Arkadaşımın bunu söylemesinin üstüne, İkinci gün olmuştu ancak ses seda yoktu. Üçüncü güne gelince ateş basmıştı tüm vücudumu. Uyuyamıyordum. Terliyordum. Yüzüm yanıyordu.Dayanamayıp yatağımdan kalkmış, yurdun kapısına gidip hava almak istemiştim. Saat sabaha karşı 02.45 idi. Dört kişi vardı. Selam vermiştim. Kapüşonumu kafama çekmiş, temiz havayı soluyordum. Bir yandan da muhabbet ediyorlardı. Sesleri geliyordu. Sigaralarını içtikten sonra içeri girmişlerdi. Biri hariç. ''Gir sende işte bekleme beni, halim nice kötü sana zarar verir bu ruhum, yaklaşma! Ne toprağım ne su. Azap veririm ateş gibi. Yanıma oturup ne yapıyorsun kardeş?'' dedi. İyi diye cevap verdim uyku tutmadı. ''Hava alayım dedim biraz ama bedenim odada uyuyor. Ben eminim benim yerime başkası konuşuyor seninle. Dinleme onu yoksa kötü şeyler olacak Ahmet (ismini vermek istemiyorum. O nedenle başka bir isim kullandım.)''
İyi dedi. İstersen benim odama gidelim birer çay içeriz. Tereddüt yaşamamıştım. Düşünmemiştim o anı çünkü ben değilim oradaki. Çayı sevmeyen Hasan Hadi gidelim dedi...
Odasına doğru yürümeye başlamıştık. Oda arkadaşı da yatağa uzanmış, telefonla oynuyordu. Selam verip sandalyeye oturmuştum. Önümüzde de uzun bir çalışma masası vardı. Dolabından bir şeyler çıkarmıştı. Şişe sesleri gelmişti. Ne olduğunu bilmiyordum ama iyi bir şey olmadığından emindim.
Çayımı önüme koyduktan sonra hem çay içip hem de konuşuyorduk. O sırada ''Sağ göğsümde mühür var. Görmek ister misin?'' demiştim. Olur deyince sağ tarafımı açıp gösterdim. O da güzelmiş dedi. O an içimden hayır olmasın demiştim. Lütfen olmasın. Hatırlamak bile insanı yoruyordu. Kafamı kaldırıp çok ser bir ifadeyle bakmıştım ona. Sanki karşımdaki düşmanımdı ama ben, ben değildim. Özür dilerim bilerek yapmamıştım. Yapmam da. Ahmet lütfen inan bana. Bunları yapan ben değilim. Ben sana kötülük yapacak biri değilim demiştim. Bunlar içimdeki haykırışlardı...
Gözlerimin içine bak dememle Ahmet'in oturduğu yerden zıplaması bir olmuştu. Bilmediği halde ayetler okumaya çalışıyordu. Onun ayetleri bilmediğini sen nereden biliyorsun derseniz eğer; o gün sabah ezanına karşı Ahmet'le görüşmek istemiştim. O zaman söylemişti. Hala gözümün önünde yaptıkları. Besmele çekip, ayetler okumaya çalışıyordu. O korkuyla beni odadan kovmuştu. Odadan çıktığımda, korkudan sapsarı olmuştum. Allah'ım neydi bu başıma gelenler? Yarabbi beni bu imtihanla sınama diye diye odama doğru yürümeye başlamıştım. Ben yürüdükçe insanlar meraklı gözlerle odalarından dışarıya çıkıyordu. Bu bağırışlara onlar da anlam verememişti haliyle. Ne oldu Hasan diye soruyorlardı hepsi. Bilmiyordum. Tek bildiğim, hiçbir şey bilmediğimdi. Gerçekten de hiçbir şey bilmiyordum...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MÜHÜR
Spiritualİnsan alıştığı şeyden vazgeçemiyor, hayatının bir parçası oluyor artık. Onun bana gelmediği her an, ben ona biraz daha yaklaşıyordum. İnsan korkularından besleniyormuş. Ben de artık onlardandım. Korkularım cesaretim olmuştu.... (Burada anlatıla...