Bölüm 25

1.7K 143 451
                                    






Odamın kapısı tıktıklanınca ses çıkarmadım ve sarıldığım elbiseye daha da sıkı sarıldım. Millie'yi ilk öptüğümde bu elbisenin içindeydi. Şu anda ise tek eksik olan kendisiydi, tüm sorun da buydu zaten.

Kapı açılınca gözlerimi kapattım. Her kimse uyuduğumu sanıp gitmesini istiyordum. Ayak sesleri daha da yakınlaşırken hareket etmemeye çalıştım. Hiçbir şey yapmadan ayakta durmaya başlayınca gözlerimi açtım ve ne yaptığına baktım.

Babam gelmişti ve televizyondaki kısık sesli videoya bakıyordu. Millie'nin bana bıraktığı videoya. Tv'yi kapatmak için kumandayı eline aldı. "Kapatma." dediğimde bana döndü. "Uyuyorsun sanmıştım." dedi kumandayı tekrar aldığı yere koyarken.

Bir şey demeden gözlerimi tekrar kapattım ve burnumu elbiseye dayayıp derin bir nefes aldım. Yanıma oturdu ve elini saçlarımın üstüne koydu. Gözümden yaş gelmişti hemen, zaten birisi dokunsa ağlayacak durumdaydım.

Kollarını bana sardığında doğruldum ve ben de ona sarıldım. "Onu çok özledim." dediğimde kafasını salladı. "Biliyorum." diye mırıldandı. Birkaç saat önce gördüğüm rüyayı anlatmak için ağzımı açtım ama sonra vazgeçip söylemedim.

Televizyona baktım. Videoyu sürekli başa sarıp izliyordum, belki de 100'den fazla izlemiştim. Dediği şeyleri, yaptığı hareketleri ezberlemiştim artık. Şimdi saçını arkaya doğru savuracaktı mesela.

Öyle yaptığında etrafa yayılan şampuan kokusunu içime çekmeyi çok özlemiştim. Onun hakkında her şeyi çok özlemiştim.

Kollarını benden çekip yüzüme baktı. "Annen yemeğe çağırmam için göndermişti, yüzünü yıkayıp aşağıya gel hadi." dediğinde başımı salladım. Omzuma moral vermek istermiş gibi iki kez vurdu ve ayağa kalktı.

Odadan çıkana kadar arkasından baktım. Çıkınca bakışlarımı dijital saate çevirdim. 8'e geliyordu. Doğum gününe neredeyse 4 saat kalmıştı.

"Sikeyim böyle şeyi." diye söylenerek ayağa kalktım ve elbiseyi askısına geri asıp dolaba koydum. Dolabımın bir kısmı tamamen onun kıyafetlerinden oluşuyordu. O bölme aynısının tıpkısı olmasa da onun gibi kokuyordu.

Ve bu sefer rüyamda bu elbiseyi giyerken görmüştüm, bir anlamı var mıydı bilmiyordum ama kesin bir şeyler olmalıydı.

Orayı kapattım. Üstümdeki tişörtü çıkartıp yere attım ve yeni bir tişört aldım. Üstüme geçirip banyoya girdim ve yüzümü yıkayıp aşağıya indim.

Yemek yemek istemiyordum ama masaya oturup birkaç lokma bir şey yemezsem annem zorla yedirmeye çalışıyordu.

Sandalyeyi çekip oturdum ve dolu tabağa karşı yüzümü buruşturdum. Annem bir bana, bir de tabağa bakınca sesli bir nefes verdim ve çatalımı elime aldım. Birkaç çatal aldıktan sonra midem daha fazlasını kabul etmemişti zaten.

Dirseğimi masaya yaslayıp elimi yumruk yaptım ve tabaktaki bezelye taneleriyle oynamaya başladım. Bugün kendimi daha garip hissediyordum. O yaşadığım üzüntünün yanına ek bir şeyler de eklenmişti sanki.

Kafamı hareket ettirmeden gözlerimi onların üstünde gezdirdim. Kimse konuşmuyordu. Eski neşe yoktu artık, benim yüzümdendi. Nick ile göz göze gelince birkaç saniye ona baktım ve sonra babama babama baktım. "Arabamı satmak istiyorum." dediğimde bana baktı. "Emin misin bundan? Arabanı seviyorsun." dedi kaşlarını çatarak.

"O gün-" Sesimin titrememesi için boğazımı temizledim. "O günden beri kullanmıyorum zaten." dedim kafamı eğerek. Gözlerimin dolmaması için dudağımı ısırdım ve yutkundum.

 FILLIEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin