Sıkılmaya başlayınca etrafta dans edenlere baktım. Herkes mutluydu, ben hariç. Her yerde çiftler vardı, her yerde öpüşen kişiler vardı. Dün Finn'in yaptığı aklıma gelince tekrar gözlerim doldu. Kafamı havaya kaldırdım ve derin bir nefes aldım. Bu tarafa doğru gelen Sadie ve Noah'yı görünce hemen oturduğum yerden kalktım. Üzülmemem için bir şeyler zırvalayacaklardı yine. Ne yaparlarsa yapsınlar yine üzülecektim. Bana hiçbir yararları olmayacaktı.Buradan çıktım ve okula girdim. Ayaklarıma bakarak koridorda yürümeye başladım. Ayak sesleri duyunca kafamı kaldırdım. Çok önceden gittiğimiz Lilia'nın kostümlü partisinde sarhoşken öpüştüğüm çocuktu bu. O gün zihnimde canlandı. Finn ile Mathilda ve Leon olmuştuk. O gün Finn ile çok eğlenmiştim, alışveriş yaparken ya da su savaşına giriştiğimizde ya da dans ederken ya da ben doymadığım için patateslerinin yarısını benim için yememesi gibi bir sürü eğlenceli ama bir o kadar da eğlenceli gözükmeyen bir gün yaşamıştık. Şu anda ise onun yüzünden depresyondaydım ve hiç eğlenmiyordum.
"Hey! İyi misin?" diye sorduğunda hiçbir şey söylemeyip tekrar ayaklarıma bakmaya başladım. İyi değildim ve ağzımı açtığım anda yine deli gibi ağlayacağımı biliyordum. Merdivenlerden çıkmaya başladım. Arkamdan geldiğini ayak seslerinden anlayabiliyordum.
Bir kat çıkınca koridordan sola döndüm ve kızlar tuvaletine girdim. Peşimden gelmesini istemiyordum. Musluğu açıp avucuma biraz su doldurdum ve suyu yüzüme çarptım. Makyajım ağladığımdan dolayı akmıştı ama umrumda değildi. Bir kez daha yüzümü yıkadım ve ellerimi ıslatıp boynumla enseme bastırdım.
Birkaç tane peçete çekip akan makyajımı temizledim. En başından babamın ve kızların istekleriyle buraya gelmem hataydı zaten. Islak ellerimi de silip tuvaletten çıktım. O çocuk karşı duvara yaslanmış beni bekliyordu. Gülümsüyordu ama beni görünce gülümsemesi sönmüştü. Normaldi, gözlerim ağlamaktan şişmişti ve kızarıktı, gözlerimin altı da morarmıştı tüm gece ağladığımdan.
Göz devirip merdivenlerden çıkmaya devam ettim. "Ne oldu?" O da merdivenlerden çıkmaya başladığında olduğum yerde durup ona baktım. "Defol git peşimden." dediğimde kafasını olumsuz anlamda salladı. "İyi görünmüyorsun." Birkaç basamak daha çıkıp bana iyice yakınlaştı. "Sorun ne? Ödül alırken de çok iyi gözükmüyordun."
Gözüm tekrar dolunca hemen arkamı döndüm ve hızla merdivenleri çıktım. "Ben Kenneth. Kısaca Ken diyebilirsin." diye benim duymam için bağırdığında umursamayıp aynı hızda çıkmaya devam ettim. "Millie sorun-" Cümlesini bitiremeden ben bağırarak kesmiştim. "Sorun peşimden gelmen, yalnız kalmak istiyorum. Şimdi siktir ol." diye bağırdım.
Bağırdığımdan dolayı sesimi duyan birkaç kişi onun yanına gelmişti. Dudaklarını birbirine bastırdı ve bana baktı, sonra da yanına gelen kişileri oradan uzaklaştırmak için onlarla birlikte gitti.
Okulun terasına çıktım. Burada genelde hocalar olurdu ama şu an yoklardı, bu işime gelir. Normalde masalar ve sandalyeler koyuyorlardı ama okul çıkışında herhangi bir şeye karşı içeriye alıyorlardı. Oturacak bir yerim olmadığından dolayı zeminden itibaren dizimin biraz üstünde biten duvara oturmak haricinde başka seçeneğim yoktu.
Normal bir zamanda olsa yüksekten korktuğum için oraya oturmaya götüm asla yemezdi ama şu an hiçbir şeyi umursayacak durumda değildim. Duvara dikkatlice oturup bacaklarımı binanın dışına doğru sarkıttım. Aşağıdan gören birisi intihar edeceğimi sanardı. Öyle bir pozisyonum vardı şu anda.
Duvara sıkıca tutunup aşağıya baktım. İçimde hâlâ birazcık da olsa o yükseklik korkusunu yaşıyordum. Buradan karınca gibi gözüken insanlara baktım. Kimisi gülüşerek bir şeyler konuşuyordu, kimisi içeceklerini yudumlayıp yanındaki kişilerle konuşuyorlardı, kimisi de yalnızdı benim gibi. Finn'in arabasını görür gibi olunca popomu biraz öne getirdim daha net görmek için. Muhtemelen başkasının arabasıydı, buraya gelecek yüzü olduğunu sanmıyordum. Olmasın da.