Mahremi bedenlerde arayan soysuz akıllar, her halleri davetkar olarak görmektedir. Çaldığınız hayaller denizinde kim bilir kaç ölü beden var veyahut kaç çırpınan beden?
Kan yağdıran bulutlar bedenlerimizi temizliyor sanıyoruz belkide, dünyanın bir doğurup, bin öldürdüğü mahremiyet savaşından hangimiz haklı çıkacağız?
Birbirini tamamlayan kalpler, pembe gözlük takıyor sıfatıyla tanımlanırken, ağaçlarda öpüşen kumruların mahrem uyarısı aldığını görmedim. Hor görürcesine baktığınız çiftler yönetiyor belkide aşkı. Aslında siz de haklısınız; size konuşma hakkı bahşedildi fakat verilmedi, buyüzdendir ki size yapılanı bir başkasına yapmanız.
Gökten ne aşk, ne namus, ne de herhangi bir duygu indi, insanlık istedi sadece ve yaşadı. Kriterlerimizi kendimiz belirleyebilecekken, başkalarının ablukası altında boğuşmak neden?
Vicdan yağsın üzerinize, herkesin kutup yıldızı başka yerde, kendinizde arayın yönü sadece.
Aynı hayallere ait değilken, neden hep aynı hayatlara talip olma zorunluluğundayız ki? Tüm anlamlar iki göğsümüzün ortasında, zaman bizde durur, bizde başlarken üstelik.
Arıya kıyafet giydirilse dölleyebilir miydi çiçekleri? Veyahut kirpi mi vermişti hormonu toprağa? Martılar mı deldi ozon tabakasını? Otorite sahibi, ormanlar kralı aslan mı belirlenmişti yaşam kriterlerini?
Düşmanı başka canlıda aramak acizliktir, düşman; hergün aynaya baktığımız kişidir.
İsyanım kendi aklımda başlıyor ve sizlere kusuyorum yarım kalmış bedenimi. Zorbalıkla yapılan mahrem eylemlerinizde, o kubar çukuru dolduracak ciğerlerinizi. Fidanlarını kırdığınız her bir can soracak hesabını derken, yine kendimi sil baştan dediğimiz yerde buluyorum.
Gecenin geçmediği ve sabahların olmadığı şafaklarda alıyorum elime kalemi, yeni doğan gün ışığındaki kuşların sevişmesi konuşturuyor kalbimi. Nasılda unuturum o mahrem işlerini kendi yuvalarında yapması gerektiğini?
Sen mi kurtaracaksın dünyayı, ben mi? Ruhunu yüceltmek var iken, neden şu zihniyeti baki etmek? Bırakın seven sevsin, siz sevmediğiniz içindir bunca nefretiniz. Sahi, siz hiç sevilmediniz değil mi?
Kendi ölümümü yazıyorum belkide cümlelerime, toprakla buluştuğum vakit soracağım ona; 'Ben nasıl öldüm?'. Çaresizliğin gözlerimde olduğu, vicdanımın kalbimde taht kurduğu bir beden içerisinde olmak bu dünyada ağır geliyor bana.
Gücünün var olduğu bir başka bedene ihtiyacım var. Kendimi tamamlamam gerek belkide bir başkasında, yeniden doğmam gerek. Yeniliğe kavuşur mu bu ruh bir başka bedende? Mahremsiz sevmem gerek belkide, kalbimin çıplaklığı sizin o mahrem çemberinizde mi yaşıyor yoksa?
Ben bana aitim, sen ise sana, var mı bunun başka açıklaması lügatta? Çıkmadık candan umut kesilmez belkide. Tek yüzlü uyandığımız, vicdan yağmurunda bedenlerimizi yıkadığımız bir güne merhaba, sabah ola hayrola...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANNEMİN PLAKLARI - Sevgi Neydi? (yazılıyor/AKTİF KİTAP)
Ficción GeneralSevgili Zeki Müren dinleyicilerine şu şekilde seslenmişti; 'Hepimizin son aşkı, son sevgisi; unutulması imkansız olan taze bir hatıraya dayanır. Onu gönül dağarcığımızda bir sır gibi ebediyen saklarız. Bu hatıra bazen solgun bir resim, bir yaprak, b...