-19- Kaos -19-

578 54 2
                                    

***YOONGI***
"Bu kadar ileri gideceğini düşünmemiştim Namjoon."
"Daha da ileriye gitmemi ister misin abi?"
Gözlerini Jimin'e çevirdi.
"Korkup da korumanla mı geldin?"
"Bana ve sonra da dünyaya yaptıklarından sonra daha kötü ne yapabilirsin ki? Çok da korktuğum söylenemez."
"Ah hadi ama... ailemiz gerçekten ölmeyi hak etmişti. Ayrıca..."
Elini Jimin'in omzuna koyup konuşmaya devam etti.
"Bazı şeyleri biliyorum. Bu masum çocuğun sevgilin olması gibi..."
Vücudum kasılıyordu. Her şeyi dağıtmak, yıkmak istiyordum. Alevler içinde yanmasını izlemek istiyordum. Elimi onun koluna koyup sertçe Jimin'in üzerindeki elini çekmesini sağladım.
"Daha ne yapmayı planlıyorsun? Her şeyi elde ettin işte bundan ötesi yok. Daha ne yapacaksın?"
Artık bağırıyordum. Sadece öfkemi ona sunuyordum.
"Kim Taehyung engelini de ortadan kaldırdığımda herkesin ölümünü keyifle izleyeceğim."
Taehyung'dan da haberi vardı. Her şeyi nasıl bilebilirdi? Köstebek mi vardı? Kimdi?
"Peki ya daha sonra Namjoon? Herkesi ailemizi öldürdüğün gibi öldürdükten sonra ne olacak ha?!"
"Ah onu o zaman düşünürüm. Şimdi sadece hayalimi gerçekleştirmeye odaklıyım. Şimdi... başka bir şey konuşmak istemiyorsan..."
"Psikopatsın sen Namjoon. Durdurulması gereken bir psikopat..."
Bu işe yaramayacaktı. Buraya gelmemeliydim. Ne ummuştum ki? Yaptığı şeyden vazgeçeceğini mi? Jimin'in kolundan tutup kapıya yöneldim. Ancak kitliydi.
"Bir dakika... sizi bırakacağımı düşünmedin değil mi? Onları aşağıdaki odaya götürün!"
Etraftaki ölülere emir verdiği anda ölüler harekete geçmişti. Hiçbir şey yapamıyordum. Büyük bir hataydı. Bu çok büyük bir hataydı.
Kendi hayatımı tehlikeye atmamıştım. Bana bir şey yapmayacağına emindim ancak Jimin için asla aynı şeyi söyleyemezdim. Onu kullanabilirdi. Sikeyim... sikeyim...

***TAEHYUNG***
"Jungkook..."
"Efendim sevgilim?"
"Şey... ben... Jimin ve Yoongi hyungu bulamıyorum."
Sesim titriyordu. İçimde çok kötü bir his vardı.
"Bir yerlerdedirler çıkarlar ortaya yakı-"
Duraksamıştı. Bir şey düşünüyor gibiydi. Devam etti.
"Bunu yapmış olamazsın değil mi Yoongi hyung?"
Kendi kendine konuşuyordu.
"Ne yapmış olamaz?"
"Vante çabucak beni yönetim odasına götür. Çabucak."
"Ne yapacaksan söyle ben yapayım bu halde ayaklanman iyi değil Jungkook. Ayrıca ne diyorsun anlamıyorum."
Telefonunu çıkarıp Yoongi hyungu aradı. Kapalıydı. Jimin'i aradı. Kapalıydı.
"Ben çoktan aradım zaten. Ulaşamadım. Jungkook neler oluyor?"
"Vante... galiba bir sorun var sevgilim ama sakin kalman gerek tamam mı?"
Gözlerim çoktan dolmuştu bile.
Kafamı olumlu anlamda salladığımda konuşmaya devam etti.
"Profesör videoda bu işin arkasında kimin olduğunu söylemişti. O an sadece sana odaklıydık ancak aklına takılmış olmalı. İçimden bir ses onun yanına gittiklerini söylüyor. Umarım gitmemişlerdir. Tanrım..."
Ellerim titriyordu. Bacaklarımı hissetmiyordum. Yatağa oturup nefes almaya çalıştım. Olmuyordu.
"Kim o Jungkook?"
"Namjoon hyung... Yoongi hyungun kardeşi. Ve inan bana o gerçekten çok tehlikeli bir adam."

Namjoon...
"Hey Kim Namjoon! İstediğini yaptım artık beni de ailemi de rahat bırak!"
Profesörün ailemi öldüren o adama seslenişi...
Kim Namjoon...

