Üstüme bir şey çıkınca itmeye çalıştım. Ava yine üstüme çıkmıştı galiba, arada yapıyordu böyle. Dirseğimle ittim. Gitmeyince pes ettim ve tekrar uykuya dalmaya çalıştım. Alarmım daha çalmamıştı, bu kadar erken tepeme binmesinden nefret ediyordum.Ensemi yalayınca gözlerimi açmaya çalıştım, bu her kimse Ava olmasının imkanı yoktu. Ava ensemi yalamıyordu. Gözlerimi açamayınca üstümden itmeye çalıştım. O üstümden gitmeyince ben kenara çekildim, yatağın ucuna gelmiştim ve biraz daha gidersem yere yapışacaktım.
Tekrar üstüme geldiğinde gözlerimi açtım ve ona baktım. Olayı idrak etmem 3-4 saniyemi almıştı, Rosie ağzını kocaman açmıştı ve bana bakıyordu. Çığırıp kendimi yataktan attım. Uyandığımda ağzı kocaman açık şekilde onu görmek korkunçtu.
Ondan uzaklaşmak için yerde kendimi yuvarladım. Mükemmel bir şekilde uyanmıştım. "Ne oluyor be?" Nick kapıyı açmıştı ve yerde yuvarlanan bana bakıyordu. Rosie'nin yatakta yattığını görünce yuvarlanmayı kestim. Korkudan nefes nefese kalmıştım.
Yerden kalkmaya çalıştım ama sanki at peşinde koşmuş gibi yorgun hissediyordum kendimi. Bacaklarım çok ağrıyordu. Nick yanıma gelip beni ayağa kaldırdı. Başım da ağrıyordu. "Ben niye buradayım?" Kollarını bilmem anlamında kaldırdı. "Finn'i uyandırır, öğreniriz şimdi. Belki de 10 dakika sonra, emin değilim." deyip Finn'e baktı. Koltukta yatıyordu. O kadar sese nasıl uyanmamıştı, şaşkındım açıkçası. Uykusu fazla ağırdı galiba.
Yatağa oturdum. Rosie'ye gözlerimi kısarak baktım. Hep beni korkutuyordu bir yerlerden çıkıp ve her seferinde yataktan düşüyordum. Nick, Finn'in üstüne zıpladı. "Bunun yanından öküz sürüsü geçse yine uyanmaz." deyip omuzlarından tuttu ve sarsmaya başladı.
Finn uyanmayıp sanki sinek varmış da onu kovuyormuş gibi elini yüzünün önünde salladı ve diğer tarafa döndü. Koltuğa sığmıyordu, ayakları dışardaydı. Komodinin üstünde telefonumu görünce elime aldım. Şarjı bitmişti. "Saat kaç?" diye sorduğumda Finn'e tokat attı. Güldüm. Finn yavaştan uyanmaya başlıyordu. "En son 9'du." Gülmemi kestim. Okula geç kalmıştım. Hatta 2. derse geç kalmıştım. Umursamıyordum gerçi orası ayrıydı.
Dirseklerimi dizlerime koydum ve ellerimi şakaklarıma bastırdım. 4. bardağımdan sonrasını hiçbir şekilde hatırlamıyordum. "Sikeceğim bu çocuğu, öyle uyanacak anca." diye söylendi Nick. Sonra annesine bağırdı. Kapının önüne geldiğinde üçümüze de teker teker baktı. "Burada olduğunu bilmiyordum." dedi ve içeriye girdi. Ben de 5 dakika önce öğrenmiştim burada olduğumu.
"Finn'i uyandırabilir misin?" Bana bakmayı kesip Finn'in yanına gitti ve birkaç kez adını söyleyip yavaşça sarstı. Nick'in işkencelerine uyanmayan kişi, buna uyanmıştı. Annelerin büyücü olduğuna dair bir kanıt daha. Hadi keşbiş olsun, listeye bir tane daha şey eklendi.
Finn hepimize bakıp kafasını yastığa gömdü. "Kalksana lan." Nick kafasına şaplak atınca Finn yastığını fırlatmıştı ona. "Sana kaç kere diyeceğim kardeşine vurma diye." Nick ağzını açacakken Mary onu susturmuştu. "Finn sen de kalk." Kalkmadı. "Finn!" Sesi sert çıkınca hemen kalkmıştı.
Mary odadan çıkınca arkasından Nick de çıkmıştı. "Şarj aletin nerede?" Göz devirip tekrar yattı. "Bunun için mi uyandırdın?" Çantamda kendi şarj aletim olduğunu hatırlayınca çantama uzandım ve şarj aletimi aldım. "Ben niye buradayım?" Komodinin üzerindeki lambanın fişini çekip şarj aletini taktım. "Eve gidemem dedin, son çare olarak buraya getirdim." Kafa salladım.
"Bi' bok yemedim umarım." dediğimde gözlerini açtı. Kesin yemiştim. "Bir çocukla öpüştün, eğer bunu bok yemek olarak kabul ediyorsan, evet." Yattığı yerden kalktı ve kollarını açarak esnedi. "Onun yatak odasında uyanmadığıma sevineyim." Göz devirdi.