1.

14.7K 748 795
                                    

Hikaye yazmaya da atlamasam ayıp olurdu hanfbskd

İşten yorgun dönmüştüm. Her zamankinden daha yoğun olan pastaneye ek olarak bir iş arkadaşımın rahatsızlanması ve onun işlerinin de üzerime yıkılması kemiklerimi sızım sızım sızlatacak vaziyete getirmişti. Altını çizmek istiyorum, pastanede çalışmama rağmen neredeyse tek lokma yiyememiştim. Karnım açlıktan guruldasa da kendimde yemek yapacak gücü dahi bulamıyordum, göz kapaklarımda birer ton yük vardı sanki.

Gözlerim yarı açık hâldeyken pijamalarımı giymeye çalıştım. Bedenimi terk eden sert kotun yerini dolduran pamuklu kumaş sayesinde vücudum derin bir nefes almıştı sanki. Hızla kendimi yatağa attığımda tüm günü bu anı hayal ederek geçirdiğimin farkındaydım.

Ne kadar uyudum ya da uyudum mu, bilmiyordum. Beynim resmen zonkluyordu. Neden uyandığımı anlayamadığım için etrafa boş gözlerle bakıyordum. Kapı tekrar tıklandığında kaşlarımı çattım. Komodinin üzerindeki telefondan saate baktığımda daha yatalı yarım saat olduğunu gördüm. Gözlerimi kapatıp derin bir of çektim. Kapıdaki kişi aşırı önemli bir şey için gelmediyse kafasını koparacaktım.

Odamın kapısına ters bakışlar atıp ağır hareketlerle yatağa oturdum ve eğilip katlanan paçalarımı düzelttim. Ayaklarımı sürüyerek kapıya ulaştığımda kapıdakinin kim olduğunu bile sormadan kapıyı açmıştım. Karşımdaki herifi süzerken daha önce tanışmadığımıza emindim. Dilenci olmak için fazla şıktı ama konuşmadığı sürece herhangi bir tahminim de yoktu.

Kapıyı çalan kendisi olmasına rağmen kapıyı açtığımda irkildiğini görmüştüm. Bu yüzden garipseyen bakışlarımı üzerinde gezdirdim. Bir evin kapısını tıklarsanız beklentiniz o kapının açılması olmalıydı, değil mi?

"Buyurun." diyerek onu konuşmaya teşvik etmiştim. Ona kalırsa önümüzdeki üç sene konuşmaya başlamayacak gibi görünüyordu.

Derince yutkunup çok fazla kırpıştırdığı gözlerini benimkilere dikti.

"Yardım et bana."

"Anlamadım."

Şaşkınlıkla karşımdaki takım elbiseli adama bakıyordum. Bir eliyle kravatını gevşetiyordu. Üzerine tam dikilmiş gibi dursa da o, içinde emanet gibiydi sanki.

Arkasına bir bakış atıp, ben onun az önce baktığı yere bakarken ellerini omuzlarıma koydu.

"Daha sonra ne istersen yaparım, lütfen yardım et." Afallamış hâlime karşılık ısrarla sürdürdüğü çaresiz bakışlarına direnemeyip kenara çekildim.

Çekingen bir biçimde etrafı inceleyerek salona giren adamın ardından bir nefes koyverip kapıyı örttüm, tekli koltuğa oturduğunda ben de sağındaki kanepeye çöktüm.

"Sana nasıl yardımcı olabilirim?"

Parmaklarını birbirine geçirmiş huzursuzca bacağını sallayan takım elbiseli adam, bir süre kararsız gözlerini yüzümde gezdirip konuştu.

"Bu nasıl söylenir, bilmiyorum."

Sakallarımı kaşıyıp derin bir nefes alan adama baktım. Şu an ne yaşadığım hakkında fikrim yoktu. Her şey çok garipti ama söylediğiyle birlikte daha da garipleşmişti.

"Ben düğünümden kaçtım."

"Ne!? Nasıl yani?"

"Dur, dur dinle. Ben... Ben evlenmek istemiyorum. Beni arayacaklar, bir süre sonra peşimi bırakırlar diye düşünüyorum. Yalvarıyorum, sadece ben iş bulana kadar... Hiç nakit param yok, olduğunda sana istediğin kadar verip evden de giderim, söz veriyorum. Sadece bir süreliğine..."

MİSAFİR - B×BHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin