Bölüm 4

1.8K 151 215
                                    



Masanın üstündeki telefonum titreyince elimdeki bardağı bırakıp telefonumu elime aldım. Noah konum atmıştı. Nerede olduklarına baktım.

Dün elma şekeri katilinin beni götürdüğü yerdi. Çok kötü bir mekan sayılmazdı aslında, kurabiyeleri ve elma şekerleri güzeldi, bu özellikler güzel olmasını en baştan sağlıyordu zaten. Ama gitmeye üşeniyordum. Gidebilirdim de. Evde yapabileceğim hiçbir şey kalmamıştı, sıkılıyordum. Mutfaktaki tüm sağlıksız şeyleri de yemiştim, başka yiyecek bir şeyim kalmamıştı. En azından oraya gidersem istediğimi yiyebilirdim.

Önümdeki paketten birkaç tane bisküvi aldım ve bir tanesini ağzıma attım. Oturduğum yerden kalktım. Sanırım gidiyordum. Üst kata çıktım ve odama girdim. Gardrobumu açıp göz gezdirdim. Fazla kıyafet vardı ama benim giydiğim 2 taneydi.

Lacivert bir kot aldım ve olduğum yerde altımdaki pijamayı çıkartıp pantolonu giydim. Kafamı pencereye doğru çevirdim ve havaya baktım. Dünün aksine bugün güneşliydi ama büyük ihtimalle yine soğuktu.

Beyaz bir tişört aldım. Giyip tişörtü pantolonumun içine kattım. Tarağımı alıp saçlarımı taradım ve dişlerimi fırçaladım. Çoraplarımı giydikten sonra ayakkabı dolabımdan siyah botlarımı aldım. Siyah montumu da giydikten sonra telefonumu cebime kattım.

Paige'in odasının önüne gelip kapıyı tıktıkladım. Charlie'den beni götürmesi için dilenecektim ama dışarıya çıkmıştı o. Annem veya babamla da gitmek istemediğim için Paige kalıyordu.

Kapıyı açıp kafamı içeriye doğru uzattım. Kafasını bana çevirdi. "Beni bir yere bırakabilir misin?" Gözünü kırptı ne oldu anlamında. "Bir şey olmadı, arkadaşlarımın yanına götürmen lazım. Bırakmayacaksan otobüsle gideceğim." dediğimde ayağa kalktı ve montunu aldı.

"Götürürüm. Nereye?" Gözümü kısıp ona baktım. "Pijamayla mı gideceksin?" Kafa salladı. "Evet, arabanın içinden çıkmayı düşünmüyorum." Kafa sallayıp merdivenlerden inmeye başladım. O da arkamdan geliyordu.

Bizim ayak seslerimizi duyduklarında annem ve babam bu tarafa baktı. "Bir yere mi gidiyorsunuz?" diye sordu annem. Yok gitmiyoruz. "Hayır." dedim ve kapıyı açıp dışarıya çıktım.

Paige'in arabasının yanına gelince onu beklemeye başladım. Rüzgar esince montumun önünü kapattım ve önüme gelen saçları kulağımın arkasına sıkıştırdım. Paige arabayı açınca içine girdim. Yüzüme biraz daha rüzgar çarparsa yüz felci geçirecektim. Camdan Paige'e baktım. Pijamasını çıkartmıştı,  iki saat sonra gelmesinin sebebi buydu galiba.       

Arabaya bindiğinde çalıştırdı ve garajdan çıkarttı. "Nereye bırakıyorum seni?" diye sordu. Telefonumu çıkartıp Noah'nın bana attığı konumu gösterdim. "Buraya." Telefonumu eline alıp baktı. "O kadar uzakta ne yapacaksın?" Omuz silktim.

"Arkadaşlarımla buluşacağım." Kafa sallayıp telefonu bana uzattı. "Normalde böyle yerlere gitmezsiniz, ne değişti de oraya gidiyorsunuz?"

Telefonumu kapatıp montumun cebine koydum. "Bunlar farklı arkadaş." Kafasını bana çevirdi. "Dün seni eve bırakan çocukla mı buluşacaksın?" dedi ve sırıtmaya başladı. "O çocuğu tanımıyorum ve hayır başkalarıyla buluşacağım."

"Ne demek çocuğu tanımıyorsun? Dün de bilmiyorum dedin." Çünkü bilmiyorum. "Basbayağı tanımıyorum." dediğimde kaşlarını çatıp bana baktı. "Ne zamandır tanımadığın insanların seni eve bırakmasına müsaade ediyorsun?"

"Öyle değil. Tanıyorum ama tanımıyorum." Kafası karışmıştı. "O nasıl oluyor?" Derin bir nefes aldım. Anlatmaya çok üşeniyordum. "Saçma bir şey boşver." deyip yola bakmaya başladım. Birkaç kez daha ısrar etmişti ama cevap vermediğim için pes etti.

 FILLIEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin