Yoongi'den
Jungkook'un kokusunu solumaya devam ederken, uyanmayı düşünmüyordum. Evet, belki şu an bilincim açık olduğu için uyanık sayılabilirim. Ama bilincim açık, gözlerim değil. Ve gözleri açana kadar da biricik Jungkook'un kollarında yatmaya devam edebilirim.
Bu arada Jungkook'un kolları nerede. Sağ gözümü açıp Jungkook'u süzmeyi düşlerken, onu yanımda göremedim. Kesin şirkete gitti. Beni niye uyandırmadı ki sanki.
Ayağa kalktıktan sonra bir süre olduğum yerde dikilerek kendime gelmeye çalıştım. Aşağı inmek için kapıya ilerlerken, çarptığım kişi ile belimden tutuldum. Ahh Jungkook, beni bırakıp gitmeyeceğini biliyordum tabii ki.
Duştan çıktığı belli olan Jungkook'u süzdüm. Lanet olsun sana Jungkook!
Jungkook resmen bornoz giymişti. Ama baya baya bornoz ya!
Hani hep filmlerde o seksi erkeğimiz duştan çıkar, ve sadece beline bir havlu bağlar. Ahh benim haşin erkeğim. Neden beni hayal kırıklığına uğratırsın ki.
Senin neyine bornoz giymek."Yoongi o garip bakışlarını üstümden çeksene. Öyle bakma bana. Bu arada günaydın."
Kafamı kaldırıp, bakışlarımı düzelttim. Son zamanlarda fazla fesatlaşmıştım galiba. Ama bunun tek sorumlusu ben sayılmam ha?"Saat kaç oldu? Ve sana da günaydın."
Belimdeki elleri ile beni kenara çekti ve oraya girerken konuştu,
"Ben duşa girmeden önce dokuza geliyordu. Dokuz buçuk olmuştur."
Dolaba ilerledi ve kendine kıyafet çıkarırken arkasına döndü ve bana da tişört ve bi diz üstü şort uzattı. Galiba bunları akşam verse daha mantıklı olurdu. Ayrıca şirket?Ben ona cevap bekleyerek baktığımda hemen açıkladı.
"Bugün şirkete gitmeyi düşünmüyorum. Yani canım istemiyor. Ben gitmeyeceğime göre, sen de kendi kendine sekreterlik yapamazsın. Yani bugün evdeyiz. Neyse sen burada giyin. Aşağı inersin."Odadan çıktığında ben de üstümdekileri çıkarttım. Bana şortu neden verdiği barizdi. Bacaklarımın güzelliği, asla mütevazi olamayacağım konulardan birisiydi. Süpermodellere taş çıkaracak kadar güzellerdi. Abartmıyorum yani, değil mi?
Götüm güzel aslında. Ki beni bilirsiniz, ben olmayan bir şeye övünmem.Jungkook'un verdiği kıyafetleri giyinmiştim. Biraz büyük gelmişlerdi ama lastikli olduğu için fazla sorun olmamıştı.
Aşağı indiğimde koltuktaki yanına yerleştim. Biraz acıkmış olabilirim."Ne yapacağız?"
Omuz silkti.
Hayır yani, ne yapacağını bile bilmiyordu daha. Mesela yemek yemeyi teklif erebilirdi.
Çaktırmamak için utangaç rolüme girdim. -artık alışmıştım ona ve evine, yabancı değildim. Ama öyle davranmaktan zarar gelmezdi. Elimi karnıma koydum ve birkaç kez mutfağa doğru kaçamak bakışlar attım. Ama anla artık Jungkook.Nihayet bana döndü.
"Aç mısın?"
Soru sorulmuştu. Daha fazla böyle davranarak aç kalmayı düşünmüyordum.
Mutfağa ilerlerken konuştum.
"Ne yiyeceğiz?"Mutfağa gittikten sonra, bakışlarımı yeniden ona yönelttim.
"Bilmem bir şeyler yeriz."
Birisi şu adama, oldukça zengin bir Ceo olduğunu hatırlatabilir mi?
Çünkü ben hâlâ neden bu evde hizmetli olmadığını anlayabilmiş değilim.O buzdolabına yönelirken bana konuştu,
"Bardaklar en sağdaki üst dolapta."
Oraya yöneldim ve dolabı açtım. Ehh biraz yukarıda olduğu için parmak uçlarımda yükselmek zorunda kalmıştım. Klişeye girmeye ya da kendimi zorlamaya falan gerek yoktu.
Jungkook'a seslenmek için arkama döndüğümde, zaten buraya bakıyordu."Dur ben alıyim."
Yanıma gelip belimden tutarak beni kenara çekti ve dolaptan iki bardak çıkardı. Kahvaltılıkları da masaya koyduk ve tam oturacağımız sırada kapı çaldı. Birisini mi bekliyordu? Jungkook'a baktığımda, onun da anlamazca baktığını gördüm. Kapıyı açmak için kalkıp gittiğinde peşinden gitme gereği duymadım. Ta ki Taehyung'un sesini duyana kadar.
"Ya ne kızıyorsun, şurada beraber kahvaltı yapalım diye geldik. Bir laf daha edersen, Yoongi'yi kaçırırım haa."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SECRETARY
Fanfiction[YoonKook] "Yoongi! Madem sen o küçük burnunu benim her işime sokacaksın. O zaman sana, benim işlerime karışabilmen için neden verelim" Yüzünde ki müzip sırıtışla bana doğru yaklaştı. Jungkook senden uzak durmaya çalıştıkça neden bana iyice yaklaşı...