Alıntı ve paylaşımlar için instagram sayfası: fasenix_series
-Orada olmanız büyük şans Bay Tyrone.
-Hayati tehlikesi var mı?
-Şimdilik gayet iyi. O uyanana kadar dilerseniz kafeteryamızda bekleyebilirsiniz.
Kendime gelirken duyduğum sesleri tanımıyordum. Gözlerimi yavaşça araladım. Birkaç yataktan oluşan revir odasında benden başka kimse yoktu. Doktor ve balıkçıya ait olduğunu düşündüğüm konuşma sesleri paravanın arkasından geliyordu. Gözlerim duvardaki saati yakaladığında henüz ders saatinin gelmemiş olduğunu görerek rahatladım.
Konuşmalar kesildikten kısa bir süre sonra odada tamamen yalnız kalmıştım. Yattığım yerden doğrularak ayağa kalktım. Ayakkabılarım sahilde kalmış olmalıydı. Kendimi konuşacak ya da açıklama yapacak kadar iyi hissetmiyordum. Başucundaki masada duran kağıt kalemi kavradıktan sonra kısa bir teşekkür notu yazıp önce revir odasını ardından da hastaneyi terk ettim.
Eve döndüğümde, Acacia ve Yalene hâlâ uyanmamışlardı. Dün gece saat kaça kadar Rhan'la takıldıklarını tahmin bile edemiyordum. Hızlı ve sıcak bir duş alıp, kuru kıyafetler giyindikten sonra kızları uyandırdım.
-Beş dakika daha, diyen Acacia başını yastığına gömerek kulaklarını tıkadı.
Benim çoktan hazır olduğumu gören Yalene ise kendini zorlayarak yataktan kalkmayı başarmıştı.
-Önden gidebilirsin, ben onunla ilgilenirim.
-Geç kalmayın sakın, derken kütüphane odasına yöneldim. Masanın üzerindeki kağıtları karıştırarak Fasenix'teki sembole benzeyen tüm çizimleri elime aldım. Çantamı omuzladıktan sonra merdivenlerden inip evden çıktım. Okula varana kadar suyun altında neler yaşadığımı düşünüp durmuştum. Bahçedeki banklardan birine çantamı atarken, duruma mantıklı hiçbir açıklama getiremediğim için kafam daha da karıştı. Ölmüş olabilirdim. Hem de suyun içinde!
Kötü düşünceleri savmak istercesine başımı sağa sola sallayıp, banka oturdum. Sakinleşmem gerekiyordu. Belki de şu an yapabileceğim en iyi şey, güneşin beni ısıtmasına izin vermekti... Yalnızca gözlerimi kapatıp, şimdilik yaşadıklarımı unutmalıydım. Tatlı tatlı esen sabah rüzgârı tenimi okşarken, deniz kokusunu içime çektim. Bu bir uyum süreciydi, atlatacaktım. Arkama yaslanarak rahatlamaya çalıştım. Kuşların ve rüzgârla hışırdayan dalların sesleri kulağıma çalındı. Avernus'u özlüyor olmama karşın yeryüzünde olmak güzeldi. Avernus, benim için belki de sadece bir alışkanlıktan ibaretti.
Avernus'u düşünürken, gözümde canlanan sembol yüzünden gözlerim kendiliğinden açıldı. Tek elimle çantama uzanıp evden çıkarken tıktığım kağıtları çekip çıkardım. Karanlığın Ateşi'ndeki geçitlerden birine kazıdığım harf ve sayıların hepsini hatırlamam mümkün değildi ancak küçük bir kısmını anlayabileceğimi umut ediyordum. Çember içinde düz büyük bir üçgen ve üçgen içinde küçük ters üçgen! Şekil tamamen aynıydı. Birkaç sayfa sonra semboldeki formüllerin alt alta yazıldığı bir liste buldum. En kısa olan yuvarlak içine alınmıştı; SiO2.
-Oturabilir miyim?
Kai'nin sesini işittiğimde kağıt ellerimden sıyrılarak onun ayaklarının önüne düştü. Sakin ve kendinden emin bir hareketle eğilip kağıdı yerden alırken yazanlara göz gezdirmeyi de ihmal etmemişti. Oturduğum yerden kalkarak kağıdı elinden çektim. Birkaç saniye süren sessiz bakışmamızın ardından ilk konuşan o oldu.
-Seni iyi gördüğüme sevindim.
Adonia'lar ile takılıyordu, bize saldırmışlardı ve ondan uzak durmalıydım. Kağıtları tekrar çantama tıkıştırırken elimden geldiğince hızlı davranmaya çalıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fasenix Serisi 1 - AVERNUS
Fantasy| thewattys2020-Fantastik Kategorisi Kazananı🏆 | Bilinmezlik hep korkutur. Tüm canlılar gibi, insan da çevresindekilere hâkim olma arzusunu bir meşale gibi taşır içinde. Bilinmezlikten korkup, kendini bilmeden yaşayan varlıklarla dolu evrende, bi...