Hemen odama gidip, ışıkları açmış, yatağıma oturmuştum. İçimden dualar ediyordum. Odamın kapısı açılmış, yaklaşık on beş kişi içeriye girmişti. Ne oldu Hasan diyorlardı. Bilmiyorum demiştim. '' Bir anda böyle oldu, Ahmet de korkup bağırdı. Anlamadım.'' demiştim. Bana; ''Göğsünün sağ tarafında mühür varmış, bakabilir miyiz?''demişlerdi. Olur demiştim ama o an içimden 'öyle bir şey yok ki' diyesim gelmişti. Öyle de demiştim.Sağ göğsümü açmıştım. Gerçekten de hiçbir şey yoktu. İçimden; ''Allah'ım neler oluyor?'' diyordum. Odadakiler vicdanımı rahatlatmaya çalışmışlardı. ''Sen iyi bir insansın. Namazında, kimseye zararı dokunmayan bir insansın.'' Tek bir isteğim vardı; '' Lütfen bu olanlar burada kalsın arkadaşlar. İnsanların tepkisini çekmek ya da öyle bilinmek istemiyorum. Nasıl bilineceğim konusunda hiçbir fikrim yok ama iyi olmayacağı kesin.'' demiştim.
Kimse uyuyamıyordu, ışıkların hepsi açıktı. İçimden ''Arkadaşlar bunları yaşayan siz değilsiniz ne bu korku? Size ne oluyor?'' demiştim.
Sabah ezanına yakın herkes toplanmıştı. İnsanların korkuları, onları Allah'a yaklaştırmıştı. Bence insan yalnız korktuğu için değil, Rabbini sevdiği için ibadet etmeli. Şükrü az olanın, imanı da az olur bence. Bu, benim için de çok iyi bir şeydi. Namaz kılmak, ibadet etmek ve en önemlisi de doğru konuşmak.
Arkadaşlar namazlarını kılmak için camiye gitmek istediler. Bense kendi odamda kılmak istedim. Kimseye görünmemek için sabah saat 07.00 de uyanmış, yemekhaneye gidip sabah kahvaltısını yapmıştım. Özür dilerim Ahmet. Seninle tekrar karşı karşıya gelemezdim. Ben de bir arkadaşla haber göndermiştim. Onunla konuşmak istediğimi ama gözlerime ya da yüzüme bakmaması gerektiğini söyledim.
Yanıma gelmişti. Biraz da olsa kendisine gelmesine sevinmiştim. Yanına yaklaştığımda ''Kimse yanımızdan ayrılmasın!'' demişti. Hak veriyordum elbette. O korku, insana bir ömür yeterdi. Sadece tek bir şeyi merak ediyordum. ''Bana baktığında ne gördün? Sadece bunu merak ediyorum.'' İşte bu, kutsal soruydu. Gördüğü şey benim için o kadar önemliydi ki. Gördüklerini anlatmaya başladı; ''Gördüğüm şey, arkasında siyah bir çarşaf, önünde ise yeşil bir peçe vardı ve Arapça yazı yazıyordu. Gözleri o kadar korkunçtu ki, kıpkırmızıydı ve çok büyüktü. Bu kadardı. Sadece bu... ''
Teşekkür edip yanından ayrılmıştım. Kahvaltımı yapıp odama gitmiştim. Açıkçası odaya tek başıma girmeye de korkuyordum ama mecburdum. Üstümü değiştirip okula gitmem gerekiyordu. Dersin başlamasına vardı. Yani düşünmek için de biraz daha vaktim vardı. Düşüneyim, düşüneyim ama neyi düşüneceğimi bilmiyordum. Hayatımda daha önce böyle bir şeyi ne duymuş ne de görmüştüm.
Okula gitmenin en iyisi olacağına karar vermiştim. Okula adımımı attığım an herkes bana bakmaya başlamıştı. Okulun arka tarafında bir amfi vardı. Oraya oturmak için ilerledim. Hala gözler üstümdeydi. İçimden 'Hayırdır siz de mi bir şey görmek için bakıyorsunuz?' demek geliyordu ama sessizlik en iyisiydi.
Amfiye oturup okulun kapısına bakıyordum. Bir anda etrafıma insanlar gelmeye başlamıştı. Herkes bir şey soruyordu. Cinci misin sen? Sende ne var? Büyücü müsün? diyorlardı. Herkes dün gece yaşananları merak ediyordu. Tüm olan bitenler gerçekten de aramızda kalmıştı(!)
Gördüğüm rüya gelmişti aklıma. Deşifre olacağımı, herkesin beni tanıyacağını söyleyen rüya... Böyle tanınmak ne kadar iyiydi bilmiyorum. Hala tanımayanlar elbette vardı tabi. Onlar da ikinci olaydan sonra tanıyacaktı. Bu gidişle Yurt Dışı'na kadar ün salacaktım galiba... Bir sonraki bölümde, görüşmek üzere...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MÜHÜR
Espiritualİnsan alıştığı şeyden vazgeçemiyor, hayatının bir parçası oluyor artık. Onun bana gelmediği her an, ben ona biraz daha yaklaşıyordum. İnsan korkularından besleniyormuş. Ben de artık onlardandım. Korkularım cesaretim olmuştu.... (Burada anlatıla...