11.BÖLÜM ❤️🖤

20 2 0
                                    





Gözlerimi kaçırıp dudaklarımı dişlemiştim. "Anlatıcak bir şey yok ki" diyerek derin nefes almıştım. "Yaaa! Benden saklama anlat ne oldu?" Diyerek mutlulukla bağırmıştı. "Yaaa bağırma! Hem bir şey de olmadı ya saçmalama" diyerek ona bakmıştım. "Yüzün kızarmış" diyerek parmağıyla yanaklarıma dokunmuştu. "Yaa! Uyuyacağım rahat bırak beni" diyerek yorganı başıma kadar örtmüştüm. "Hey! Anlat ya ne oldu ? Neden utandın sen ? Hem niye bir hızla girdin sen odaya?" Diyerek yorganı üzerimden çekmişti. Doğrulup yutkunmuştum. "salanghae. Ne demek ?" Diyerek gözlerine bakmıştım. "Seni seviyorum demek?" Diyerek sorarcasına bana bakmıştı. "Ha!" Diyerek elimle ağzımı kapatmıştım. "Ya ne oluyor anlat artık ya?" Diyerek isyan etmişti. "Şey ben oturma odasında oturuyordum sonra canım sıkıldı ve biraz dans ettim o arada da jin gelmiş ve dans'ımı izlemiş çeviri sayesinde konuştuk. Sonra film izledik beraber. Film'in duygusal yerinde ağladığımda çevirme de ondan özür diledim oda bana 'salanghae' dedi" diyerek ellerimle yüzümü kapatmıştım. "Ohaaaa bu süper bir habeeeer" diyerek bağırmıştı. "Hey bağırma şimdi herkesi buraya" dememe kalmadan kapı açılmış ve bütün üyeler içeriye girmişti. "Sana demiştim bağırma diye!" Diyerek gözlerimi kaçırıp yatağa uzanmıştım. "Özür dilerim fazla heycan yaptım" diyerek başını önüne eymişti. Korece onlara bir şeyler söylediğinde başlarıyla onaylayıp odadan çıkmışlardı. "Ne dedin onlara?" Diyerek koluna vurmuştum. "Korktuğumdan bağırdığımı önemli bir şey olmadığını söyledim" diyerek yanıma oturmuştu. "Hey imkansız dedin ama adam seni sevdiğini söylemiş" diyerek koluma vurmuştu. "Yaa! Canına mı susadın sen? Hem dediysede nasıl anlaşıcağız biz onla? Çevirmenle mi ? Ya da Google çevirisiyle mi?" Diyerek bağırmıştım. "Türkçe öğrenir hem sende korece öğrenirsin!" Diyerek gülümsemişti. "Ahh cidden" elimi anlıma koyup derin nefes almıştım. "Ahh yarın akşam sabah'a kadar içmek istiyorum!" Diyerek isyan etmiştim. "Olabilir hatta hep beraber içeriz ha ne dersin?" Diyerek gülümsemişti. "Olur" diyerek gülümsemiştim. "Hem zaten yarından sonra bir gün tatilleri olucak" diyerek yatağımdan kalkmıştı. "Hadi uyu" diyerek yorganı üzerime çekmiştim. "Yaaa daha uyku saatine var" diyerek bağırmıştı. Yataktan doğrulup yatağın başlığına yaslanmıştım. Önüme yastıklardan birini alıp derin nefes almıştım. "Saat kaç?" Diyerek kaylaya bakmıştım. "Beş buçuk. Yani yarım saatin daha var" diyerek oda benim gibi oturmuştu. "Ha bu arada sende hâlâ açılmayı düşünmüyor musun?" Diyerek ona doğru çevirmiştim başımı. "Hayır. Açıkcası korkuyorum" diyerek oda başını bana çevirmişti. "Sana bir şey söyliyeyim mi ? Git ona aşkını itiraf et eyer kabul etmezsede kaybeden sen olmazsın! Senin olmayan bir şeyi kaybedemezsin dimi?" Diyerek önüme dönmüştüm. "Niye böyle dedin şimdi?" Diyerek yatağından kalkıp karşıma oturmuştu. "Ben 3 ay sonra buradan gidiceğim! Ama sen hâlâ burada olucaksın! Yani onların yanında olmasada korede olmaya devam ediceksin! Ben ise Türkiye'ye geri dönüceğim" diyerek gözlerine bakmıştım. "Hey sende burda kalabilirsin. Sana yeni kimlik alırız kore vatandaşı olursun benim gibi. Hatta birlikte de yaşayabiliriz" diyerek elimi tutmuştu. "Aslında burada olmak iyi olabilir. Ama düşününce bütün anılarım, bütün herşeyim Türkiye'de." Diyerek gülümsemiştim. "Burada da bir sürü yeni anın olur. Hatta yeni bir sayfa açarız beraber. Tamam geçmişini unutamazsın ama geçmişindeki kötü anılarının yerine güzel anılarını koyabilirsin" diyerek oda gülümsemişti. "Bunu düşünürüm. Hem daha önümde 3 ay var" diyerek göz kırpmıştım. Gülümseyip başıyla onaylamıştı. Başımı çevirip çalışma masasının üzerindeki resmime bakmıştım. Resmi elime alıp üzerinde parmağımı gezdirmiştim. "Burda doğum günümdü 20 yaşına girmiştim. Zaman ne kadar çabuk akıyor be" diyerek kaylaya bakmıştım. "Aynen öyle. Yarın anne ve babamın ölüm yıl dönümü benimle beraber mezarlarına çiçek götürmeye ne dersin?" Diyerek gülümseyerek bana bakmıştı. "Olur hem biraz gezmişte olurum" diyerek fotoğrafı çalışma masasına bırakmıştım. "Hadi uyuyalım saatin geldi" diyerek yatağımdan kalkıp yatağına geçmişti. Uzanıp gözlerimi kapatmıştım.
