14

93 3 0
                                    




Hocamın yanında yaşadığım duygular ve gördüğüm şeyler, beni içine daha çok çekmişti. Sanki biri ip uzatmış; ''Hadi Hasan gel, tut ipin ucundan. Başla artık!'' diyor gibiydi. Her gün hocamın yanında olmak istiyordum. O yüzden, her fırsatta hemen yanına gidecektim.

Ben yurda gidince, odam her zaman ki gibi boş değildi. Uyuyamayan arkadaşlar vardı. Hayırdır, ne oldu diye sorunca. Bana; ''Uyurken yatağımın kendi kendine kalktığını gördüm.'' demişti. Şaşırmıştım. Sesli bir şekilde yok artık demiştim çünkü ben bile, artık inanmak istemiyordum. Çok mu abartıyoruz diye düşünmüştüm. Ama şu var ki, kendi başına gelmediği sürece, başkasının halinden anlayamazdın.

Arkadaşıma; ''Odana gidelim.'' dedim. Odasına gidince, odayı biraz kolaçan ettim. Enerjileri hissedebiliyordum. Odamda yatabilirsiniz dedim. isterseniz eğer tabii ki de. Mutlu oldular onlarda böyle bir tekliften ama başlarına gelecek olayın, odalarında ki olaydan daha masum olduğunu düşünüyorum.

Saat 02.00 civarlarıydı. Benim gözlerim kan çanağına dönmüştü. Uyumak için yatağıma geçmiştim. Onlarda muhabbet ediyorlardı hala. Arkadaşımın bana anlattığı şeyi, aynen naklediyorum; ''Sen uyuduktan kırk beş dakika sonra, bir anda yatağından kalkıp hiç bilmediğim bir dilde bir şeyler söyledin ve sen susunca, açık olan ışıklar yanıp söndü iki üç defa. Biz de korkudan yorganı kafamıza çektik.'' Bana bunları anlatınca, ne oluyor böyle diye düşündüm.

Bir anda yurdun her yerinden yankılanan HASAN CEMİLOĞLU idareden bekleniyorsunuz anonslarını duyunca; '' Sıçtın bu sefer Hasan. Kesin her şey duyuldu. Yurttan da her halde atarlar.'' diye geçirdim içimde.

Bir yandan idareye doğru yürüyor, bir yandan da dua ediyordum. ''İnşallah yaşanan olaylarla alakalı değildir.'' diye.

Müdürün kapısını tıklatarak içeri girdim. Oturmamı istedi. Ama konuşmuyordu hala müdür Bey. Neden çağrıldığımı bile bilmiyordum. Dayanamayıp konuşmak istedim. ''Müdür bey sanırım bütün olayları duymuşsunuz ama hiçbir olayla ilgim yok, yurttan çıkışımı verirseniz gayet iyi anlarım, buda benim nasibim derim. İtirazda etmem.'' Daha sonra hissettiğim her şeyi söyledim; '' Müdür Bey, sizin de sorunlarınız var görüyorum. Eşinizle olan. Kaygılarınız var. Yapmanızı istemediği şeyleri yapıp duruyorsunuz. Kusura bakmayın ama tutamadım kendimi.'' deyince, bana; ''Hasan akşam yemeğini yedikten sonra yanıma gel konuşalım seninle, yurttan atılma gibi bir durumda yok için rahat olsun.'' dedi. Arkamı dönüp çok şükür dedim. İçim öyle  bir rahatladı ki hafiflediğimi hissettim.

Akşam yemeğini yedikten sonra, Müdür Bey'in odasına gitmedim. Çünkü gitmem doğru olmayacaktı, beni ilgilendirmeyen ailevi konularda yorum yapacaktım buda belki kötü sonuçlar ortaya çıkara bilirdi. Sonra Arkadaşım arayıp bir kafede oturalım biraz laflarız diye davet etti. Kafeye gidip oturmuştuk muhabbet ediyorduk. Bir anda arkamda omuzumun üstünde bir elin dokunduğunu gördüm arkamı dönüp baktığımda. Hiçbir şey görmedim tüylerim diken diken oldu arkadaşım ne oldu hasan deyince korkmasını istemiyordum. Bir şey olmadı ya anlık bir irkilme geldi de ondan dolayı dedim. Bu bir sınav mı acaba neyim ölçülüyor cesurluğum mu? yoksa korkusuzluğum mu? Arkadaşa hadi kalkalım artık yurda gidelim. Dedikten sonra bir sesler duymaya başladım çok farklı tarifsiz bir şey. Kısık bir ses gitme diye. İçimden besmele çekip hemen ayrıldık oradan. Yurda gider gitmez hemen odama geçip abdest alıp namaz kıldım. Biraz da olsa rahatladım. Sabah ilk işim hocanın yanına gitmekti. Odamda kalan arkadaşlar arkamdan yaptığı plan yüzünden gidemedim. Ben uyuduktan sonra yattığım yatağın hemen yanında ki şahsıma ait olan çekmeceye bir alkol şişesi bırakmışlar. Sabah 08.00 gibi uyandım çekmeceyi aç diye kafamda sürekli bir ses, çekmeceyi acınca şaka dedim her halde. Hemen elime poşet geçirip şişeyi alıp arkadaşların dolabına koydum ve 15 dakika sonra okul idaresinden baskın yedik gerçekten şaka gibi ama ne yazık ki öyle oldu buyurun deyince arama var. Tabii dedim kendi dolap ve çekmecelerimi açıp gösterdim temizdi çok şükür. Arkadaşların dolabına gelince şişeyi gördüler. Kanıt olarak fotoğraf çekip, tutanak tutuldu. 1 saat sonrada idareden çağırılacaktık ve ilk ifadesi alınacak kişi bendim. Müdür beyin odasına girdim. İçerde 3 kişi vardı. buyurun hocam dedim. Şişe kimin dedi Hasan. Hocam beni tanıyorsanız eğer şişenin benim olmayacağını bilirsiniz. Ve şişenin kimin olduğunu da bilmiyorum. Hasan bence biliyorsun kimin olduğunu. Bende hocam tanıdığınız birini sorguluyorsunuz ben kimsenin ismini veremem tutanağı tutmanıza gerek yok ben ayrılırım yurttan dedim. Böyle söyleyince müdür bey hayır sen kalıyorsun senin odanda kalanlar yurttan ayrılacak ya güzellikle ya da tutanak tutulup yurttan atılacak. Benden sonra arkadaşları çağırdılar. Arkadaşlar her şeyi anlatmış. Hasanın çekmecesine koyduk şaka olsun diye ama nasıl oldu bilmiyoruz bizim dolapta çıktı. O yüzden yurttan biz ayrılacağız hocam dediler. Arkadaşlar gelince kusura bakma hasan. Suçluluk hissettim o an siz kusura bakmayın. Onlar içinde  Zaten bahane oldu yurttan ayrılıp eve çıkmak. Arkadaşlar yüzünden hocanın da yanına gidemedim zaten geç olmuştu. Sabah 10 dan akşam 6 ya kadar sürmüştü bu olaylar. Yine baş başa kaldık güzel odam. Sabah olsun da gidelim hayırlısıyla. Kafamı yastığa koyup, yurttan bir an ayrılmam gerektiğini düşündüm. Bir eve çıkmak belki biraz daha olsa rahat edecektim. En yakın arkadaşım vardı. ismi Burak'tı gerçekten bir dosttu kendisi hem sırdaşım hem yol arkadaşımdı. Kendisiyle görüştüm eve çıkmak için oda iyi karşıladı bizimle beraber 1 kişi daha olacaktı. Konuştuk anlaştık 3 kişi eve çıkıyorduk. Ama aileleri ikna etmek vardı, en zor kısmı buydu sanırım. Vakit vardı o yüzden acele etmiyorduk şimdilik ev de yoktu zaten. Dönemin bitmesine de az kalmıştı şimdilik beklemek en iyisi sanırım. Ne zaman hocamın yanına gitmeye karar versem bir şey oluyor ya da bir şey yapmaya karar veriyorum, sürekli erteleniyordu bu durum. Ama sonunda bir şey çıkarmadan yanına gittim. Oturup muhabbet ettik hocam beni artık kardeşi gibi görüyordu nasıl mı öz kardeşi gibi davranıyordu bana. Daha yeni tanışmamıza rağmen bu kadar ilgili olması beni çok mutlu ediyordu gerçekten. Kendisine ait bir etli ekmek lokanta ve fırın tarzı bir yeri vardı. arada yardımcı olurdum bende ona boş boş oturmaktansa daha iyi. Hocama sürekli gördüğüm şeyleri ve yaşadığım şeyleri anlatıyordum oda yorumluyordu bana. Gitmeden önce bana sana 14 tane adam verelim dedi. Adam dediğime bakmayın dost, kardeş diye bilirim 4 koruyucu 4 savaşçı 2 şifacı ve 2 de haberci vermişti kalan 2 ise özeldi onlar söylenecek gibi bir şey değildi o yüzden şimdilik sır olarak kalsın. Yola koyulup içimden sürekli selamın aleyküm diyorum. Belki 100 defa tekrarlamıştım bunu ama ses yoktu gerçekten yorulmuştum. Sustum artık. Şu açıklamayı yapmak istiyorum. 4 koruyucu ne demek yani 4 savaşçı anlatayım 4 koruyucu sağında solunda önünde ve arkanda duran kişilerdir bunlar gelecek olan tehlikeyi uzaklaştırmak içindir. Nasıl tehlike nazar, göz, büyü, haset, kıskançlık, kötü bakışlar aklınıza gelecek musallat olaylarına yol açacak her şey ve insanı duygularda bunun içinde yer alır. 4 savaşçıya gelince 2 önde 2 arkada durur. Sana fiziksel anlamda zarar verilecek durumda karşı tarafa her türlü zararı vermekten asla geri adım atmayan seni ölümüne sahiplenen kişilerdir. 2 de şifacı. Baş ağrısı ve belirli bölgelerde ki ağrılara enerji yoluyla tedavi eden kişiler. 2 haberci ise öğrenmek istediğin şeylerin haberlerini alıp getirir baya etkili olduklarını söyleye bilirim. Şimdi gelelim asıl meseleye. Bunu okuyan arkadaşım, kardeşim yada büyüğüm çok mu hayal kuruyorsun diyeceksiniz. Aslında sizin hayal dediğiniz şey gerçekleri barındıran, gerçekliğinden haberi olmayan sen, bana hayal kurduğumu söylüyorsun. Sende haklısın başa gelmeyince insan anlamaz halden....

MÜHÜRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin