Bölüm 17

1.4K 125 287
                                    





Finn'in dediği kafeye gelince cam kenarındaki masaya kendimizi attık. 10 dakikalık yolu onun sayesinde yarım saatte geldiğimiz için yorulmuştuk. Ama eğlenceli de bir yoldu.

Garson yanımıza gelip menüleri uzatınca eline geri verdim. Kaşlarını çattı ve ağzını bir şey söylemek için açtı fakat lafı ağzına tıktım. "Kurabiye ve 2 süt." Dudaklarını birbirine bastırıp başını salladı ve Finn'e döndü.

"Mantarlı pizza ve soğuk çay." deyip benim gibi menüyü geri verdi. "Ve büyük boy patates kızartması." Kafasını sallayarak elindeki sipariş defterine yazdı ve uzaklaştı. "Damak tadının çok kötü olduğunu tekrar hatırlattın." dedim gülerek.

Huylarımız birbirine ne kadar benziyorsa, yemek zevklerimiz de bir o kadar birbirine zıttı. Yani Finn'in damak tadı berbattı. "İyi bir ikili oluyorlar aslında, denemeden bilemezsin." Burun kıvırdım. "Soğuk çay ve mantar sevmiyorum." Kaşlarını kaldırdı. "Soğuk çaya bunu yapamazsın." dedi kafasını iki yana sallayarak.

Güldüm ve dil çıkarttım. "Bir oyun oynamaya var mısın?" diye sordu. "Nasıl bir oyun olduğuna bağlı." Gülerek dirseklerini masaya koydu ve avuçlarını yanaklarına bastırdı. Ben de onun gibi yaptım ve açıklamasını bekledim. "Birbirimize soru soracağız ve dürüstçe cevap vereceğiz." Ondan sakladığım bir şey yoktu ama yine de kafamı salladım. "Sor hadi." dedim.

Dudaklarını büzdü ve birkaç saniye düşündü. "10 yıl sonraki sen, şu anki sana ne tavsiye verirdi?" Güzel soru. "Muhtemelen," dedim ve düşündüm. "Ailene bok gibi davranma olurdu. Onlara gerçekten kötü davrandığımı farkettim bugün." diye sözlerimi devam ettirince yutkundum.

"Yine mi ölüm mevzusu?" Gözümün dolmasını engellemeye çalışırken başımı salladım. "Düşünme bunu güzelim." deyip oturduğu yerden kalktı ve yanıma oturdu. Alnımdan öpüp gözlerimi sildi. "Sıra bende." dedim gülerek. Ani duygu değişimim onu da güldürmüştü. "Sor bakalım." dedi gözleri yüzümü turlarken.

"Eğer birisi sana gelecek hakkında bilgi verecek olsa neyi öğrenmek isterdin?" Burukça gülümsedi, sonra yavaşça gülüşü söndü. "Umarım böyle bir şey olmaz ama ayrılıp ayrılmadığımızı öğrenmek isterdim." dedi.

Kaşlarımı çattım. "Benden ayrılmayı düşünmüyorsundur umarım. Seni kolay kolay bırakmam çünkü." dedim.

"Sanırım sabah seni hiç bırakmayacağım diye söz verdiğim için bırakamıyorum." dedi ve sandalyemi kendisine çekti. Beklemediğim bir anda yapınca hemen masaya tutunmuştum. "Karizmaya focus demen gerekiyordu." Karnına vurdum. "Korktum be! Bir de focus diyorsun." Gülerek kolunu boynumun arkasından geçirdi ve eliyle kafamı tutup yana eğdi, omzuna yatırmıştı.

Dudaklarını saçlarımda hissettiğimde gülmemek için dudağımın içini ısırdım. Kıkırdağında boğazımı temizledim. "Senin sıran." dedim sorması için. "Bu sefer gelecekle ilgili bir şey sormayacağım, geçmişten basit bir soru soracağım." Kafamı salladım ve sormasını bekledim. "Benden önce kaç tane sevgilin oldu?"

İşaret parmağımı kaldırıp bir yaptım. "Ne zaman çıktınız?" Kafamı omzundan kaldırıp yüzüne baktım. "Ne yapacaksın?" Omuz silkti. "Hiç, merak ediyorum sadece. Sen sorumu cevapla." Pes etmeyeceğini anladığımda derin bir nefes aldım. "Ortaokuldaydı ve en fazla 2 hafta sürmüştür." Başını salladı.

Omzuna geri yattım. Rahatsızca kıpırdanınca kafamı kaldırdım. "Gidelim buradan." deyip ayağa kalktı ve çantamı alıp elini uzattı. Elini tuttum. "Niye gidiyoruz ki?" Bir şey demeden kasaya doğru yürümeye başladı.

Sipariş ettiklerimizin parasını ödeyip aceleyle dışarı çıktı. "Finn, senin kadar uzun bacaklarım yok. Koşuyorum şu anda." diye söylendiğimde biraz yavaşladı. "Niye yangından mal kaçırır gibi çıktık?"

 FILLIEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin