11. Bölüm

1.1K 160 53
                                    

Kucağımdaki poşeti sıkı sıkı kavrayıp stilettolarımın koridordaki yankıları eşliğinde hızlı adımlarla tıkır tıkır yürüyordum. Öğle arasının bitmesine yarım saat kalmıştı ve yemeğin üzerine bunu yapmamız gerekiyordu.

Kim'le hızlandırılmış Türklük derslerine başlamıştık. Öğle aralarında, mesai çıkışlarında yarım saatimizi ayıracaktık. Aslında bu konuda pek desteğe ihtiyacı olduğunu sanmıyorum, daha çok eğlencesine istiyor gibi görünse de şimdilik ben ona ders veriyordum, daha sonra da o bana yardımcı olacaktı. Çünkü kendisine söz verdim.

Koridoru kolaçan edip odasının kapısını tıklattım ve hemen içeriye girdim. Kim, kaynayan kettleın fişini çekiyordu.
"Aaa geldin mi!? Hani bisküviler nerede?"

Elimdeki poşeti gösterdim hevesle.

"Sen de bana muzlu süt getireceksin?"

"Kore'ye gittiğim zaman getireceğim, söz." dedi gülümseyerek.

Evet, K-dramalarda hep gördüğümüz o muzlu sütlerden bahsediyorum! Şimdilik muzlu sütlerle başlarız, sonra atıştırmalıklarla devam ederiz, sonunda da kozmetik ürünleriyle altın vuruşu yaparız. Hehhe, bu işler böyle.

"Ohooo~" dedim elimi havada sallayarak. "O kadar bekleyemem, şimdilik bi' Pringles'ını alırım."

Aşağısı kesmez.

"Peki." dedi tatlı tatlı gülümseyerek.

Sokak Türkçesi böyle olmaz ama...

Omuzlarımı düşürerek "Peki dememelisin," dedim. "Onu Miray'a Ali Hoca'ya falan diyebilirsin. Sokak Türkçesinde pekinin yeri yok!"

"Ne demeliyim sunbaenim?" dedi gözlerini kısıp.

Çok önemli bir bilgi veriyormuşum gibi tane tane söyledim.
"Ayıp ettin, Eyvallah, emrin olur, hay hay, senden kıymetli mi..."

"Aaaaa! Ne kadar çok!"

"Bence not almalısın." dedim kaşlarımı kaldırarak. Hemen ilk bulduğu kalemle gömleğinin cebindeki küçük not defterini eline aldı. Cebinde not defteri var ya, tıpkı babam gibi... Çok tatlı!

Söylediklerimi tek tek yazmaya başladı. Hangul bir şeyler de karaladı.

"Bi' eyvallah de bakıyım."

L sorunumuz vardı. L harfini R ye yakın söylüyordu. Daha doğrusu iki harfi Dr söylüyordu ancak L ve R'yi ayırt edemiyordu.

"Eyvarrah!" dedi sırıtarak.

"Cık, öyle değil. Eyvallllllah! LLLLLLL!"

O da aynısını yapmaya çalıştı.

"Eyvarrlllah! RRLLLLL!" dedikten sonra yüzü düşer gibi oldu. "Ayırt edemiyorum..."

Cesaretlendirerek "Olacak olacak, yavaş yavaş." dedikten sonra sağ elimi kalbimin üzerine getirerek "Eyvallah derken elini böyle koyup başını da hafifçe eğeceksin. Herkes anlatmaz bak bunları." dedim.

Heyecanlanarak "Aaaa evet! Bunu görmüştüm!" dedikten sonra o da beni taklit ederek sağ elini kalbinin üzerine koydu ve başını eğip "Eyvarrlllah!" dedi.

Büyük bir gururla yavaş yavaş alkışladım.

Eye smile gülümsedikten sonra hemen ciddileşerek "Sadece peki yerine mi kullanacağım eyvarrahı?" diye sordu. Kalemi ve not defterini yazmak için hazırda bekletiyordu.

"Hmmm... Teşekkür etmek yerine kullanabilirsin." Hemen hızlı hızlı yazmaya başladı. "Mesela biri sana çay getirdi, başını böyle eğip Eyvallah abi dersen on numara Türk olursun. Bir şeyi istemediğinde de diyebilirsin. Mesela Recep Abi Seni eve bırakalım diye teklif etti, eyvallah abi ben yürüyeceğim diyebilirsin."

KintsugiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin