Banyoya gireli neredeyse 1 saati geçmişti. Saçlarım çok uzun ve gür olduğu için onları tara 2 kere şampuanla kremle falan derken kolum kopuyordu resmen. Buna rağmen saçlarımı seviyordum bu yüzden annem ne kadar kestir artık şunları çok uzadı dese de ona kulak asmamaya çalışıyordum.
En sevdiğim duş jeliyle kendimi iyice liflemiştim. Meyve aromalı duş jelleri ve şampuanları çok kullanmazdım. Daha çok ferahlatıcı çiçek kokularını seviyordum.
Üstüme askılı şortumu geçirdim, yemekten sonra hazırlanırdım nasılsa daha vakit vardı. Aşağı inip mutfakta olan annemin yanağına bir öpücük kondurdum.
"Ne yemek yapıyorsun kız akşama" diye gülümseyerek konuştum
Rahatsız oluyormuş gibi yaparak "sırnaşma kız hemen git elini yıka gel sarma sarıcaz daha" dedi.
Şu an gözlerimden kalpler falan fışkırıyor olabilirdi. Çok yemek seçmesemde sarmaya zaafım olduğu kesindi. Lafını ikiletmeden hemen kalkıp elimi yıkadım ve sarmaya başladık.
*
Allahım belim kopmuştu ya resmen, aslında sarma sarmak çok yorucu değildi ama skolyoz adında, omurga eğriliğiyle alakalı bir rahatsızlığım vardı. Aslında fizik tedavi görmüş ve çok iyi bir duruma getirmiştim sırtımı ama egzersizleri boşladığım için ağrı galiba kendini yeniden belli etmeye başlıyordu. 10 dakika uzansam geçiceğini bildiğimden yatağıma uzandım.
Zaten yarım saat sonra yemek hazır olurdu sonra da hazırlık falan derken birdaha dinlenmeye vaktim olmayacaktı.
Sarmayı sardıktan sonra akşam için annemle beraber bir kaç tatlı hazırlamaştık birde.
Yatağımda yuvarlanıp uğurla birbirimize insatgramdan, aslında komik olmayan ama bizim güldüğümüz salak şeyleri birbirimize gönderip biraz eğlendikten sonra yemeğe indim.
Sofrayı kur kaldır derken saat 8 i bulmuştu zaten misafirlerde yarım saate gelirdi. O yüzden hızlıca odama çıkıp üzerimi değiştirdim. Çok abartmak istemiyordum ama sonuçta benimle görüşmeye gelecek birinin karşısınada eski kot tişörtüyle de çıkamazadım ya.
Dolabı açıp içinden geçen yaz aldığım dizimin hafif üstünde biten, çok hafif dekolteli açık mavi elbisesimi giydim.
Hem hanım hanımcık hemde az da olsa sportif gösteriyordu beni.
Rimelle kirpiklerimi dolgunlaştırıp dudağıma da hafif, açık renkli pembe rujumdan sürdüm. Yüzüme canlılık gelmesi için hafifte allık sürmüştüm.
Yüzümde makyaj yok gibi bir şeydi ama yüzüm daha canlı duruyordu.
Aşağıya inip son hazırlıklara da yardım ettikten sonra kapı çaldı.
Annemle beraber gelenleri karşılamaya başladık.Esma teyze beni görünce beni hemen kollarının arasına çekip "Ah yavrum görüşmeyeli kocaman olmuşsun pek bir güzelleşmişsin
Allahım nazarlardan saklasın seni" diye sıkıca sarıldı bende gülümseyerek teşekkür ettikten sonra eşi Halit amcaylada selamlaştım.Kapıdan geçen Kartal'ı göredüğümde de gerçekten çok şaşırmıştım en son 3 yıl önce gördüğüm zayıf çelimsiz çocuk zamanının büyük bir kısmını fitness salonunda geçirmiş olacak ki baya kas yapmıştı.
Gözlerindeki memnun ifadeyle bana gülümsedikten sonra onunla da tokalaştık.
Evet onu gördüğüm de beğenmiştim ama Tibet deki gibi kalbim boğazımda atmamıştı, onunla tokalaşırken bile hiç birşey hissetmemiştim . Oysa Tibet le aynı ortamda olduğumu düşünmek, elimin onun elleri arasında kaybolduğunu hayal etmek bile kalp atışımı hızlandırmaya yetiyordu.
Düşüncelerimi bir kenara atıp arkalarından ilerledim. Sohbetti muhabbeti kahveydi çaydı derken saat 10 olmuştu. Annemle beraber tatlı servisinide yaptıktan sonra odaya döndüğümde Kartalın orada olmadığını farkettim.
Anneme yandan bir bakış attığım da annem"Siz gençler sıkılmışsınızdır bizim muhabbetimizden hadi tatlınızı bahçede yeyin siz "diye elimde tatlı tabaklarıyla beni bahçeye iteledi.
Babama yandan bir bakış attığımda bana bakmıyor tatlısıyla ilgileniyordu. Bu durumdan pekte mutlu olmadığını anlamak çok da zor değildi ama o da sesini çıkarmıyordu.
Mecburen hafif gülümseyerek bende bahçeye çıktım.
Kartal hemen yan tarafa yaptığımız küçük Çardağın içinde oturup sigara içiyordu. Bende arada sigara kullandığım için bunu sorun etmemiştim.
Karşısına oturana kadar geldiğimi farketmemiş telefonuyla ilgileniyordu. Beni görünce telefonunu kapatıp yanına koydu. Sigarasını işaret ederek "Rahatsız olursan söndüreyim" diye konuştu.
Hayır anlamında başımı sallayıp "Yok önemli değil" diye ekledim.
Elini paketine atıp bana da sigara uzattı. İkilemde kalmıştım ailemin arada bir içtiğim sigarayı öğrenip dert edinmelerini istemiyordum. Gözlerim deki kararsızlığı görmüş olucak ki "aramızda merak etme" diye ekledi.
Zaten annem kapıyı açsa duyardım. Çardak kapalı olduğu içinde bahçeye girilmediği sürece birinin görmesi mümkün değildi.
Bundan güç alarak paketin içinden bir tane uzun parliament çektim. Tam ateş isteyecektim ki çakmağı yakıp sigaramın ucunu tutuşturdu. Yüzüne baktığımda gayet rahat gözüküyordu.
Açıkçası ne konuşacağımızı bilmiyordum ama sabaha kadar bakışacak halimiz de yoktu. Ben acaba ne desem diye düşünürken o da klasik, nerde okuyorsun kaç yıl kaldı diye sorularla konuşmaya başlamıştı.
Böyle havadan sudan bahsederken artık konuşmaya karar verdim.
"Bak yanlış anlama ama ben evlilik düşünmüyorum. Sen gerçekten çok iyi bir inansın eminim önüne benden çok daha iyiler çıkacaktır" diye saçmalamamadığımı umduğum kısa bir konuşma yaptım.
Yüzüne baktığımda çokta hayal kırıklığına uğramış gözükmüyordu aslında "daha konuşmaya başlayalı 3 4 dakika olmadı. Beni tanımaya çalışmadın bile neden hemen reddediyorsun?" diyerek bana sorgulayıcı bir bakış attı.
Açıkçası haklıydı daha kaç dakika olmuştu ki konuşmaya başlıyalı, ne cevap vereceğimi bilemiyordum "Ben evlenmeyi düşünmüyorum o yüzden daha da konuşup yanlış anlaşılmak istemedim" diye sıraladım.
Çokta ikna olmuşa benzemiyordu. Sonuçta üniversiteyi bitirmeme az kalmıştı yaşım da gelmişti. Şuan ona neden evlenmek istemediğime dair bir neden de sunmamştım.
Gözlerini yüzümde gezdirip "sebebi özel değilse neden evlenmek istemiyorsun ki" diye konuştu.
Şu an vericek bir cevabım yoktu. Çalışmak istiyorum desem zaten çalışırdım yani evlilik buna engel değildi, daha çok gencim desem gelmiştim 23 yaşına yakında 24 olucaktım. Yanisi bu soruya bir cevabım olduğu çokta söylenemezdi.
Gözlerini kaçırıp "sadece kendimi hazır hissetmiyorum işte" diye mırıldandım.
İnanmadığını gözünden anlamıştım ama yapacak bir şeyim yoktu. O da daha fazla uzatmadı "peki öyle olsun, sen nasıl istersen diye" mırıldandı.
Konunun kapanması ile rahatlamışım. İçeri geçmek için ayağa kalkmıştık ki sonuna gelen sigaralarımızdan birer nefes daha çekip küllüğe bastırıken kapının önünden birinin bana "LİN" diye seslenmesiyle kafamı yana çevirdiğim de bana bakan şaşkın ve aynı zamanda öfkeli bir yüz gördüm.
*
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ansızın Aşk
General FictionYetişkinlere uygun bir kitaptır. (+18)Lütfen çocuklar okumasın.