Kulağıma gelen alarm sesiyle sıçrayarak uyandım ve kulağımdaki kulaklıkları hemen çıkarttım. Dün müzik dinleyerek uyumuştum ve haliyle kulaklıklarım hâlâ kulağımdaydı. Öyle olunca da alarm sesi kulağımın içine etmişti. Şimdiden kötü bir gün olmaya başlamıştı.Kafamı tekrar yastığa koyup uyumaya çalıştım ama gözümü açmıştım bir kere. Bu da kötü bir özelliğimdi, uyanırsam bir daha uyuyamıyordum ve bundan nefret ediyordum.
Yataktan kalkıp odamda bulunan banyoya girdim. Aynanın önünde durup kendime baktım. Bugün ayrı bir ruhsuzdum.
Suyu açıp yüzüme birkaç kez çarptım ve sonra çişimi yaptım. Ellerimi yıkayıp tuvaletten çıktım, yatağıma oturup yere bakmaya başladım.
Kapı tıklandığında gözlerimi yerden kapıya çevirdim. Cevap vermeyip ayağa kalktım ve gardrobumdan kıyafet çıkarttım. Kapıya birkaç kez daha tıklandığında sesli bir nefes verdim ve kapıyı açtım. "Günaydın." dedi ve gülümsedi babam. Kendisini bana affettirmeye çalışıyordu galiba.
Tek bir mimik bile oynatmadan yüzüne baktım. "Kahvaltıya çağıracaktım." Yine cevap vermedim. Ağzını bir şey demek için tekrar açtığında kapıyı yüzüne kapattım. Ne diyecekse dinlemek istemiyordum.
Üstümdeki pijamaları çıkartıp yere attım ve az önce dolabımdan çıkardığım kıyafetleri giydim. Saçlarımı tarayıp dişlerimi fırçaladıktan sonra çantama birkaç test kitabı koydum. Botlarımı ve montumu giydim. Bir tane siyah bere aldım ve kafama taktım. Çantamı sırtıma takıp odamdan çıktım.
Benim ayak seslerimi duyduklarında hepsi bu tarafa doğru döndü. "Seni bırakmamı ister misin?" diye sordu annem. "Hayır." dedim ve az öncekinden daha hızlı yürümeye başladım.
Kapıyı açıp çıkacakken annemin arabasının anahtarı gözüme çarptı. Birkaç adım geriye gittim ve annemin oralarda olmadığından emin olduktan sonra anahtarı aldım. Evden çıkana kadar farketmezdi.
Arabanın yanına geldiğimde düğmeye bastım ve farları yanıp söndüğünde kapıyı açıp arabaya bindim. Araba sürmeyi biliyordum ama ehliyetim yoktu. Başıma bela açarsam da açardım, çok umrumda değildi açıkçası. Emniyet kemerini takıp arabayı çalıştırdım ve yavaş yavaş sürmeye başladım.
Okulun önüne geldiğimde otoparka gittim ve arabayı park ettim. El frenini çekip anahtarı çıkarttım ve cebime koydum. Arkama yaslanıp önümde duran iki binaya baktım. Sağ taraf lise, sol taraf üniversiteydi. Üniversite normal olarak lise binasının 3-4 katı büyüklüğündeydi ve bahçesi daha güzeldi. Lise tarafının bahçesi de çok kötü sayılmazdı.
İnsanlar ise yapmacıktı. Burada gerçek arkadaş denen kavramın beden bulmuş halini bulabileceğimi hiç sanmıyordum. Hepsi parasıyla hava atan geri zekalılardı.
Sıkıntılı bir nefes verdim ve yan koltuktan çantamı alıp arabadan çıktım. Kapıları kilitledikten sonra yavaş yavaş yürümeye başladım. Zil çoktan çalmıştı, hatta dersin bitmesine neredeyse 10 dakika vardı ama acelem yoktu.
Arkamdan hızla gelen araba sesini duyduğumda omzumun üstünden kafamı arkaya çevirdim. Bu tarafa doğru geliyordu ve tam ortada yürüyen kız telefona bakmaktan arabanın üstüne doğru geldiğinin farkında bile değildi. Büyük adımlar atarak kıza yetiştim ve kolunu sıkıca tutup kenara doğru çektim.
Üniversiteye gidiyordu galiba. Elindeki kitaplardan ve gittiği taraftan anlamıştım. Üniversite binasına doğru gidiyordu.
Çığlık attı. Hiç beklemediği bir anda çektiğim için elindekileri yere düşürmüştü. Arabayı süren hemen frene bastı ve durdu. Arabadan inip bize doğru gelmeye başladı. Kızın kolunu bıraktım. Yaşadığı şoku atlatmış gibi gözüküyordu. "Lilia iyi misin?" diye sordu ve yere düşen eşyalarını almaya başladı. Adı Lilia'ydı anlaşılan.