Üniversite zamanı gelmişti. Valizime eşyalarımı hazırlayıp. Anneme ve babama veda edip yola çıkmıştım artık. Daha yerim yurdum yoktu. Başımı sokacak bir ocak yoktu.
Okulun bulunduğu ilçeye geldikten sonra, kalacak yer bakmaya başlamıştım hemen. Bir pansiyon bulmuştum. Temiz ve güzel bir pansiyondu. Pansiyondaki görevliyle bir anlaşma yapmak üzere odayı kiralayacağımı söylemiştim. Anlaşma, sadece bir ay kalabileceğimi, ondan sonra ise duruma bağlı olarak çıkış yapabileceğimdi. Kabul etmişti. Dört kişilik bir odaya yerleşmiştim. İşlerimi bitirdikten sonra, çıkıp biraz etrafa bakıp, biraz çevre edinmek istemiştim. Sanırım herkes yeni diye asabi, sert olmaya çalışıyordu.
Hepimiz gurbetten gelmiştik, ailemizden uzaktık. Birbirimize aile olmaya, sırt olmaya, yeri geldiğinde duvar olup yaslanmaya geldik. Benim de pek eyvallahım olmuyordu tabi.
İlk günlerde bulunduğum binanın çatı katından gülme sesleri geliyordu. Baya kalabalık gülme sesleri. Gidip baktığımda bütün pansiyon toplanmış, muhabbet ediyordu. Selam verip oturmuştum bende. Arkadaş olmuş, gülüp eğlenmiş en sonunda da odalarımıza çekilmiştik.
Ben de o sırada abdest alıp bir namaz kılayım demiştim. Çok şükür namazı kıldıktan sonra uyumuştum. Bir rüya görmüştüm. Rüyamda bir ses bana ; '' Uyan Hasan, uyan. Buraya gelerek kendini ifşa edeceksin. Herkes seni tanıyacak ve ne olduğun ortaya çıkacak.'' demişti. O an uyanmış ancak sıradan bir rüya diye geçiştirmiştim. Başımı yastığa koyduğum gibi yeniden uykuya dalmıştım.
Gün doğmuştu. Güneş, tepede ışıltısını herkese öyle güzel hissettiriyordu ki, adete haydi çıkın dışarıya diyordu. Spor kıyafetlerimi giydiğim gibi dışarıya çıkmıştım. Kahvaltı etmiş, ardından arkadaşlarla sohbet etmiştik. İlk günden herkes birbirine kankam, kardeşim,dostum hatta sırdaşım diyordu. Bir laf vardır. Çok severim bu cümleyi. Erken samimiyet, tez ayrılığa işarettir diye.
Velhasıl hafta sonu olduğu için güllük gülistanlıktı bulunduğum yer. Bu kadar çok öğrenci de beklemiyordum açıkçası. Bulunduğum yere göre baya fazlaydı. Hava yavaş yavaş kararıyordu. Muhabbet iyi, güzeldi ama bizim de artık pansiyona gitmemiz gerekiyordu.
Yavaştan kalktıktan sonra, odalarımıza çekilmiştik. Odama geçtiğimde, çantamın içinden bilgisayarımı çıkardığım gibi, en sevdiğim hafızdan Bakara suresini açmış, dinliyordum. Uzun bir sure olduğu için, yatağıma geçip sağ tarafıma dönmüş ve uyumuştum. 45 dakika sonra uyku sersemliğiyle bilgisayarı kapatmış ve geri uyumuştum.
Sabah ezanına yakın ise alarm sesiyle uyanmıştım. Sabah namazını kılmak için yatağımdan çıktığım gibi abdest almaya gitmiştim. Abdestimi aldıktan sonra seccademi serip niyetimi ettim ve namazımı kılmaya başladım. Son defa secdeye eğildiğimde, arkamdan bir anda bir ayet okunmuştu. Kalbim yerinden çıkacak gibiydi. Tüylerim diken diken olmuştu. Refleks olsa gerek besmele çekmiştim. Şaşkın bir haldeydim. İçimden dua ediyordum. Bir yandan da namazı bitirmeye çalışıyordum.
Namaz bitmişti ancak ben arkama dönemiyordum. Ne ile karşılaşacağımı bilmediğim için biraz da olsa korku vardı içimde. Kendimi cesaretlendirip arkamı döndüğümde kimseyi görememiştim. Ayet ise okunmaya devam ediyordu. Sesin geldiği yere biraz yaklaştım. Gördüklerime ise... İnanamadım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MÜHÜR
Spiritualİnsan alıştığı şeyden vazgeçemiyor, hayatının bir parçası oluyor artık. Onun bana gelmediği her an, ben ona biraz daha yaklaşıyordum. İnsan korkularından besleniyormuş. Ben de artık onlardandım. Korkularım cesaretim olmuştu.... (Burada anlatıla...