Bildirim sesiyle bilgisayar ekranından hemen yanındaki telefonuma yöneldim. WhatsAppte mesajın kimden geldiğini görünce ister istemez sırıttım. Anlaşılan Nihat Abi annemin ve babamın hediyelerini onlara ulaştırmıştı. Babam yeni akıllı telefonuyla fotoğraf göndermeye çalışırken tam da umduğum gibi gıdığının ve alnının fotoğrafını göndermişti. Tabi ki bu fotoğrafı saklayacağım, böyle bir eserin ziyan olmasına içim el vermez. Nihat Abi'nin gönderdiği fotoğraf ise benim için mutluluğun fotoğrafıydı. Annem kazanlı ütüsünü çocuk gibi kucağına almış ve ütü kısmını havaya kaldırmış, babam da akıllı telefonunu göğsünün hizasında plaket gibi tutmuş annemle birlikte gururla sırıtarak poz vermişlerdi.
Fotoğrafı inceledikçe hem gülesim hem de ağlayasım geliyordu. Annem yazmasını telaşla bağlamış olmalı ki yamuk duruyor. Babam büyük ihtimalle öğle uykusundaydı ve Nihat Abi hediyeleri getirince uyandı, çünkü göz kapaklarının şişliğinden maviş gözleri görünmüyor. Ayrıca fotoğraf çekinmek için pijamasını çıkarmış ve pantolunu giymiş, çünkü gömleği kırışık ve pantolonu her zamanki gibi jilet ütülü. Evet, babam öğle uykusuna gömleği ve pijama altıyla yatıyor. Bence dünyanın en sevgi dolu kombini!
Karşımda oturan Kou'yu hatırlayınca bilgisayarımın ekranına sığınarak gözümdeki henüz akmamış yaşları elimle sildim ve tam telefon rehberine girecekken babam aradı.
Telefonu hevesle açsam da sesimi coşturmamaya çalışarak "Alo, babacığım?" dedim.
Bir kaç saniyelik sessizlikten sonra Nihat Abi "Açtı İrfan Abi, konuş konuş!" dedi.
Babam hala anlamayarak "Yeşili kaydırdık mı, nasıl açtı?" diye sordu.
Nihat Abi'nin sesindeki gülüşle ben de güldüm. "Ben kaydırdım Abi, konuş hadi sen."
Babamdan ses çıkmadıkça benim oturduğum yerde yarılasım geliyor! Keşke Nilay da orada olsaydı, videoya çekerdi bu müstesna anları.
Çok geçmeden annemin sinirli sesi duyuldu.
"İrfan konuşsana, kız bekliii aurada*!" (*Orada)Annemin uyarısından hemen sonra babam "Aylin, orada mısın kızım?" diye sordu.
Kasılarak gülmekten içime kaçan sesimi dengelemek için boğazımı temizledim.
"Buradayım babacığım, hayırlı olsun yeni telefonun!""Kız kızım niye ses vermiin?!" diye araya girdi annem.
Babam bütün masumluğuyla "Sağol kızım, hiç gerek yoktu." dedi sesi titreyerek ve benim gözler hızla doluverdi. "Çok gururlandırdın bizi. Sen bize bu gururu yaşattın Allah sana evlatlarınla güzel günler görmeyi nasip etsin."
Tutamıyorum artık... Hem sırıtıyorum hem ağlıyorum. Başımı kaldırdığımda Kou'nun dikkatle bana baktığını fark ettim. Kendimi topladım ve gözlerimi hızlıca silerek yutkundum.
"Önemli değil babacığım, lafı bile olmaz. Güzel günlerde kullanın."Boğazımdaki düğümü yok etmek için bir kez daha yutkundum. Ay, ne var bunda! Ne güzel işte, annemle babama hediyeler almışım! Sulu göze bağlamanın ne gereği var!?
"Hep birlikte görelim güzel günleri kızım. Allah sana da senin gibi hayırlı evlatlar nasip etsin inşallah!"
Babacığım önce hayırlı bir koca dilesek...
"Amin baba, inşallah." derken bir kez daha göz göze geldik karşı masadaki iş arkadaşımla.
Babam "Kendi masraflarına harcasaydın ya kızım," derken bana hala daha bakmakta olan arkadaşın konuşmamdan rahatsız olduğunu düşünerek odadan çıkmak için "Pardon," diyerek ayağa kalkmıştım ki o da telaşlanarak "Sorun değil, konuşun lütfen!" dedikten sonra "Bir sorun mu var?" diye sordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kintsugi
RomanceKusurları güzelleştiren Japon yaşam felsefesi Wabi-Sabi'ye dayanan, kırık parçaların altın tozuyla birleştirilerek onarılması sanatına Kintsugi denir. Hayal kırıklıkları, yenilen kazıklar, kıymet bilmeyen arkadaşlar, bencil ve acımasız yakınlar, ka...