Hayat sizce de çok garip değil mi? Hiç beklemediğimiz, hatta hiç düşünmediğimiz bir insanın bile bambaşka bir hayat yaşaması. Ağır gibi gözükse de, yüklerinin Rabbi tarafından hafifletilmesi. Her şeye kadir olan ve gücü yeten Rabbimiz, her kuluna kaldırabilecek kuvveti ve gücü vermiştir.Bulunduğum ilçede yapabileceğiniz en güzel aktivite, okuldan sonra yurda veya varsa evine gitmekti. Büyük beklentileri olmayan, kafeleri çok severim demeyen bir insanın okuyabileceği bir yerdi. Küçük ama güzeldi. Gerçekleri öğreninceye kadar...
Yurtta bulunduğum zamanlar genelde arkadaşlarla oturup muhabbet ederdik. Bu da bizim eğlenmemize yeterdi. Bir gün aralarından biri; '' Hadi dağa çıkalım, yürüyüş yapıp dolaşım biraz.'' demişti. Mantıklıydı aslında, üstelik güzel de olurdu. Hava, biraz da olsa kapalıydı. Güneş, kendini gizlemiş, kara bulutların arkasındaki yerini almıştı.
Herkes eşyalarını sırt çantalarına yerleştirmişti. Günlük yiyebileceğimiz hazır gıdalar ve en önemlisi su almıştık. Her ihtimale karşı, bir de bıçak. Baya kalabalık olmuştuk. Bizi gören, gelmek istiyordu. On yedi kişiye yakın insan vardı.
Yola çıkma vakti gelmişti artık. Yurdun arka tarafında dağlara doğru giden yol vardı. Oraya doğru yürümeye başlamıştık. Gözümüze Bir dağın zirvesini kestirmiştik. Oraya doğru yürüyecektik. Buradan ne kadar yakın gözükse de, baya yürümüştük. Yaklaşık kırk beş dakika. Dağa vardığımızda, dağın belirli yerlerinde oluklar vardı. Önceden tecrübem olduğu için, bu olukların neye işaret olduğunu ve ne için açıldığını biliyordum. İçimden bir ses, burada fazla kalmamamız gerektiğini söylüyordu.
Benimle birlikte beş kişi daha keşif için arkamdan geliyordu. Karşımızda mağara gibi bir yer vardı ama deliğe yalnızca bir kişi sığabilirdi. Kimsenin gelmesini istemiyordum. Yalnızca ben bakacaktım. Her ihtimale karşı oluşacak bir durumda, engel olabileceğimi düşünüyordum. Yanılmıştım. içeriye girip bakmamla, çığlık sesinin gelmesi bir olmuştu. Orada bulunan bütün arkadaşlarımın koşmaya başlayıp etrafa dağılması, ne kadar korktuğumuzun kanıtıydı. Yine ne almıştık başımıza.
Kimse ardına bakmadan koşuyordu. O korku anını, yalnızca yaşayanlar bilir. Hemen toplanıp dönmemiz gerektiğine karar vermiştik. Hava yavaş yavaş kararmıştı. Önümüzü zor görüyorduk. Telefonlarımızın fenerlerini açıp yürümeye devam ettik. Bazı arkadaşlar önden gitmeyi tercih etmişlerdi. Bense arkada kimseyi bırakmak istemediğim için, geriden gidiyordum. Bir kişiye daha bir şey olmasına dayanamazdım.
Yurda varınca, herkes odalarına çekilmişti. Ben de odama gidip önce elimi yüzümü yıkamıştım. Yatağıma uzanıp dinlenmek istemiştim ama o sırada bir arkadaşım odama girip; '' Hasan acil bakman lazım bizim odaya!'' Odalarına gittiğimde, ortada duran, ayakta titreyen bir arkadaşımı gördüm. O da bizimle dağ gezisindeydi. ''Ne oldu, neden titriyor gözünü açmıyor?'' dedim. Arkadaşları bilmiyoruz oradan gelince böyle oldu demişlerdi. Ne yapabilirim ki diye düşünüyordum. İçimden dua ediyordum; '' Yarabbi, beni çaresiz bırakma bu durumda.'' diye ellerimi arkadaşımın üstüne doğru tuttum. Avuç içimi ona göstererek, temas etmeden elimi gezdirip bir yandan da dua etmiştim. Sonra da bir şeyi kalmaz inşallah demiştim. On beş dakika sonra arkadaş gözlerini açıp konuşmaya başladı; '' Bayılmıştım sanırım hatırlamıyorum tam olarak. Tek hatırladığım şey; biri gelip bana dua okuyup, uyanmamı söyledi ve bir rüzgar esti. O an kendime gelmeye başladım.'' Bunu duyunca sevinmiştim. Benlik bir şey kalmamıştı çok şükür. Odadan çıkıp gittim. Daha fazla kurcalamak, ne olduğunu bilmek istemiyordum. Kaçtığım her gün, aslında yaklaştığım anlamına geliyormuş. Fark etmemek zor olmasa gerek.
Cinler, insanlarla direkt temas haline girmezler. Eğer sizi eğitmek istiyorlarsa ya da size musallat olduysa, önce rüya yoluyla kendini size alıştırır, daha sonra da sizin enerjinizle bir bağ kurmaya çalışır. Bunun çeşitleri de var. Bunlardan birini daha söyleyebilirim. Göremezsiniz ama sesleri duyabilirsiniz. Bu ses, kulaklarınızla duyabileceğiniz bir ses değil. Bu ses, beyninizin ve vücudunuzun her zerresinde duyabileceğiniz bir ses. Bu yüzden, Allah hepimizi şeytanın ve şeytanlaşmış insanların şerrinden korusun.
Saat geç vakitleri bulmaya devam ediyor, uykuların zehir hatta haram olduğu zamanlara giriyordum. Gizlice kaldığım bloktan dışarı çıkıp basketbol sahasının olduğu yerdeki çimenlere doğru gittim. Yere uzanıp yıldızları seyretmek istedim aynı zamanda da yalnız kalıp dua etmek. ''Yüküm ağır belli ki, kaldırabilirim Rabbim. Bu yolda kaybolmak istemiyorum. Bana yolumu gösterecek, bir vesile kılacak biriyle tanışmayı nasip et Rabbim diyerek ellerimi yüzüme götürerek amin.'' dedim.
Daha fazla kaçak yaşamadan, kaldığım bloğa gizliden girdim. Odama gittiğimde '' Hayda, yine ne oldu acaba?'' diye söylendim. Arkadaşlar yine odamdaydı. Korkudan uyuyamamışlar, yanımda uyumak için gelmişlerdi. Bir de hiç sormadan yatağıma geçip yorganı üstüne çekmiş ve uyuma pozisyonunu almıştı. ''Boşta İki yatak var oraya geçin bari'' demiştim. Neyse ki geçtiler. Rahat bir uyku çekmiştik hepimiz. Hatta ben de, o günden beri, ilk defa rahat bir uyku çektim diyebilirim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MÜHÜR
Spiritualİnsan alıştığı şeyden vazgeçemiyor, hayatının bir parçası oluyor artık. Onun bana gelmediği her an, ben ona biraz daha yaklaşıyordum. İnsan korkularından besleniyormuş. Ben de artık onlardandım. Korkularım cesaretim olmuştu.... (Burada anlatıla...