıkardıktan sonra ağaç evime giderdim. Orada kurulanırdım. Etrafa dizmiş olduğum resimlerime,çizgi romanlarıma bakardım. Sonra evden getirdiğim sandviçimi yer, aç karnımı bastırırdım. Biraz dinlenir, ağaç evimden ayrılıp evimize giderdim. Tabii annem bana kızardı.
"Neden arkadaşlarınla oynamıyorsun? Neden yağmur yağdığında dışarı çıkıyorsun?Neden onlar gibi değilsin?"Beni en çok yaralayan söz buydu sanırım.
Neden onlar gibi değilsin?
Bu soruya hiçbir zaman cevap verememiştim. Çünkü ben de bilmiyordum nedenini. Ama buna aldırmazdım, kendim olmanın mutluluğunu doyasıya yaşardım. Annem bana kızdığı zaman odama çekilir, yatağımın üstüne yayılır ve tavana bakıp hayal kurardım. Hayallerimdeyse ünlü bir ressam olmak vardı.
Herkesin sevdiği ünlü bir ressam...
(Tabii şimdi sevilmek istemiyorum, ama çocukluk aklı.. Herkes seni sevsin, popüler olmak istersin. )
Resimlerimle dünya çapında ünlü olmak isterdim.
Sonraysa bunun hayaliyle uyur, yeni bir güne başlardım..
------------
Bir keresindeyse, pencereden oynayan çocuklara bakıyordum. O meşhur oyunu, "saklambaç" oynuyorlardı. Üstelik o çocuklar benim sınıfımdandı. Okuldayken onlar tenefüse çıkıp oynarken ben evden getirdiğim defterime resim çizerdim. O yüzden beni garipseyip dışlarlardı.
Sonra bir tanesi onları izlediğimi fark edince pencereye yaklaştı. Bana "Neden bizimle oynamıyorsun" demişti."Canım istemiyor" demiştim.
O da "Her çocuk oyun oynamayı sever, sen de sevmelisin."demişti
Ben de öyle demesine sinirlenmiştim.
"Hayır ben sizin gibi garip çocuklarla oynamam! Defol git!"
Sonra arkadaşları etrafında toplanıp benimle dalga geçmişlerdi. Ben de ağlamıştım.
İşte, ilk o zaman başkası tarafından ağlatılmıştım. İlk o zaman gururum incilmiş, acizliğime ağlamıştım. O yüzden yüzüm hiçbir zaman tam anlamıyla gülmemişti. Çünkü insanlar beni onların istediği gibi biri değil, kendim olduğum için dışlamışlardı. Çünkü insanlar böyleydi. İnsanların duygularını umursamazlardı. Kendi istedikleri olsunlar isterlerdi. Çünkü onlar nankördü. Onlar acımasızlardı... İşte o zamanlar anlamıştım, dünyanın iyi bir yer olmadığını...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PARANOYA
Humor"PARANOYA, ACILI RUHLARIN ÇIĞLIĞIDIR.." Her gün mutlu numarası yaparak etrafta içinde fırtınalar kopmasına rağmen gülümseyerek gezinenler ... İnsanlardan kaçanlar, yalnızlığıyla bütünleşip benliğiyle kapalı kapılar ardında saklananlar ... Sırlarla...