Şovaledeki Beden

94 37 30
                                    

Susmak, en büyük erdemdir. Kendime hep susmuşumdur bu güne kadar. Dışımdan susmuşumdur, içimden sesli konuşmuşumdur. Satırlarım, içimdeki derin sessizliğin kanıtlarıdır . Şovale de dik durdurulmaya çalışılan tuval gibidir bedenimiz. Çizilen taslak hatlarımız , fırçadaki her darbe mimiklerimiz ve seçilen her bir renk ise duygularımızdır. 

Kendi parçalarımızdan çizdiğimiz tuvaller kaç paralıktır bu hayatta? 

Bir biçileni var mıdır bu kişiliğin? 

Cevap basit, biçtiklerimiz. Karamsarlığı yayarsak insanlığa siyaha boyarlar bizi, kararsızlık seçimimiz olursa gri olur bedenimiz ve aydınlık olursa benliğimiz beyaz olur kişiliğimiz. 

Seçimlerimiz doğrultusunda yaşamalıyız hayatı, öğrenmek böyledir hakikati. Bizim yerimize çoktan seçilmiş olan hayatlara dahil olmak, eşyalı bir evde kiraya çıkmak gibidir. İçine sindiremezsin o evi, koltuklar ensenden tutup silkeler adeta, kapı yüzüne şamar gibi kapanır ve yatağın sivri bir kaya gibi batar kalbine. Kendi evimizdir bu yüzden bedenimiz. Evimize verilen zarar, ya çok susmaktır ya da çok konuşmak. 

Yanlış yerlerde susmak, hayatımızdan çalmaktır ve vakitli yerde konuşmak ise hayatımızı kazanmaktır. Konuşarak insan kazanılır elbet fakat asıl önemli olan tavırlar ile kazanmaktır, unutmayın 'Söz uçar, yazı kalır'. 

İnsan sıcaklığını tatmak, kışın soğuk vakitlerinde olup yorgana sıkı sıkı sarılmak gibidir. Bir yandan rahatlatıcı olup bir yandan endişe duyulur,o sıcak yatağı bırakıp gitmek endişesi. 

Endişeler topluluğu aynı zamanda yarının kurgusudur, set arasına bilinçaltını sakinleştirmek ile başlanmalıdır bu yüzden. Sakinleşmek insanoğlu için insanlığını yitirme endişesidir çünkü biz severiz kabalığı kuvvet görüp, hakir davranışlar sevgilemeyi. 

Yarının bugünlerini mimar ediyorsak bu hayatta, kabalığı kendimize cep harçlığı yapmışız demektir. 

Lider vasıflılığın renkleri tablolara esir kalmıştır. Ne fark eder ki? Dört çerçeve veyahut dört duvar. Hepsi köşeli değil midir şu yoksun aklımız gibi? Unutmayalım ki, hapis kalmak isteyen gökyüzünde bile kenetlenir.

Bulutlara esir olan yağmur damlalarının nereye yağacağını bilmemesi gibi kişiliklerimiz. Geçmişten gelenler yol gösterecek iken, bulutlara esir kaldı geçmişimiz. Yarının dünyasındaki pusula olan büyüklerimiz, cam fanus çılgınlığında gençliklerini aramakta. Gençlik benliğimize saklı halde fakat coşkun akan nehrin önünü barikatlar ile ördüğümüz için yaşlılık idolümüz. 

Değirmende kaç saç ağartılmışken, hangimizin daha çok hesapları yapar şu akıllar. Değirmende sözde faaliyet yerine, fiziksel yatırımda bulunmuş olsaydık daha faydalı olurdu halbuki, zira bir saçın değirmende ağartılmasından daha çok ilgimi çekti buğdayın hikayesi;

Görünürde dört aşamadan geçen bu hikaye, aslında kendi içerisinde ayrı ayrı maddelere sahiptir. Küçük olarak gözüken, aslında büyük bir yaşama sahip o taneler.. 

Manyetik özellikleri, boyutu, hacim farkı, en farkı, şekline göre, yüzey yapısı, darbeye dayanıklılık farkı gibi yazımı kolay fakat işlevi oldukça zor olan bir çok işleme tabi tutulurlar. Günümüzde taş değirmenin yerini alan valsli değirmende öğütülme işlemine başlanırken oldukça karmaşık olan işlevler yine söz konusu - kırma, pürifikasyon, redaksiyon sistemleri -. Elbette ki vals çarkları eleme sahasına gelinceye kadar istenen memnuniyette olması için manuel olarak ayarlanmakta. 

Küçük ürünün büyük hikayesi… 

Anlayacağımız şudur ki, bu günümüz teknolojisindeki öğütüm süreci bile oldukça uzun bir kurguya sahip olmasına rağmen, eskilerin taş değirmeninde az saç ağartılmamıştır. Kullandığımız tabirlerdeki gerçeklik payını ne yazık ki unutma kapasitemiz oldukça yüksek. Gerçekliğini yaşamadan da olsa tahmin edebiliyor ve saygı duyabiliyor olsaydık, inanıyorum ki söz sadece söz olarak kalmazdı.

Geçmişten gelenler, gelecektekilere buğdayın hikayesini anlatarak büyütselerdi; 'bu gün tuvallerimiz gökkuşağının kıskanacak olduğu mertebeye ulaşırdı' . İnsanoğlu ne yaparsa yapsın yeni bir renk hayal edebilecek bir yapıya belki sahip değil fakat renkleri doğru kullanıp, küçük olan her şeye büyük hayatlar bahşedebilecek kapasitede. 

Kapasitemizi şövaleye asmayalım, uçsuz bucaksız olan hayal gücünden tuvale resmedelim. 


ANNEMİN PLAKLARI - Sevgi Neydi? (yazılıyor/AKTİF KİTAP) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin