Herkese Selamlaaar!
İşte 22.bölüm!
Önceki bölümde oy ve yorumlarını esirgemeyen herkese çok teşekkür ederim.Bu bölüm yorumlarını benimle paylaşanlara ithaf edildi... fakat sadece bir kişiyi etiketleyebiliyormuşum :( Yorum kısmına ilerleyen bölümlerde ithaf edeceğim kişileri da ekledim.
Yine bölümü tamamlar tamamlamaz paylaşıyorum. Hiçbir sınırlama koymadan.
Umarım beğenerek okursunuz!
Güpgüzel ve sağlıklı okumalar dilerim...
🔴🔵🔴🔵🔴🔵
İpek'in her bir adımıyla duyulan topuk sesi, sanki beynime ard arda inen balyoz darbeleriydi. Bize doğru yaklaştıkça dizlerimden can gidiyor, her an yere yığılacak gibi hissediyordum. Gözlerim onun ve Murat'ın arasında gidip geliyordu. Murat'ın sıcak gülümsemesi içimi bir kor gibi yakmıştı. Onların barışabileceği ihtimali o kadar canımı acıttı ki... Her şeyi ve herkesi orada bırakıp yok olmak istedim.
Farkında değilmişim meğer bir savaşta olduğumun.
Ve şimdi onu sonsuza dek kaybetme ihtimali vardı...
O kadar büyük bir özlemle bakıyordu ki... Bir an önce sarılmak için sabırsızlandığı her halinden belli oluyordu. Sonunda Murat daha fazla dayanamadı ve arkasına bakmadan o tarafa doğru ilerlemeye başladı.
Birbirlerine sarılmalarını, birbirlerini öpmelerini görmek istemiyordum. Bu yüzden bakışlarımı Murat'tan güçlükle kopararak başka yöne çevirdim. Gözlerim dolmuştu yine. Ama karşısında ağlayacak kadar da müşkül durumda değildim. Çünkü buna gururum asla izin vermezdi. Bana yazdığı hakaret içerikli mesajları gözümün önüne getirmeye çalıştım. Damarlarımdaki kan depreşti. Laz damarıma damarıma basılmıştı. İşte o zaman damarlarımda akan kan, adeta tüm hücrelerimi harekete geçirdi. Sinir yavaş yavaş yüklendi ve güçsüzlüğüm gözyaşlarım gibi kayboldu. Laz damarının bahşettiği sinir, her zaman daha baskın duyguydu.
Yusuf abimle göz göze geldik işte o anda.
''Neyi bekliyoruz abi? Gidelim buradan!'' dediğimde abim kolunu belime doladı ve kulağıma eğilerek konuştu.
''Şimdi konuşmadan gidersek ayıp olur abicim.''
Kafamı ani bir hareketle kaldırdım ve şaşkınlıkla abime baktım. ''Bu yırtık kumaşa mı ayıp olacak abi?'' dedim sinirim ses tonumu yükseltmesine fırsat vermemeye çalışarak. Annemin İpek'le aramızda geçenlerden haberi olmadığı için abimle konuştuklarımız duyulsun istemiyordum.
''Hayır, İpekten bahsetmiyorum.'' dedi abim. Anlamaz bir ifadeyle abime çevirdim tekrar gözlerimi.
''Büyük anneciğim... Nasılsınız?'' dedi o sırada Murat. Ardından kafamı kaldırıp, sarılmış olduğu kişiye şaşkınlıkla baktım.
Son derece modern kıyafetleriyle, oldukça havalı görünen orta yaşlarda bir bayandı. Murat önümde durduğu için İpek'in yanındaki kişiyi görememiştim. Gerçi önümde biri olmasa bile İpek varken onu fark edebilir miydim orası meçhuldü. Zira kendisi, sinir hoplatan bir mutluluk emiciydi.
''Ah Murat'cığım... Hoş geldin canım yavrum...'' dedi sıkı sıkı torununa sarılan anneanne. Yanında duran İpek de gözlerini Murat'a dikmiş gülümseyerek sıranın kendisine gelmesini bekliyordu. Göz göze geldiğimizde gülümsemesi bir miktar soldu. Murat önümden çekildikten sonra beni ancak fark etmişti demek ki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Laz Damarı
Humor"Yeter..." dedim göz yaşlarım yanaklarından süzülürken. "O, benim hiçbir şeyim değil. Neden bu kadar sorguluyorsun?" Sorduğum soru karşısında duraksadı. "Bende senin bir abinim. Ortada böyle bir durum varsa tabi ki sorgularım." dedi uygun cevabı bul...