-5- "Beni unutsan da dili hatırlıyorsun." -5-

1.2K 109 23
                                    

Sadece bir günümün sakin geçmesini istiyordum. Sadece bir gün... şu birkaç günün verdiği ruhsal yorgunluğumu hala atlatabilmiş değildim. Hala o anlar gözümün önüne geliyor, hala her yalnız kaldığımda kendimi ağlarken buluyordum.
Duşa girmiştim. Kafamı sudan uzak tutmaya çalışarak küvette vücudumun rahatlamasını sağlamaya çalışıyordum. Bileğimi sudan çıkarıp uzun uzun inceledim. Ne kadar zorluk yaşarsam yaşayayım intiharı isteyecek biri değildim. Unutulup giden o 15 senemde ya kişiliğim daha farklıydı ya da... ya da bu başka bir şeydi. Elimi yaraların üzerinde gezdirdim. Ensemdeki yarama dokunduğumda bir şeyler hatırlar gibi olmuştum değil mi? Şimdi neden olmuyordu? Gerçi en son küvetteyken bir şey hatırlar gibi olduğumda ne hale geldiğimi görmüştük. Hatırlamamak daha iyiydi. 7 senedir yaptığımı yapıp sorgulamamak en iyisiydi.

Telefon çaldığında ekrana dahi bakmadan açtım. Onun dışında başka kimse olamazdı nasıl olsa.
"Efendim JK?"
"Ah şey... neden aradım bahanesi düşündüm ancak bulamadım. Sadece iyi geceler dilemek istedim."
"Bahane bulmana gerek yoktu." Deyip kıkırdadım.
"Yarın akşam bir şeyler yapmak ister misiniz? Mutfaktan atıştırmalık kaçırırım bir şeyler falan izleriz. Olur mu?"
"Aslında bakarsan. Bu çok iyi olur. Jimin'e de iyi gelecektir. Teşekkür ederim."
"Pekala o zaman. Yarın sabah kahvaltıda görüşürüz. İyi geceler Kim Taehyung."
"İyi geceler JK."

Bana sürekli Kim Taehyung diye sesleniyordu. Sanki ismimi iyice aklına kazımaya çalışıyor gibiydi. Hala o olduğumu mu düşünüyordu? O sandığı kişi? Gerçekten olabilir miydi? Sorgulama Taetae. Sadece uyu.
Buruşmuş parmaklarıma bakıp duştan çıktım. O kadar yorgundum ki üstümü bile giyinmek istemiyorum. Bornozumu etrafıma sarıp yatağa girdim.

***
Ah, saat kaçtı? Bu ses ne?
Telefonun çaldığını anlamam uzun sürmüştü.
"Efendim?"
"Kapını tıklattım ancak açmayınca endişelendim."
"Bir saniye."
Kapıya yönelip uykulu gözlerimle ona baktım. Rahatlamış görünüyordu. Gözleri bornozlu çökmüş vücudumda gezindi. Dudaklarını yaladığına şahit olduğumda gülmeden edemedim. Benden gerçekten etkileniyor muydu? Gözlerini yüzüme kaldıramadan konuştu:
"Kahvaltıya gelmek gibi bir niyetin yok galiba ha?"

Yan kapı açıldı ve Jimin dışarı çıktı. Oldukça dinç görünüyordu.
"Elimi yüzümü yıkayayım. Geliyorum." Dediğimde Jimin'in yanına ilerlemeye başladı. Jimin'in güldüğünü görmek içimi sıcacık yapıyordu.

***
Yemek yerken pür dikkat JK'i dinliyorduk.
"Yani önünüzde çok bir seçenek yok. Bilgisayar ve yazılımlarla ilgilenebilirsiniz cihazları bir şekilde kapatabilmek için çalışıyoruz ve olabildiğince çok kişiye ihtiyacımız var. Tarımla uğraşabilirsiniz. Öğretmenlik yapabilirsiniz. Veya... benim gibi bir savaşçı olabilirsiniz ki bunu hiç önermem." Deyip güldü.
Bunu çok yaşardık ancak o sırada nasıl aynı andan söyledik bilmiyorum aynı beynin farklı vücutları gibiydik.
"Önerilmeyen şeyleri istemekte üstümüze yoktur."
Aynı anda söylediğimizi fark eden JK şaşkınlıkla bize baktı. Biz de şaşırmıştık aslında. Birbirimize bakıp gülmeye başladık.
"Emin misiniz? Bu gerçekten en zoru."
"Sadece intikam almak istiyorum."
"Evet, ben de..."
Yazılım son sınıf öğrencisiydim. Yazılımla ilgilensem daha fazla faydam dokunurdu muhtemelen. Ancak sadece intikamla yanıp tutuşuyordum şu an.
"Anlıyorum, ancak iyi düşünüp karar verin tekrardan değişim kolay kolay yapılmıyor."
"Emin olduğumuz az önce yeterince anlaşılmıştır diye düşünmüştüm JK."
"Ah pekala pekala pes ediyorum. Hafta başında eğitiminize başlanacak. Bugünün cuma olduğunu düşünürsek dinlenmeniz için 3 gününüz var. 3 ay eğitim alacaksınız sonraysa ufaktan işe başlayacaksınız. Önce koridorların güvenliği sonra binanın güvenliğinden sorumlu olacaksınız. Daha sonraysa dışarda ihtiyacımız olduğunda bizimle aynı tarafta onlarla çarpışmak zorunda kalabilirsiniz."
"Pekala."
Kendinden emin cevabım onu şaşkına çevirmişti. Gözlerini açıp bize bakması çok hoştu. Aşırı hoştu.
"Bugün isterseniz etrafı falan iyice gezin. Nerde ne var öğrenirsiniz hem. Benim bazı işlerim var yanınızda olamayacağım ancak bir şey olursa nasıl ulaşacağınızı biliyorsunuz."
"Biz hallederiz dert etme sen."
"Tamamdır. O zaman akşama görüşürüz." Deyip bana göz kırptı.
"Görüşürüz."
Gittiğinde Jimin büyümüş gözlerini bana yöneltti.
"Akşama mı?!"
Ne olduğunu anlam veremeyen sesi yüksek çıkmış herkesin gözlerini üzerimize çekmişti. Bunu fark edince bizim dilimizde konuşmaya başladı.
"Yonjeta?!"
(Akşama?!)
"Nola loluk kanto. Nal nol JK. Gombo çakise."
(Benim odada toplanacağız. Sen, ben, JK. Film izleyeceğiz.)
"Ahh... konti keten umatange. Yentik çagşi?"
(Ahh... boş yere heyecanlanmışım. Yalnız bırakmalı mıyım?)
"Yoruk tengi. Oka?"
(Sadece iyi vakit geçirelim. Tamam mı?)
"Oka."
(Tamam)

"JUVAN." |TaeKook| ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin