Kuliste olan telaşı tepkisizce izliyordum. Hoca ellerini beline koyup bana dik dik bakınca göz devirdim. "Millie, neyin var? Çok durgunsun, canlan biraz." deyip ellerini çırptı. Bir şey demeyince yanıma oturdu ve elini elimin üstüne koydu. "Bunu sahneye çıkmaya 5 kala sormam saçma ama sahne korkun yok, değil mi?" Kafamı olumsuz anlamda sallayıp çekmesi için eline baktım. "O zaman niye bu kadar düşüncelisin?" 2 gün sonra buradan siktir olup gidecek olmam ve bunu bugün sevdiğim kişiye söyleyecek olmamdan dolayı."Önemi yok." deyip ayağa kalktım ve seyircilere baktım. Neredeyse tüm koltuklar dolmuştu. En önde oturan Paige beni görünce göz kırptı. Yapmacık bir gülüş yapıp gözlerimi ondan çektim ve bizimkileri aramaya başladım.
Onları bulunca gülümsedim. Ama Finn'in onlarla birlikte olmadığını görünce yüzüm düşmüştü. Bana geleceğim demişti. Omzuma bir el konulunca irkilip elin sahibine baktım.
Dave gelmişti ve elinde mikrofon vardı. Dave de başroldü ve okulda sayılı sevdiğim kişilerin arasındaydı. "Sana bir mikrofon ihtiyaç olacak." dediğinde gülerek elinden aldım ve yakama taktım. "Açık değil, değil mi?" Kafasını olumsuz anlamda salladı. "Bunu nereme sokacağım?" Mikrofonun kablosunun diğer ucundaki büyük dikdörtgen şeyi gösteriyordum.
Sırtıma baktı. "Umarım buradan düşmez." deyip elimden aldı. "Yürüsene, düşüyor mu bakayım." Birkaç adım atıp geri onun yanına döndüm. Başparmağını tamam anlamında kaldırdı. "Mikrofonun kesinlikle kapalı?" dedim sorar gibi. "Evet. Niye?"
Dudaklarımı birbirine bastırıp omuz silktim. "Finn gelmiş mi diye baksana." Tek kaşını kaldırıp güldü. "Wolfhard olan mı?" Kafamı salladım. "Oha! Hiçbir kıza yüz vermemesinden dolayı gay bile olabilir diye düşünmüştüm bir ara." Koluna vurdum. İnleyerek vurduğum yeri tuttu ve dudaklarını büzdü. "Bana yüz verdiği falan yok, sadece gelmiş mi, gelmemiş mi ona bak."
"Peki." deyip kafasını dışarı çıkardı. "Arkadaşlarının yanında yok, başka bir yere oturduysa bilmiyorum." Başımı salladım. Gelmemişti. "Londra'ya gideceğimi bilmiyor."
"Neden söylemedin ki?" Omuz silktim. "Bugün söyleyeceğim." Kaşlarını çatıp yere baktı. "Bekle, sen onu seviyorsun. O seni seviyor mu?" diye sorunca dudağımı ısırdım. "Sanırım." dediğimde gülümsedi. "Ve yarından sonra gidiyorsun. Aptal mısın sen, niye ilan-ı aşk etmedin?"
"Ben daha buradan gideceğimi ona söyleyemiyorum, sen aşkını itiraf et diyorsun." Kaşlarını kaldırdı. "Aynı şey değil, çocuk seni seviyormuş işte, itiraf etmemen için hiçbir gerekçe yok." Derin bir nefes alıp konuşmaya başlayacakken hoca geldiği için susmuştum.
Uğultuları bastırması için çalan şarkı durmuştu. "Hadi, başlıyoruz." deyip geri kulise yolladı bizi hoca. "Heyecanlı mısın?" Kafamı olumsuz anlamda salladım. "Hayal kırıklığı yaşıyorum şu an." Kaşlarını kaldırdı. "Wolfhard yüzünden mi?" Kafamı salladım. "Bana geleceğini söylemişti." Koluna girmem için kolunu uzattı. "Bence gelir." Mikrofonlar açıldığında eliyle ses gitmemesi için kapattı. "Yani seviyorsa gelir." diye fısıldadı.
Göz devirip koluna girdim. Moralimi daha çok bozmuştu. Hoca yüzüme dik dik bakıp gülümsemem için eliyle bir işaret yaptı. İşaret parmaklarımı dudağımın kenarına koyup kendime gülümseme yaptım. Perdeler açıldığında ışıklar sahneye doğrultulmuştu ve seyirci kısmı karanlıkta bırakılmıştı.
Herkes alkışlamaya başladığında Dave ile birlikte yavaş yavaş sahneye doğru adımladık. Seyircilerin karanlıkta olduğu halde seçebiliyordum, Finn hâlâ gelmemişti.
Gösterinin sonların doğru gelmemize rağmen ben hâlâ geri zekâlı gibi gelmesini bekliyordum. Konferans salonunun kapısı açılıp içeriye ışık doluşunca tüm dikkatimi oraya verdim. Gelen kişinin Finn olduğunu anladığımda gülümsedim.