Bölüm15 "Paramparça"

1.2K 127 76
                                    

Yeniden ben geldim. Arayı biraz uzun tuttum. Doğrusu kişiler meselelerim vardı. Okulda yediğim haltlar (ciddi haltlar) vesaire. Telefonumun alınmasına sebep oldu. Günde anca 1-2 saat aldığım için bölüm yazamadım. Bunun da yarısını bilgisayardan yazdım gerçi. Neyse umarım beğenirsiniz. Yorum ve oylarınızı bekliyorum '>'

...

Sonunda eve geldim. Jungkook beni eve bırakana kadar susmadı. Gerçekten amacı neydi. Onunla öpüşmemiştim. Sanki ona tecavüz etmişim gibi davranıyor.

Hoseok ve Jimin'in salonda film izlediğini görünce yanlarına gittim. Gerçi Jimin telefonuyla uğraşıyordu.

"Yoongi, geldin mı?"
Hoseok'un beni farketmesiyle ona döndüm. Tabii ki de "Yok daha gelmedim"
gibisinden bir espri yapmayacağım.
Hoseok'un yanına oturdum.

"Jimin saatlerdir Taehyung ile flörtleşiyor. Şu an trip evresinde"

"Niye, ne yapmış ki?"

"Bilmem, atıyor işte trip"
Demesiyle güldüm. Jimin'di bu. Mantıklı hareket etmesi garip olurdu zaten.

...

Şirkete girdiğimde Taehyung'un sekreteri selam verdi. Nefret ediyorum o kadından. Şirketteki her erkeğe asılma kapasitesi olan bir kadın.

Odaya girdiğimde yine Jungkook yoktu. Şaşırmadım.

Neyse bu iyi bir şeydi. Dünden sonra yüzüne bakamam herhalde. Dosyaların başına geçecektim ki zaten günlerdir bu aptal şeylerle uğraştığımı hatırladım. Bu seferde programını düzenlemeye başladım.

Bugünün yarısını kendisi için ayırmıştı. Kişisel olarak ne işi olabilirdi? Sevgilisi var mı acaba? Gerçi ona kim bakar? Kesin yoktur

Yarın yine günün yarısı yoktu. Haydaa. Ailesi içindir ya da Taehyung ile eğlenir. Lan! Bunlar ya Taehyung'la çıkıyorsalar! Yok lan, o zaman Jimin'le konuşmazdı.

Kafam çok karışık. Neyse bugün sadece ben çıkmadan iki saat falan önce gelecek Jungkook. O zamana kadar ne yapacağım.

Odadan çıktım ve aşağı indim. Bir şeyler yemem gerekiyordu. Gerçi şu an zamanı değil ama olsun. Normalde her gün belirli bir ara vardır. O saatte ne yapacaksan yaparsın. Ama şu an yapacak hiçbir şeyim yok.

Kendime yiyecek bir şeyler sipariş verdim ve oturdum. Acaba Jungkook'u arayıp söylemem gerekiyor mu? Yok yaa ne gerek var zaten şirkette değil.

Gelen yemeğimi yemeğe koyuldum. Ağzıma son lokmayı da attım ki telefonum çalmaya başladı. Siktir! Jungkook arıyordu

Ağzımdaki lokmayı acele ile bitirdim ve telefonu açtım.

- Alo
- Yoongi, neredesin?
- Ben mi? Eee şeydeyim ben

Hemen kalktım ve acele ile hesabı ödedim.

- Ben lavaboya inmiştim de hemen geliyorum.

- Emin misin?

- Eve-

Sanki taşa çarpmıştım. Kafamı kaldırdığımda Jungkook'u görmem bir oldu. Evet şu an yakalanmış bulunmaktayım. Alırım bir alkış

"Çişini sen buraya mı yaparsin Yoongi?"
Jungkook'un yine yüz kasları gerilmişti. Sinirli olduğu bariz belliydi. Onu daha çok dalga geçen yüzüyle görmeye alıştım. En son böyle bana işten kovuldugum gün bağırdığında böyle sinirliydi.
Hadi ama sırf yemek yedim diye beni azarlayamaz değil mi?!

"Neden yalan söylüyorsun Yoongi?"

"Buradan lavaboya, oradan odaya gelecektim de. O yüzden öyle dedim yani"

Yüzümdeki sıcaklığı hissedebiliyordum.
Hayır yani bence kızarmasam iyi yalan söylerim. Tek kusur kızarmak.

"Oradan bakınca aptal gibi mi gözüküyorum Yoongi? Ahh, gerçekten dalga mı geçiyorsunuz benimle?!"

Çoğul eki kullandığına göre başkasına sinirlenmiş şu an bana patlıyordu. Ohh çok güzel. Her sinirlendiğinde bana gel kız.

Böyle burada atarlı giderli konuştuğuma bakmayın. Şu an karşısında süt dökmüş kedi gibiyim.(Bu tabir ona çok uydu, kendisi de biliyor kedi olduğunu)

Neden bana bağırıyordu ki şimdi? Sanki çok büyük bir suç işlemişim gibi.
Tamam, yeterince susmuştum. Şimdi kendimi savunma zamanıydı

"Alt tarafı acıkmıştım, yemek yedim"
Sesim o kadar alçak çıkmıştı ki kendimi savunmak için değil de sanki kendime bunu inandırmak için konuşmuşum gibi

Birkaç saniye yüzüme baktı. Yumuşamıştı galiba ya

"O halde yalan söylemeyeceksin!"
Pekâlâ, yanılmışım. Yumuşayacağı yok bu adamın.

"Hep böyle boş nedenlerden bana bağırıyorsunuz. Daha sonra ise gelip özür diliyorsunuz."
Bu sefer öncekine göre daha yüksek çıkmıştı sesim.

"Öncekinde suçlu olan sendin ama Yoongi sen o mükemmel egona ve gururuna yakıştıramadığın için ben özür diledim. "
Aaa, şaka gibiydi. Tamam birazcık suçum vardı ama birazcık. Ayrıca gururuma yediremediğim falan da yoktu.
Sinirlerim iyice gerilirken gözlerim yavaş yavaş dolmaya başlamıştı bile. Bu lanet adam yüzünden daha kaç kere ağlayacaktım. (Daha bu ne ki gülüm ;))

Beni böyle kırmaya hakkı yoktu. Yemin ediyorum şu an bana işimin başında olmadığım için bağırsa hiç değilse haklı derim.

"Peki Jungkook Bey"
Konuyu kapatmak için uğraşıyordum. Çünkü bu aptal konuyu uzatırsa çok daha kırılacak belki önünde iyice ağlayacaktım.

"Peki demekle olm-"

"Yeter dedim Jungkook Bey!"
Sinirden bağırdığım anda bir an şaşırsa da bir şey demedi. Benden ne istediğini bilmiyordum. Daha ne kadar sabırlı olmam gerekiyordu. Neden bu adam bu kadar kıt olmak zorundaydı. Beni yine karşısında ağlatmıştı. Nefesimi zar zor toplarken konuştum.

"Pekâlâ, özür dilerim Jungkook Bey. Ve merak etmeyin gururum kırılmadı. Ama sayenizde ben bir kez daha paramparça oldum"

...

Selam gençlik! Kusura bakmayın iki güzel bölüm yazamadan kaos yaratıyorum kqbsiqnsownisbqkw
Neyse umarım beğenirsiniz ♡♡♡


SECRETARYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin