Vote vermeyenin kolu kopsun 🙃
Gözlerime vuran ışık ile gözlerimi birkaç kez kırpıştırdım. Bir süre kendime gelmeyi bekledim. Tavanla olan kısa bakışmam bittiğinde nerede olduğumu sorguladım. O sırada belimde hissettiğim ağırlıkla bakışlarımı oraya doğrulttum. Bu bir koldu. İlginç. Sağ elimi kaldırdığımda hâlâ belimdeki el duruyordu.
Kaldırdığım elime baktım. Ahh tabii Jungkook'un koluydu ya bu. Olduğum odayı inceledim. Beyaz ve gri rengin ağırlıklı olduğu bu oda oldukça genişti.Olduğum durumu yavaş yavaş kavrarken çatık kaşlarımı belimdeki elin sahibine çevirdim. Durumu olabildiğince normal olarak algılamaya çalıştım. Vay be! Ne kadar da yakışıklı bir patrona sahiptim. Bir de seksi...
Tabii şu an melek gibi yatıyordu ama uyuyan bir insanın görünüşüne aldanmamak gerekir. Bilirim bu adamı.Bu arada ben bu odada ne arıyordum? Jungkook'un yanında...
En son film izliyorduk. Tabii ya, uyuyakalmıştım ve o da beni buraya getirmişti. Beraber yatıyorduk falan. Zaten her gün yaptığımız şeyler canım. Garipsemeyin yani. Çok normal(!)
Ama yalan yok yatağı harbi harbi baya rahat. Yani benim yatağıma laf geçirtmem normalde. Daha rahatı bulunmaz diye ama bulunuyormuş. E tabii bu parayla ilgili canım kim bilir ne kadar bu yatak. Yatağın alt kısmında özel tasarım olduğuyla ilgili imza olsa şaşırmam. Acaba Jungkook'tan istesem alır mı bana bundan? Doğum günümü lafın arasına sıkıştırsam, bir de 'senin yatağın ne kadar da rahattı tam da hayalimdeki gibi' falan desem kesin mesajı anlar.Neyse bunlar şu an önemli değil. Hayalimdeki yatağı daha sonra düşünmeliyim. Bakışlarımı tekrardan yanı başımda yatan Jungkook'a çevirdim. Yüzüne doğru yaklaştım ve dikkatlice incelemeye başladım. Yüzündeki birkaç tane bene baktım. Dudağının altındaki ben oldukça belli ediyordu kendini. Bir an onu tam o beninden öpesim geldi. Yapmadım tabii ki. Sanki uyuyan güzeli uykusundan öperek uyandırır gibi. Bu çok ters oldu ama. Bu adama güzel tabiri yakışmıyordu. Hatta yakışıklı suratı,bunu hakaret olarak sayıyorum der gibiydi. Tamam bu çok saçma. Suratı asla bunu söyleyemez.
O sırada gelen bildirim sesi ile bakışlarımı odaya çevirdim. Jungkook'un telefonundan gelmişti. Jungkook'un belimdeki elini yavaşca kenara çektikten sonra onun tarafındaki komidine uzandım. Tamam yetişebilirdim oraya. Lütfen beni yataktan kalkmak zorunda bırakma. Elimi uzatıp sonunda telefonu kavradıktan sonra yatağa yeniden yattım ve telefonu açtım. Bir zahmet şifreliydi.
Yüz tanıma kilidi vardı galiba telefonun ekranını Jungkook'un yüzüne getirdim ve açılmasını bekledim ama açılmıyordu. Galiba gözlerini açması gerekiyor. O da şu an için biraz imkansız. Bakışlarım Jungkook'un eline gittiğinde elini tuttum ve baş parmağını, parmak izi sensörünün olduğu yere götürdüğümde telefon nihayet açılmıştı.
Direkt elim bildirimlere gidince WhatsApp'ı açtım. Bir sürü tanımadığım kişiden mesaj vardı. Adam meşgul iş adamıydı şaşırmayalım yani.
Tanımadığım birkaç tanesini umursamadan açıp karıştırdım.
Profil fotoğraflarından tanıdık birisini görünce tıkladım. Bu kişi Taehyung ama Jungkook onu 'IQ'suz Velet' diye kaydetmişti. Bildiğim kadarı ile Taehyung fazla olmasa bile Jungkook'tan büyüktü. Bunun haricinde problem yoktu. Yani IQ suz olabilirdi Taehyung, aksi takdirde Jimin ile o kadar iyi anlaşmalarının açıklaması olamazdı. Yani çocukta birazcık beyin hücresi varmışsa o da ölmüştür. Gerçi Jimin ile en başından konuşmaya başladığına göre, başından beri IQ suz olma ihtimali daha yüksek.Kendi kendime girdiğim bu saçma diyaloğa bir son verip Taehyung'dan gelen mesajlara baktım.
•Saatin kaç olduğundan haberin var mıı?!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SECRETARY
Fanfiction[YoonKook] "Yoongi! Madem sen o küçük burnunu benim her işime sokacaksın. O zaman sana, benim işlerime karışabilmen için neden verelim" Yüzünde ki müzip sırıtışla bana doğru yaklaştı. Jungkook senden uzak durmaya çalıştıkça neden bana iyice yaklaşı...