Başımla onaylayıp. "Evet biraz öyle. Aslında babam bir şirket yönetiyormuş. Dedemle araları bozulunca babam yeni bir şirket açmış ve şirketi bayağı büyütmüş. Öldüğünden sonra şirket dedeme kalmış. Babamın bir tane kız kardeşi var yani halam. Onunda bir oğlu var. Dedem bütün mirası kuzenime bıraktı. Yani beni torunu olarak görmüyor" diyerek kahkaha atmıştım. "Yani aslında sen baya baya zenginsin ha?" Diyerek oda kahkaha atmıştı. "Hemde fazlasıyla. İstesem bir köyü bile satın alabilirim" diyerek başımı sallamıştım. Ana yola çıktığımızda önümüzde siyah bir araba durmuştu. İçinden siyah takım elbiseli biri inmişti. Yanımıza gelip durmuştu. "Afra Korkmaz sizsiniz dimi?" Diyerek bana bakmıştı. "Afra Korkmaz benim de siz kimsiniz?" Diyerek adamı boydan aşağıya sözmüştüm. "Beni Ateş Korkmaz gönderdi sizinle konuşmak istediği konular varmış efendim buyrun sizi ona götürüceğim" diyerek arabanın kapısını açmıştı. "Ben Ateş Korkmaz diye birini tanımıyorum" diyerek kaylanın koluna girip ilerlemeye başlamıştım. Kolumdan tutulmamla adam'a dönmüştüm. "Efendim lütfen zorluk çıkartmayın. Eyer zorluk çıkartırsanız sizi zorla götürmek durumunda kalıcağım" diyerek kolumu bırakmıştı. Derin nefes alıp başımla onaylamıştım. Kaylayı kolundan tutup arabaya bindirmiştim. Bende yanına bindiğimde adam kapıyı kapatıp şöför koltuğuna oturmuştu. Araba ilerlemeye başladığında kaylaya bakmıştım. Uzun bir yolun ardından büyün bir evin önünde durmuştuk. Adam arabadan inip gelip kapıyı açmıştı. Kaylayla arabadan inip eve bakmıştı. "Bu ev mi ya ?" Diyerek yutkunmuştu kayla. "Ateş bey'iniz nerde?" Diyerek adam'a bakmıştım. "Bahçede efendim buyrun beni takip edin" diyerek ilerlemeye başlamıştı. Kayla ile beraber adamın peşinden ilerlemeye başlamıştık. Büyük bahçeye geldiğimizde bizim biraz ilerimizde masada oturan yaşlı bir adam duruyordu. "Afra ben burada beklerim sen gidip konuş dedenle" diyerek gülümsemişti. "Fazla uzun sürmiyecek zaten 10 dk beklesen yeter" diyerek ilerlemeye başlamıştım. Yaşlı adamın yanına geldiğimde tam karşısında durmuştum. "Beni çağırmışsınız? Acaba siz kimsiniz?" Diyerek yüzüne bakmıştım. "Ben Ateş Korkmaz senin dedenim. Ayakta kalma lütfen otur" diyerek karşısındaki koltuğu göstermişti. Koltuğa oturduğumda gülümsemişti. "Benim dedem yok. Benim dedem beni yetimhaneye bıraktığı an öldü!" Diyerek ayağa kalkmıştım. Bir iki adım uzaklaşmıştım. "Seni yetimhaneye bırakmadım!" Diyerek duyduğum sesle olduğum yerde kalmıştım. "Bırakmadınız mı ?" Diyerek ona dönmüştüm. "Önce bir dinle lütfen. Sonra istersen kır dök ama lütfen önce bir dinle beni" diyerek başını eymişti. Derin nefes alıp karşısına geçip oturmuştum. "Dinliyorum!" Diyerek sinirle gözlerine bakmıştım. "Seni bıraktığım yer yetimhane değildi. Halanın yurduydu. Halan orada iyi olucağını söylemişti bende seni oraya bıraktım. Benim yanımdan daha güvende olucaktın orada! Biliyorsun ki düşmanlarımız çoktu ve benim soy adımdan kim varsa hepsini öldürdüler. Anneni, babanı ve abini! Seninde ölmene izin vermiyecektim bu yüzdende seni o yurda bıraktım" diyerek derin nefes almıştı. Gözlerine baktığımda gözlerinin dolmuş olduğunu görmüştüm. Yutkunup dudaklarımı dişlemiştim. "Seni yurda bıraktıktan sonra bir daha haber alamadım senden! Sana ulaşmayı o kadar çok denedim ki ama başaramadım. Sana ulaşamadım öldüğünü düşünmek istemedim! Çünkü biliyordum benim canımdan olan tek kişi sensin ve hâlâ hayatta olduğunu hissediyordum! 10 yaşındayken senden haber aldım. Abin yardımıyla seni yanıma alamıyacağımıda biliyordum abinle seni başka şehre gönderdim ve orada yaşamanızı sağladım. Abin öldükten sonra senin büyük bir tranva atlattığını öğrendim ve bir aile bulup onlarla yaşamanı sağladım" yutkunup göz yaşlarını silmişti. Gözlerimden yaşlar düşmeye başlamıştı. "Ne yani şimdi sen beni korumak için mi beni hep kendinden uzaklaştırdın?" Diyerek bağırmıştım. "Evet ama sanırım seni kendimden uzaklaştırınca sen daha çok yara aldın" diyerek başını önüne eymişti. Ayağa kalkıp ellerimi yüzüme koymuştum. "O kadar çok yara aldım ki daha fazla yara kaldıramıyorum! O kadar çok yara aldım ki daha yara alıcak bir yerim kalmadı! Çok canım yandı! O kadar çok canım yandı ki bir an düşündüm acaba ben ölsem arkamdan kim üzülür diye. Cevap hep aynıydı! Hiç kimse! Ölmek istedim hemde binlerce kez! Sonra düşündüm. Eyer ben ölürsem annem ve babam benimle gurur duymaz! Hatta bana çok kızarlar! Onları gururlandırmak için yaşamalıyım! Her ölüme bir adımım varken bu sözler geldi aklıma! 'Annem ve babam için yaşamalıyım!' O zaman hayat daha güzel geldi bana" göz yaşlarımı elimin tersiyle silip derin nefes almıştım. "Senden hep nefret ettim! Bunun sebebi de sadece sensin! Neden senden nefret etmeme izin verdin?" Dudaklarımı dişleyip dizlerimin üzerine çökmüştüm. Burnumu çekip derin nefes almıştım. "Özür dilerim afra! Ben böyle olmasını hiç istemedim! Biliyorum son pişmanlık bir işe yaramıyor. Çok üzgünüm" diyerek yüzünü elleri arasına almıştı. Göz yaşlarımı silip ayağa kalkmıştım. "Beni buraya bunları anlatmak için mi çağırmıştın?" Diyerek yanına gitmiştim. "Bütün mirasımı sana bırakmak için çağırdım" diyerek gözlerimin içine bakmıştı. "Üzgünüm. Mirasını kabul etmiyorum! Diyer torununa ver!" Diyerek derin nefes almıştım. "Benim soy adımdan olan sadece sen varsın! Ve sadece benim kanımdan olan kişi sensin!" Diyerek önündeki dosyaları bana doğru uzatmıştı. "Biraz düşünmem için zaman verir misin?" Diyerek gözlerimi kaçırmıştım. "Tabi tabikide istediğin zaman beni arayıp buraya gelebilirsin" diyerek gülümsemişti. "Tamam o zaman ben gideyim" diyerek başımla onaylamıştım. "Biraz daha kalamaz mısın? Beraber yemek yiyelim" diyerek mutlulukla bana bakıyordu. "Arkadaşım bekliyor yani gitmeliyim" diyerek kaylayı göstermiştim. "Oda gelsin. Yani uzun zamandır hep yanlız yemek yediğimden şuan seni karşımda görünce çok mutlu oldum ve seninle biraz olsun zaman geçirmek istiyorum" diyerek gözlerime bakmıştı. Gözlerimi kaçırıp başımla onaylamıştım. Omzumda el hissedince başımı çevirip elin sahibine bakmıştım. Kayla gülümseyerek bana bakıyordu. Derin nefes alıp bende zorlukla gülümsemiştim. "Merhabalar efendim ben kayla afranın hem arkadaşı hemde çevirmeniyim" diyerek dedemin önünde eyilmişti. "Ben de ateş afranın dedesiyim. Ona yardımcı olduğun için çok teşekkür ederim kayla" diyerek dedemde başını eymişti. "Ne demek efendim onu kız kardeşim ya da ablam gibi görüyorum" diyerek gülümsemişti kayla. "Oturun oturun. Ne yemek istersiniz?" Diyerek heycanla bana bakıyordu. "Buranın yemeklerini bilmiyorum. Hep suşi ve ramen yemek istemişimdir" diyerek yutkunmuştum. "Oğlum buraya bakın. Hemen masaya hem türk hemde kore yemekleriyle doldurun özelliklede suşi ve ramen koyun" diyerek yanımıza gelen adama söylemişti. "Tabi efendim" diyerek gitmişti adam. Elimdeki dosyayı açıp incelemeye başlamıştım."Burada yazılı olan bütün mal varlığım; 3 tane şirket, 2 tane otogaleri, 1 tane tamirhane, 16 tane ev, 60 tane araba, 4 tane yazlık evi, 2 tane kışlık ev, 3 tane okul, 1 tane yetimhane ve 3 tanede okulların yurdu olmak üzere burada yazılı olan bütün mal varlığım Araf Korkmaz oğlumdan olan tek torunum Afra Korkmaz'a bırakıyorum."
Okuduğum yazıyla yutkunmuştum. Gözlerimi büyütmüştüm. Gözlerimi kırpıştırıp dedeme bakmıştım. "Ne oldu torunum bir sorun mu var?" Diyerek bana bakmıştı. "Ah şey yo yo bir sorun yok ama sormak istediğim bir soru var. Burada yazılı olan herşey hepsi benim mi?" Diyerek şaşkınca dedem'e bakmıştım.
〰️〰️〰️〰️〰️〰️〰️〰️〰️〰️〰️〰️〰️〰️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SENİ SEVİYORUM! (SALANGHAE)
Short StoryBen teşekkür ederim. Herşey için çok sağolun. İyiki varsınız. Geçmişimi biliyorsunuz çoğu hüzünle dolu, gerçi hepsi hüzünle dolu orası ayrı bir konu. Ben sizinle bir çok şey öğrendim. Heycanı, gerçek mutluluğu, Aşk'ı, gerçekten gülmeyi öğrendim sizi...