Gözüme giren güneş ışıklarıyla gözümü buruşturdum. Boynumu gıdıklayan saçları hissedince gülümsedim ve yavaşça gözlerimi açtım. Kafamı biraz kaldırıp yüzüne baktım. Ağzı aralıklıydı ve verdiği nefesler göğsüme çarpıyordu.Komodinin üstünden telefonumu aldım. Bugün 23 Aralık'tı, yani doğum günü. Saçlarının arasına bir öpücük kondurup kafasını yavaşça göğsümden kaldırdım ve yastığın üstüne koydum. Yorganın altından çıkıp yerdeki kıyafetlerimi giydim.
Yataktan iyice uzaklaştım. Sırtım duvara değince durdum ve gülerek yatağa koşup Finn'in üstüne hopladım. Kılı kıpırdamamıştı. "Hadi ama! Buna da uyanırsın." diye sitem ettim. "Finn." deyip yavaşça yanaklarına vurdum. Suratı bıngıl bıngıl oluyordu böyle yapınca. Kendi kendime gülerek biraz daha vurdum yanaklarına.
Yanağı birazcık kızarınca ellerimi çektim ve birer öpücük kondurdum. "Finn, kalk hadi." Yine uyanmamıştı. Uyandıramadığımda tek çözümüm vardı.
Yüzlerimizi aynı hizaya getirip kafamı eğdim ve dudaklarımızı birleştirdim. Hareketlenince geri çekildim. Gözlerini birkaç saniye açık tutup güldü ve kollarını belime sarıp kendisine çekti. "Kalksana." dedim ellerimi yanaklarına koyup.
"Güzelim gece hiç uyumadık, bırak uyuyayım." Cevap vermeden saate baktım. "Ve sen niye bu kadar neşelisin?" diye sordu uykulu çıkan sesiyle. Doğrulup bacaklarımı açtım ve karnının üstüne oturdum.
"Doğum günü çocuğusun çünkü." Ellerini belime yerleştirdi. "Anneme teşekkür etmen gerekiyor, kendi kendime çıkmadım." Güldüm. "Hediye olarak ne istersin?" dediğimde kendisine yakınlaştırdı. "Hediyem zaten burada." dediğinde gözlerimi kaçırdım.
"Sen doğum gününde ne istersin?" deyince ona baktım tekrardan. "Benimkine daha 2 ay var." Omuz silkti. "Söyle yine de." Üstüne eğilip dirseklerimin üstünde durdum. "Sadece benimle birlikte ol." diye fısıldadım.
Diliyle dudaklarını ıslattı. "Yanında olacağım." dedi fısıltıyla. "Anlaştık mı?" dediğimde başını salladı. Ellerini yanağıma koyup kafamı sabitledi ve dudaklarıma yapıştı. Daha rahat yetişmesi için biraz yukarı tırmandım.
Ayrılınca alnını alnıma dayadım. "Kalk duşunu al." Dudaklarını büzdü. "Ben böyle iyiyim." dediğinde güldüm ve derin bir nefes aldım. "Saat 6'ya geliyor." Düşünür gibi yaptı. "13 saattir uyuyoruz demek ki." dedi. "Mesele o değil, geç kalacaksın." Gözlerini kocaman açtığında üstünden kalktım. Küfür ederek yerdeki pantolonunu giydi ve ayağa kalktı.
"Ben duşa giriyorum." deyip koşar adımlarla odada bulunan banyoya girdi. Kapıyı kapatınca ben de ayağa kalktım ve odadan çıkıp ortak banyoya girdim.
Duştan çıktıktan sonra odaya geri döndüm. Finn, aceleyle ödevlerini topluyordu. "Sakin ol biraz." dediğimde bana baktı. "1 aydır bu ödev için uğraşıyorum, iki saniye geç kalsam adam geri çevirecek. Yani hayır, sakin olamam." deyip yaptığı şeye geri döndü.
Omuz silkerek bornozumu çıkartıp yere attım ve iç çamaşırlarımı giydim. Elime rastgele pantolon ve sweat alıp üstüme geçirdim. Saç kurutma makinesini fişe taktım. "Gel buraya." dediğimde yanıma geldi ve kafasını eğdi.
Çalıştırıp saçlarına doğrulttum ve daha hızlı kuruması için elimi saçlarının içinden geçirip karıştırdım. Tarağımı eline alıp önümden arkama geçti ve saçlarımı taramaya başladı.
Gülerek saç kurutma makinesini kendime çevirdim. Taradıktan sonra kurutma makinesini de elimden aldı ve saçlarımı kuruttu. Makinenin sesi kesilince arkadan kollarını boynuma sardı. "Çok güzel kokuyorsun." deyip saçımdan öptü.