Stilettoşlarımın topuk sesi sınıfta yankılanırken ağzımı mağara gibi açıp hhhuuuaaaa diye esnememek için kendimi zor tutuyordum. Sınav haftasına girmiştik ve iki gündür sınavlarda gözetmenlik yapıyordum. Odamda pek duramadığımdan ve kimseyle de iki lafın belini kıramadığımdan bunalıma girmeme az kalmıştı.
Mery'i elinde kahvesiyle fakülte bahçesinde, Yusuf'u da koridorda koşuşturken görmüştüm. Yusuf koşerken bile gözlüğünü iteliyordu, uzanıp eline bir tane indiresim geldi. Miray ise gözetmenlik yaptığı sınıfta ruh gibi oturuyordu, kesin Alper'le ilgili bir şeyler olmuştu.
Sınav kağıtlarını toplayıp gerekli işlemleri yaptıktan sonra uçar adımlarla odama koşturdum. Valla utanmasam stiletto falan demeden ayağımdakileri fırlatıp koşacaktım, O kadar bunalmıştım.
Odanın kapısını zaferle açmışken Hakan'la karşılaştık. Hiç bir şey demeden nefret dolu gözlerle bakıştık, bir hamle yapsa kedi gibi tıslayarak üzerine atlayacaktım. Dik bakışlara devam ederek yerime oturdum ve laptopum açılana kadar bakışmaya devam ettik.
Maillerime baktığımda Megumisan'dan mail geldiğini gördüm. Dün yazışmaya başlamıştık. Kou kadar olmasa da onun da resmi bir dili vardı. Ancak ufak tefek emojiler kullanması ona içimin ısınmasına yetmişti. Ancak ben de elit çizgimi korumaya özen gösteriyordum.
Megumisan bana yardımcı olmuştu ben de ona istediği Türkiye basımlı kaynakları ya da Türkçe tez ve makaleleri gönderiyordum. Gönderdiklerini incelemeyi erteleyip telefonu elime aldım, çünkü kafa dağıtmak istiyordum. Oruç başıma vurmuş, beynim zonkluyordu.
Neyse ki Hakan da tasını tarağını toparlayıp çıktı, odada yalnız kaldım. Allah'ım şu mübarek Ramazan ayı yüzü suyu hürmetine şu çocuğu sonsuza dek bizim odadan def et yarabbim!
Amin!
Rahatlama seansım işte şimdi başlıyordu. Hobbit ayaklarıma eziyet eden topukluları çıkarıp önce hobbitlerimin özgürlüğünü ilan ettim. Stilettoşların yüzünden 50 cm'lik minnak bacaklarımdaki damarcıklarım patlayacak!
Pantolonumun ilk düğmesini de mi açsam, kimse yok nasılsa? İyice emmiye bağladım. Evet, perdelerimi kaldırdığımda Recep İvedik'in bir diğer versiyonuyum. Bazen böhöhöhöhöm diye gülmek de geliyor içimden.
Maillerimi göz ucuyla kontrol ederken aşkım danışmanımın son maili gözüme takıldı. Osaka Üniversitesi ile birlikte makale yazmak istiyormuş Hanımefendü. İşte, ben de Tibet'e gitmek istiyorum, hazır o kadar gitmişken Everest'e de çıkayım diyorum...
Dilimi çıkarıp elimi havada salladım. İşleri yok da bizimle makale yazacaklar, canın da neler istiyor Kraliçem!
Arkama yaslanıp telefonu elime aldığımda sessizdeki telefonumun çaldığını gördüm. Yeni kankavoçim arıyordu.
"Efendim Serpil Teyze."
"Hah açtı açtı!" dedi yanındakilere. "Aylin, nördün kuzum?" diye sordu yükselerek.
Ve tüm neşem geri geldi.
Konuşmasını taklit ederek "Nörek kuzum, çalışıyok." dedim.
Serpil Teyze'nin heyecanı hızlı nefes alışverişinden bile anlaşılıyordu. Kadın zaten ateş parçası gibi bir şeydi ve beni evlendirmeyi kafaya koymuştu. Bekarsavar gibi bir şeydi kadıncağız, bekar gördüm mü evlendirmeden duramıyordu.
Hiç lafı uzatmadan "Bak hele, gördün nü sana gönderdiğim oğlanları?" diye sordu. Akıllı telefonun nimetleri...
Gülmemek için alt dudağımı ısırdım.
"Gördüm canım gördüm de en son gönderdiğinin boyu da çok uzun değil mi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kintsugi
RomanceKusurları güzelleştiren Japon yaşam felsefesi Wabi-Sabi'ye dayanan, kırık parçaların altın tozuyla birleştirilerek onarılması sanatına Kintsugi denir. Hayal kırıklıkları, yenilen kazıklar, kıymet bilmeyen arkadaşlar, bencil ve acımasız yakınlar, ka...