"Taewoo, çıkıyoruz biz güzel hyungum.""Tamam çocuklar, ben biraz daha takılırım burada."
"Sen de geç kalma, yoksa seni döverim ona göre."
Taewoo hyung, Taehyung'a kötü kötü bakınca Taehyung kocaman gülümseyip hızla kapıyı açtı, "Hoşça kaal."
Ben de gülerek peşinden çıktım. Saat dokuzu bulmuştu. Açıkçası şu an tek isteğim karşı kaldırımdaki mükemmel çocuğu dinlemekti. Sesi az da olsa buraya da ulaşıyordu, ince ve gitarla fazlasıyla uyumluydu. Ah Tanrım... Neler yapıyorsun sen böyle.
"Jungkook? Yarım saattir sana sesleniyorum, neredesin?"
Başımı iki yana sallayıp Taehyung'a döndüm, "Efendim?"
"Daldın gittin, hadi artık karşıya geçelim de rahat rahat dinle. Aklın orada değil mi?"
Pes edip başımı olumlu anlamda salladım ve kolundan tutup onu yola ilerlettim. Araba olmadığından rahatça geçiyorduk.
"Jungkook, sakinleşir misin? Kendini ağırdan satmalısın. Bu işler böyledir. Tabii sen ne anlarsın ilişkiden, aşktan..."
"Ne saçmalıyorsun Taehyung? Boş boş konuşma ne ilişkisi? Tanrı aşkına benim neyime ilişki? hem zaten onun sevgilisi vardır, şu mükemmelliğe baksana..."
"Hmmm, demek sevgilisi olup olmadığını merak ediyorsun... Güzel, bu iyiye işaret."
Derin bir nefes verdim. Kaldırıma gelmiştik ve Taehyung hâlâ boş yapıyordu, "Taehyung sus sus, geldik."
Taehyung susup gülümsedi, sonunda etrafında toplanan minik kalabalığa girdiğimizde kalbim o kadar hızlandı ki, bayılacak gibiydim. Tek elimle Taehyung'un koluna tutundum.
"İyi misin?"
"Evet, başım döndü sadece, yorgunum."
Biz konuşurken öğlen kahve almaya gelen genç kocaman gülümseyerek yanımıza geldi. Hepsinin enerjisi aşırı yüksekti, bunlar bana çok ters şeylerdi.
"Hoş geldiniz, bu arada sabah size kendimi tanıtmayı unutmuşum, Jung Hoseok ben. Sen Jungkook'tun, yaka kartında o yazıyordu en azından. Sen?"
"Ben Kim mükemmel Taehyung, memnun oldum."
Adının Hoseok olduğunu öğrendiğimiz genç Taehyung'un bu tavrına gülüp Jimin'e döndü. Jimin Hoseok'un ona döndüğünü hissedip bizim tarafa doğru gülümsedi, kısacık bir an göz göze geldiğimizde bana da sunmuştu o güzel gülüşünü, hadi ama... Aklımı yitireceğim resmen...
Taehyung, Hoseok'un kolunu dürtüp kulağına yaklaştı, "Pişt, bunun sevgilisi var mı?"
"Jimin'in mi? Evet var."
"Hay sikeyim ya. Jungkook'a ayarlamayı çok istemiştim."
Taehyung, Hoseok'la fısıldaştıktan sonra, üzgünce bana döndü. Ona başımla ne oldu gibisinden bir işaret yaptığımda Hoseok'tan izin isteyip hemen yanıma geldi.
"Eve gidelim mi Jungkook?"
"İyi de daha gitmelerine var, biz neden bu kadar erken dönüyoruz? Lütfen sıkıldım deme Taehyung, uzun zaman sonra ilk kez bu kadar huzurlu hissediyorum."
Dediklerimle Taehyung'un yüzü düştüğünde ben de bakışlarımı düşürdüm istemsizce.
"Taehyung, bir şey mi oldu?"
"Hayır, yok bir şey. Az önce öyle söylediğim için üzgünüm."
Önüme dönüp bakışlarımı gitarıyla bütünleşmiş mükemmelliğe sabitledim. Şarkı söylerken adem elması hareketleniyor, dolgun dudakları sıyrılıp dişlerinin görünmesini sağlıyordu. Gözleri bir gitarında bir seyircilerinde dolaşıyor, eli ise hiç durmadan tellerde geziyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hopeless |Kookmin| ✔️
FanfictionHayata karşı tüm umudunu yitirmiş bir gencin, tüm zorluk ve engellere rağmen hayata tutunma hikayesi. -Kookmin♡︎-