-8- "Sanırım Şimdi Ödeştik" -8-

924 76 8
                                    

Korkudan hareket edememiştim. Onlara zarar gelsin istemiyordum.
"Vante... Jimin... ben söylemediğim sürece yanımdan ayrılmayın. Arkamda kalın ve beni takip edin."
Odaya geri girdi ve küçük mutfaktan iki bıçak alıp bize uzattı.
"Ne olur ne olmaz."
Endişelenen gözlerle Jimin'in elini tutup Jungkook'u takip etmeye başladım.
Belki de kendimi onlara sunsaydım kimse ölmek zorunda kalmazdı. En ufak bir yaralanma veya ölüm haberinde kendimi suçlayacaktım muhtemelen. Savaşçılar ve güvenlik görevlileri her yerdeydiler, ordan oraya koşturuyorlardı. Jungkook birini durdurdu.
"Kaç tane?"
"Şu ana kadar 7 saydık."
Kafasını sallayıp yoluna devam etti. Uzun koridorlardan geçtikten sonra büyük bir yere girdik. Kocamandı ve her yerde kafesler vardı. İçleri boştu. Burası da neresiydi böyle?
Jungkook gözünü bir yere okuttuğunda kapıların kitlendiğini anlatan bir ses duydum. Yere çömelip kapıya gözünü ayırmadan bakıyor bir yandan da yapabileceği bir şey varmışçasına etrafı inceliyordu.
"Bu kafesleri onları yakalamak için kullanacaktık. Öldüremiyoruz bari yakalayalım. Burası gelecekleri son yer olur muhtemelen. Zaman kazanırız."

Odada nefeslerimizi dinliyor en ufak bir tehdite karşı Jimin'i korumaya odaklanıyordum. Hayır kendi hayatım şu durumda umrumda bile değildi.

Işıkların birdenbire sönmesiyle Jimin ufak bir çığlık attı. Karanlıktan korkardı. Elimi sımsıkı tuttu. Kulağıma doğru fısıldadı.
"Korkuyorum Taetae."
"Biliyorum Jiminie. Güçlü kal. Sorun yok."
Evet kesinlikle sorun yoktu. Az önce dışarıyı gören pencereleri kırıp içeriye giren iki ölü dışında hiçbir sorun yok.
Jungkook hemen bizi arkasına alıp ateş etmeye başladı ancak hiçbir işe yaramıyordu.
"Kim Taehyung'u almaya geldik. Onu bize verin yoksa biz alırız."
Bu sözler...
Tanrım...
"Onu asla size vermeyeceğiz orospu çocukları!"
Jungkook'un sinirli sesi ölüleri de kızdırmış gibiydi. Ya da onu kontrol eden kişiyi kızdırmıştı.

İkisi birer büyük bıçak çıkardı. Daha çok kılıca benziyordu ancak kılıç da denemezdi. Farklı bir şeydi.
"Vante, saklanın. Saklanmanız gerek."
Jimin'in bedenini kavradığım gibi onu sürüklemeye başladım. Kafeslerin birinin arkasına götürdüm. Bir şeyler yapmalıydık. Jungkook ikisine karşı sonsuza kadar dayanamazdı. Etrafa bakındım.
Büyük kutu şeklinde bir kafesin iki kapısı açıktı. Jimin'e baktım. Ne yapacağımız açık ve netti aslında. Nefes al Taehyung. Rahatla.

Jungkook ikisine zar zor karşı koyuyordu. Zarar görmesi olasıydı. Bunu düşününce direkt kafesin içine girip bağırmaya başladım.
"Burdayım! Lütfen ona zarar vermeyin. Burdayım. Alın beni. Ne yapacaksanız yapın."
Biri Jungkook ile ölüm yarışına girmeye devam etse de bir diğeri bana yönelmişti. Jungkook'un yalvaran sesini duyabiliyordum.
"Vante hayır! Vante kaç! Lütfen kaç!!!"
Bana yaklaştığında ayaklarım yavaşça geriye adımlıyordu. Ayağım takıldığında yere yığıldım. Sürünerek geri gitmeye başladım. Kafese girmişti. Şimdi yapacak tek bir şey vardı. Ben hızlıca çıktığımda Jimin çıktığım yerin kapısını kapatmış, ben de kilitlemiştim. Ölünün afallayıp kapıya yönelmesinde gecikmesi avantajımızaydı. Jimin oraya kapatmaya yönelmiş ben de ona yardım gitmiştim. Diğer kapıyı da kitlemiştik. Ölü içerde kalmıştı. Ancak hala bir diğeri bizi tehdit ediyordu. Karanlıkta net bir şey göremiyordum. Sadece pencereden gelen ayın ufak ışığı bazı şeyleri seçebilmemi sağlıyordu.

Jungkook'un sesini duydum. Beni öldüren o sesi duydum. Acıyla inlemişti ve muhtemelen yere yığılan bedeni onun bedeniydi.
Telsizinden bir ses geldi.
"Ensesine hedef alın! Enselerinden ölüyorlar!"
Jimin'in koşarak bıçağını Jungkook'un üzerinde onu öldürmeye hazırlanan ölünün ensesine saplayışını izledim. Ölü yere yığıldığında koşarak Jungkook'un yanına gitmiştim. Kollarımla sardığım bedeni titriyordu. Işıklar açıldığında gözlerim kamaştı.

"JUVAN." |TaeKook| ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin