"...Eğer topu iki elinle sektirir veya sektirdikten sonra topu tutup tekrar sektirirsen de steps olur. Anladınız mı?" Steps yapınca ne olduğunu bilmediğim halde kafamı salladım. Finn, bana ve Lucas'a basketbol kurallarını öğretmeye çalışıyordu ve anlamadım desem saçını başını yolacağını da biliyordum.Gerçi ben sorunca bana bir şey demiyordu ama Lucas sorunca onun ağzına sıçıyordu. "Hazır mısınız?" diye sordu Tim. Yine kafamı salladım. "Tamam. Kim bende, kim sende?" Finn, elimi tutup kendine çekti. "Millie bende." dediğinde kafasını salladı.
Lucas, Tim'in yanına geçti. "Siz başlayın. Nasıl olsa biz yeneceğiz." deyip topu bize attı Tim. Finn gülerek topu bana verdi. "Oyunu benim başlatmam konusunda emin misin?" Başını salladı ve benden uzaklaştı. Ne diyebilirim ki? Keşbiş olsun, yanlış bir karardı.
"Ne yapmam gerektiğini bilmiyorum ki." dediğimde Tim, Lucas'ı karşıma koydu. "Lucas'tan topu kaçır ve Finn'e at." Kafamı salladım ve topu sektirmeye başladım. Lucas topu benden almaya çalışınca topu iki elimle tuttum ve yüzüne atar gibi yaptım. Hemen kafasını tutmuştu. Gülüp topu Finn'e attım.
Biraz oynayıp mola verdiğimizde Tim, Lucas'a sövmeye başladı. Onun yüzünden kaybediyorlardı çünkü. Finn yanıma gelip çakmam için elini kaldırdığında çaktım. "O kadar da kötü oynamıyorsun." Güldüm. "Haklısın, topu kendi potamıza attım az önce ama neyse ki isabet ettirmekte berbatım." O da güldü ve su içti. "Daha iyi misin?" Omuz silktim. "Bu işe yaradı gibi." dedim. Sabah taktığım ölüm mevzusundan sonra keyfimi yerine getirmek için denemediklerı şey kalmamıştı.
"Oynamıyorum lan." Kafamı Lucas'a çevirdim. Tim'e bağırıyordu. "Şu geri zekalı sende olsun." deyip Finn'e baktı Tim. "Siktir lan, seninle farklı takımda da olmam." dedi.
"Lucas hadi zorluk çıkartma. İstersen benden ol." Cevap vermeyip yere oturdu ve sırtını tellere yasladı. "Siktirin-" Kafasını sahaya giren kıza çevirince sustu. Kızıl saçlı, mavi gözlü, güzel bir kızdı. "Molanız bittiyse oynamaya devam edelim. Çok uyuşuksunuz." deyip ayağa kalktı hemen. 5 saniye önceki halinden eser yoktu.
Sahadaki kıza baktı. "Ah, selam!" dedi onu yeni görmüş gibi yaparak. "Selam." Lucas gülümseyip elini uzattı. "Ben Lucas. Lucas Jade Zumann. Instagram-" Tim, kafasına vurunca susmuştu.
Kız uzattığı elini sıktı. "Amybeth." dediğinde bize baktı. "Rahatsız olacaksanız çıkabilirim." dedi eliyle dışarıdaki bankı gösterip.
Lucas hemen reddetmişti. "Neden bizimle oynamıyorsun, yani eğer istiyorsan?" Alt dudağımı dişleyip alnımı Finn'in koluna yasladım. "Gülme." diye fısıldadı. Onun da gülmesine ramak kalmıştı.
"Sizin için problem olmayacaksa, zevkle." dedi neşeli sesiyle. "Onlar problem etmezler." deyip bize kaş göz yaptı. "Eğer Lucas'ı takımdan atıp, seni alırsak bir problem olmaz. Zaten kendisi oynamak istemiyordu." dedi Tim. "Yo, sen beni kovdun. Ben çıkmak istemedim." diye yalan atınca Tim derin bir nefes aldı.
"Peki o zaman. Amybeth bizden olsun." dedi. Başımızla onu onayladığımızda eşyalarını yere koydu. "Sizin isimleriniz?" deyip tek kaşını kaldırdı. "Ben Timothée, kısaca Tim." Kafasını salladı ve bize baktı. "Millie, o da Finn." deyip Finn'i gösterdim.
Kafa sallayıp gülümsedi. "Lucas kızdan hoşlanmaya başladı." dedi kulağıma doğru. "Çok aptal gözüküyor şu an." dediğimde güldü ve topu elime verip uzaklaştı. Sahanın ortasına geldim. "En son 25- 16'ydı. Değil mi?" Tim kafasını salladı. "Kim önde?" diye sorup karşıma geçti Amybeth. Parmağımı kendime çevirdim.
Dudağını büzdü. "Düzeltiriz." dedi gayet iddialı bir şekilde. "Çok iddialısın." dediğimde güldü ve omuz silkti. "Düzeltebiliriz deseydim kendimden şüphe duyardım çünkü. Kendine inanman lazım, değil mi?" Bir şey demedim. Ama bu kızı sevmiştim.