Ah hayır hayır hayır... Ne yani şu an Jimin ve Yoongi hyungun o aşağılık pisliğin yanında olma ihtimali mi vardı? Lütfen iyi olsunlar lütfen...
"Bebeğim. Şimdi beni lütfen yönetim odasına götür."
Hafifçe ayaklandığında ona yardım ettim.
Yavaşça ilerliyorduk. Onun acı çekmesi ve benim tüm vücudumun uyuşması işleri daha da yavaşlatıyordu.

Jungkook'un telsizinden sesler duyulmaya başlandı.
"Neler oluyor?"
"JK. Yoongi hyungu bulamadığımızdan sana haber vermek istedik. Biliyorum şu an zamanı değil ama bilmek istersin diye..."
"Devam et."
"Yakalanan ölüden çıkarılan cihaz birden sinyal vermeye başladı. Ne olduğunu anlamadık. Ötüp duruyor."
"Tamam geliyorum."
Yoongi hyung yokken buranın sorumlusu oydu ancak bu halde onun işlerini yapamazdı. Çok zor olurdu.

***
"Rapor ver."
"Galiba bir mesaj vermeye çalışıyor. Sisteme aktarmaya çalışıyoruz."
Birden büyük ekrana bir görüntü geldi.
Tanrım... hayır... kabus falan değil mi? Uyanacağım değil mi? Lütfen...
Yoongi hyung ve Jimin bir sandalyeye bağlanmıştı.
Kim Namjoon ise elinde bir silahla kameranın karşısındaydı.
Yoongi hyung konuşmaya başladı.
"JK beni duyuyor musun bilmiyorum. Taehyung'u asla vermeyeceksiniz duydunuz mu beni? Biz bir çaresini bulacağız. Kendi işinize odaklanın. Bu bir emirdir."
"Ah... ben söylemeden ne istediğimi söyledin ama abi... oyunu bozuyorsun. Kim Taehyung ve Sonte'yi istiyorum. Birine karşılık birini geri vereceğim. Yani iki isteğimi de yerine getirirseniz bu iki insan evine geri dönebilir. Yoksa..."
Yoongi hyungun kafasına silahı doğrultmuştu.
Hayır hayır hayır...
Silahı Yoongi'nin kafasında gören Jimin'in korkusu gözle görülebiliyordu. Konuşmaya çalışıyordu.
"Namjoon! O senin abin! Onu bırak lütfen. Öldüreceksen burdayım bak. Hem Yoongi'nin sevgilisiyim unuttun mu? Öldüreceğin kişi ben olmalıyım değil mi?"
"Jiminie hayır..."
"Ah aslında haklısın Jimin."
Silahı Yoongi hyungun kafasından çekip Jimin'e doğrulttu.
Az önce hiçbir duygu belirtisi göstermeyip otoritesini koruyan Yoongi hyung birden korkuyla dolup taşmıştı.
Jimin ona doğrultulan silahı kabul etmiş, alnını silaha dayamıştı.
"Namjoon onun kılına zarar verirsen bunu yaptığına pişman ederim duydun mu beni?! Duydun mu?!"
Namjoon kameraya dönmüştü.
"Her neyse üç gününüz var. İsteklerimi yerine getirirsiniz umarım."
"JK emrimden çıkmayacaksınız. Asla."
Ve ekran yeniden siyaha büründü.
Yere çökmüştüm. Sadece bakıyordum. Hiçbir şey göremiyordum. Ağlayamıyordum bile. Kendimi teslim edersem...

Düşüncelerimden bağırma sesiyle çıktım.
Jungkook bağırıyor, yaralarına ve acısına rağmen etrafta dört dönüyor, eline geçen her şeyi fırlatıyordu.
"Orospu çocuğu!! Seni elime geçirirsem eğer bana hayatın için yalvaracaksın duydun mu?!!"
Duyamazdı.
Kimseyi kendine yaklaştırmıyordu. Vücudu acıyla can çekişiyordu.
Bedenimi hissetmemle ayağa kalkıp ona yöneldim.
Kollarımı ona doladım. Sakinleşmesini bekledim. Benden kurtulmaya çalışıyordu bense istifimi bozmadan öylece bekliyordum. Sakinleştiğinde bana bakmıştı. Aniden yer çöktüğünde çömelmiştim.
"Özür dilerim Vante... özür dilerim..."
"Bir şey yapmadın Jungkook."
"Onun oraya gideceğini düşünmem, engellemem gerekiyordu."
Ağlıyordu.
Dudaklarına dudaklarımı bastırdım.
"Şu an zamanı değil. Onları kurtardığımızda konuşuruz tamam mı?"
Etrafımızdakiler bize bakıyordu ancak şu an ikimizin de umrunda değildi bu.
Elimi yüzüne koyup okşamaya başlamıştım. Kaldıramıyordu. Tüm bunları kaldıramıyordu. Zayıf düşmüştü ve bunun tüm neden bendim. Bunca kaosun tüm nedeni tam olarak bendim.

"JUVAN." |TaeKook| ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin