Tek omzuma astığım sırt çantamın kayışından sıkıca tuttum düşmemesi için ve montumun cebinden anahtarlarımı çıkartıp kapıyı açtım. İçeriye girip çantam ile montumu yere fırlattım ve mutfağa yiyecek bir şeyler almak için girdim. Abur cuburların olduğu dolabı açıp birkaç çikolata aldım elime."Millie." Arkamı döndüm. Babam kapının girişinde duruyordu. Kollarını göğsünde birleştirmişti ve bana bıkkınlıkla bakıyordu. "Ne var?" dedim ve yanından sıyrılıp merdivenlere yöneldim.
Derin bir nefes aldı ve arkamdan gelmeye başladı. "Okul mevzusunu açacaksan yine, senin okuluna gitmeyeceğim. O insanların içinde bulunmam." deyip biraz daha hızlı çıkmaya başladım merdivenleri. "Çoktan kaydoldun. Yarın oraya gidiyorsun. Öğretmenlerin her gün bana ne yapıp yapmadığını söyleyecek. Böylelikle artık seni zapt edebileceğim." dediğinde olduğum yerde durup arkamı döndüm ve babama baktım.
"Niye kendi kararlarımı kendim alamıyorum ki ben? 18 yaşındayım, kendi kararlarımı verebilirim. Keşke bana da söyleseydin." diye bağırdığımda yanıma geldi. "Söyledim az önce." Göz devirdim. Bu adam bana sinir krizi geçirtiyordu her seferinde. "O okula gitmeyeceğim." Beni sakinleştirmek için elini omzuma koydu.
Elini çekmesi için geriye doğru bir hareket yaptım. "Millie bunu birçok kez konuştuk." dedi ve elini omzumdan çekti. "Evet ve ben de senin okuluna gitmeyeceğimi özellikle belirtmiştim." Tekrar derin bir nefes aldı. "Bugün okulda yaptığın bardağı taşıran son damlaydı. Seni birçok kez uyarmıştım ama anlaşılan sen hiç kulak asmamışsın."
"Okul bile hiçbir ceza kesmezken senin beni böyle cezalandırman hiç mantıklı değil." Elini şakaklarına koydu. "Müdürün her gün farklı bir sebepten dolayı beni arıyor Millie. Her gün bir şey yapıyorsun, bugün sevmediğin bir arkadaşının çantasına paket paket sigara doldurdun ve onu müdüre şikayet ettin. Dün sınıfını ayartıp hep birlikte okuldan kaçtınız, ondan önceki gün öğretmenlerinize saçma salak şakalar yaptınız ve daha sayamayacağım kadar şey yaptınız. Bunların hepsi nedense senin başının altından çıkıyor ve liseye başladığından beri böylesin, bu nereye kadar böyle gidecek? 4 senede insanların saçını beyazlattın. Hep seni uyardım ve sen benim uyarılarıma kulak asmamana rağmen alttan aldım. Ama artık alttan almayacağım. Okuldaki herkes senden şikayetçi, her gün kızınız yine bir şey yaptı diye arıyorlar."
"Öyle mi? Şikayetçilerse okuldan atmak çok zor olmasa gerek veya disipline vermek." dedim ve merdivenlerden inmeye başladım. "Bu son senen olduğundan sana bir şey demediler ama bir şey daha yaparsan seni disipline vereceklerdi Millie. Üniversite hayalini ne kadar etkileyeceğini düşünebiliyor musun bunun?"
"Evet, düşünebiliyorum. Sevgili babacığım beni yine özel okullarından birisine zorla gönderirdi muhtemelen." dedim ve histerik bir kahkaha attım. Sinirim bozulmuştu yine. "Belki duvarı yıkık devlet okulunda okumaktansa babanın okulunda okuman daha iyidir."
"Belki de duvarı yıkık okul, iki yüzlü zengin züppelerin olduğu okuldan çok daha iyidir." deyip yere fırlattığım montumu ve çantamı elime aldım. Elimdeki çikolataları da çantamın yan gözüne koydum. "Nereye gidiyorsun?" Cevap vermeyip kapıyı açtım. "Zorla da olsa o okula gideceksin. Biliyorsun değil mi?" Biliyordum, okulumdan kaydımı aldırmıştı zaten istesem de oraya gidemezdim artık.
Yine cevap vermeyip dışarıya çıktım ve sertçe kapıyı kapattım. Şu anda dışarıda olmama rağmen bana bağırışlarını duyabiliyordum. Montumu giyip kapüşonunu kafama geçirdim. Yavaştan kar yağmaya başlamıştı yine. Kardan nefret ederdim ama kar yağarken oluşan sessizliği ve botlarımın altında ezildiğinde çıkan sesi severdim.
Kapının açılma sesini duyduğumda arkamı döndüm. Babam kapıyı açmıştı ve bana bakıyordu. Çantamı sırtıma takıp hızla yürümeye başladım. Bahçe kapısını açıp çıktım.