〰️〰️〰️〰️〰️〰️〰️
Yavaş yavaş gözlerimi açtığımda derin nefes alıp yataktan doğrulmuştum. Yan yatağa baktığımda kayla yoktu. Yataktan kalkıp dolaptan üzerime bir şeyler çıkartmıştım. Üzerimi değiştirip odadan çıkıp aşağıya inmiştim. Mutfağa girdiğimde kayla mutfakta kahvaltı hazırlıyordu. "Günaydın" diyerek esnemiştim. "Günaydın. Git elini yüzünü yıka kahvaltı edip çıkalım" diyerek gülümsemişti. Başımla onaylayıp mutfaktan çıkmıştım. Lavaboya girip elimi yüzümü yıkamıştım. Havluyla elimi yüzümü silip lavabodan çıkmıştım. "Kaylaa benim içimde kötü bir his var ya" diyerek mutfağa girmiştim. "Ne gibi ?" Diyerek bana dönmüştü. "Ne bilem ben be. Kötü his işte" diyerek gülümsemiştim. "Geç geç yemek yiyelim" diyerek masaya oturmuştu. Bende geçip karşısına oturmuştum. Kahvaltımızı ettikten sonra masayı beraber toplamıştık. "Hadi hazırlanıp çıkalım" diyerek gülümsemişti. "Ne giysem ki?" Diyerek dudaklarımı büzmüştüm. Kolunu omzuma koyup merdivenlerden çıkmaya başlamıştık. Odaya girdiğimizde dolabımın önüne geçip içindeki kıyafetlerime bakmaya başlamıştım. "Hey yardım edeyim mi?" Diyerek ellerini omzuma koymuştu. "Çok güzel olur be" diyerek başımı kaldırıp ona bakmıştım. "Okkey geri çekil bakayım sen şimdi" diyerek beni geriye doğru itmişti. Yatağa geçip oturmuştum. Kayla dolabımda göz gezdirip bir kaç tane kıyafet çıkartıp bana bakmıştı. "Dene bakalım bunları" diyerek elindeki kıyafetleri bana uzatmıştı. Elindeki buz mavisi sort'u ve üzerine siyah bustiyeri giymiştim. Sort'a kemer takıp üzerime vermiş olduğu hırkayı giymiştim. Saçlarımı sola doğru yatırıp aynada kendime bakmıştım. "Oha be çok güzel oldun" diyerek gülümsemişti. "Hadi sende giyin çıkalım" diyerek gülümsemiştim. Başıyla onaylayıp oda üzerini giyinmişti. Beraber odadan çıkıp aşağıya inmiştik. Siyah converse giymiştim. Evden çıktığımda kulaklığımı enseme koyup telefonumuda cebime koymuştum. Kayla gelip koluma girmişti. "Umarım günümüz güzel geçer" diyerek gülümsemiştim. Taxi geldiğinde binmiştik. Büyük bir ormanlık alana geldiğimizde kayla adamın parasını verip inmişti. Bende inip yanına gitmiştim. "Buraya neden geldik" diyerek kaylaya bakmıştım. "Anne ve babamın burada mezarı yok o yüzden bende onlar adına bir ağaç seçmiştim. O ağaca gidiyoruz" diyerek gülümsemişti. Ağaçlarla çevrili yolda ilerlemeye başlamıştık. Ağaçların bitimine geldiğimizde kayla bir ağaca yaklaşıp elindeki çiçekleri ağacın önüne koymuştu. "Anneciğim, babacığım bakın ben geldim. Yanımda da arkadaşımı getirdim. Adı afra Çok güzel bir kız görüyorsunuz dimi onu?" Diyerek gülümsemişti. Ayağa kalkıp yanıma gelmişti. "Annem Alya. Babam Burak" diyerek koluma girmişti. "Tanıştığıma memnun oldum efendim. Ben de afra" diyerek kaylaya bakmıştım. "Hadi gidelim" diyerek ilerlemeye başlamıştı. "Bende buraya anne ve babamın adına bir tane ağaç seçmek istiyorum" diyerek gülümsemiştim. "Annem ve babamın yanındaki ağaç boş onu seçebilirsin" diyerek koluma girmişti. "Olur" diyerek ilerlemeye devam etmiştik. "Bu arada anne ve babanın adı ne ?" Diyerek gözlerini üzerime çevirmişti. "Annemin adı Ravza. Babamın adı Araf" diyerek gökyüzüne bakmıştım. "Babanın adı ile adın birbirine çok benziyor" diyerek oda gökyüzüne bakmıştı. "5 yaşındayken babam söylemişti. Eyer bir kızı olursa adını afra koyucakmış çünkü kendi isminden oluşuyormuş. Bir de oğlunun adını da araz koyucakmış oda annemin adından oluşuyor diye" diyerek gülümsemiştim. "Waw baban çok zeki bir adammış" diyerek gülümsemişti.












〰️〰️〰️〰️〰️〰️〰️〰️〰️〰️〰️〰️

SENİ SEVİYORUM! (SALANGHAE)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin