Bu anı kendi açımdan kısa ve öz bir şekilde anlatmam gerekirse tam anlamıyla sıçmıştım. Şuan beni gören kişininde bu duruma büyük bir katkısı vardı ama zaten beni kim görürse görsün konu bizimkilerin kulağına gideceğini bildiğimden kaderime razı olmuştum.
Son bir çabayla sigarayı saklamaya çalıştım ama o kadar çaresiz hareketlerdi ki bunlar ben bile devamını getiremedim. Zaten elimde sallarken, duman ağzımdan çıkarken göreceğini görmüştü. Şimdi sigarayı cebime soksam neye yarardı.
Kendimi bahçenin köşesinde kesilmesini bekleyen koyun gibi hissediyordum. Olacakların farkında ama elinden de bir şey gelmeyen. Bakışlarımız kesiştiği anda aramızda mesafe olmasına rağmen güçlü sokak lambaları sayesinde gözünde ki şaşkınlığa bulanmış öfkeyi görmüştüm. Açıkçası konuşmaya devam etmesini kesinlikle istemiyordum çünkü mahalle zaten oldukça sessizdi ve bağırırsa birilerinin duyma olasılığı yüksekti.
Tam ağzını konuşmak için açacağı belliydi ki yalvaran gözlerimi görünce bana hak verip kendini tuttu. Telefonunu çıkarıp hızlıca bir şeyler yazdıktan sonra mahallenin çıkışına doğru yürüdü. O ara telefonuma gelen mesajla birlikte ekran yanıp söndü. Korkarak mesaja tıkladım.
Tibet:Hemen sokağın başına geliyorsun. Bittin sen.
Mesajı okuduktan sonra cevaplamaya gerek duymadan, üçbuçuk atmama engel olamayarak üzerime bir ceket geçirip parmak ucumda evden çıktım. Beni görmesiyle beraber harekete geçip sokağın köşesinde duran arabasına yürümeye başladı. Bende onu küçük ama seri adımlarla, arabasının olduğu yere kadar takip ettim.
Göz teması kurmayarak arka kapıyı açarak yanına oturdum. Oysa o konuşmamı bekler gibi gözlerini yüzüme dikmişti. Sakin bir sesle
"Konuş" dedi.
Açıkçası ne söyleyeceğimi bilmiyordum. Yine aynı taktiği uygulamaya karar verdim"Ne söyliyeyim istiyorsun? "diye konuştum.
"Yaptığın hareketin sebebini açıkla Lin" dedi.
"B-Ben uzun zamandır içmiyordum. Öyle başım ağrıyordu belki iyi gelir dedim" diyerek sesimede hafif acıtasyonlu bir tını ekledim. Şuan ona yakalanmış olmak canımı çok sıkıyordu.
Bir yanım sen çocuk musun millete hesap mı vereceksin, hem o da içiyor diyordu. Bir yanımda eğer karşımda ki bu herifi kızdırırsam ve o da gidip abime anlatırsa neler olacağını düşünüyordu. Annem çok evhamlı bir kadındı eğer sigara içtiğimi öğrense aklından acaba bu kız daha neler neler yapıyordur diye geçirip hayatı bana zorlaştıracığından emindim. Bir yandan da babam vardı Onun gözünde; bana yemek yiyeyim, kitap alayım diye verdiği parayı sigaraya harcayan biri olarak gözükmek istemiyordum.
Belki çoğu insana göre çok teferruatlı düşünüyordum ama ailemin durduk yere bunu dert edinmesini istemiyordum işte. O yüzden bu konuyu bugün halletmeye çalışıcaktım.
"Bana yalan söyleme Lin! Onu bir kere yerim. Nadiren içen biri odasında paket mi saklar? O yollardan bizde geçtik"diye söylendi.
Bir kerelik bir şeydi konseptini de yemediğine göre zaten söyleyecek bir şeyim kalmamıştı. En iyisi küçük itiraflarda bulunmak,bir daha olmayacağını falan söylemekti.
"Oldu işte bir kerelik,bir daha olmaz zaten uzatmayalım" diyerek konuyu kısa yoldan kapatmaya çalıştım.
"Geçen seferde aynısını demiştin ama bak, seni cam sefasında yakaladım. Bir dahaki ni düşünmek istemiyorum"diye İnanmadığını belli ederek konuştu. Köşeye çekilmekle olmayacağını düşünüp taktik değiştirmeye karar verdim.
" Yalan borcum mu var? İçmiyeceğim diyorum işte. Hem sen kendine bak günde kaç tane içtiğin belli değil. Ben sana bir şey diyor muyum? Sen benim bu kadar üzerime geliyorsun" diyerek gardımı korudum.
Gözlerini kısıp geriye doğru yaslandı"Bende konuyu ne zaman bana kitleyeceğini düşünüyordum. Geç bile kaldın zaten" diyerek konuşunca bende ona gözlerimi kısıp hareketlerini taklit ettim. Cevap vermemi beklemeden konuşmasını sürdürdü
"Ben çok mu mutluyum içmekten şu illeti? Genç yaşta başladık işte yaptık bir hata. Sen de aynı hataya düşme diye uğraşıyorum burada" dedi.
Sözlerinde haklıydı benim iyiliğim için söylüyordu ama sigarayı bırakmak istemeyenlerin sanki sigarayı bırakmak imkansızmış gibi olan söylemlerinden hoşlanmıyordum.
"İstersen sen de sigarayı bırakabilirsin Tibet. Bana burda senin iyiliğini düşünüyorum diyorsun, haklısın ben hatamı kabul ediyorum. Ama o zaman bende senin içmeni istemiyorum. Hiç bir şey için geç değil." diyerek bende fikrimi belirttim.
Sigara içmek veya içmemek benim için pek te önemli değildi buna alışabilirdim. Tibeti de içememeye ikna etmek istiyordum. Kaç yaşına kadar içecekti böyle? Zaten yıllardır ciğerlerine yeterince eziyet etmişti. Söylediklerimle onu köşeye sıkıştırdıktan sonra cevabın bekledim
"Benim için olan oldu artık. Ama eğer senin elinde bir daha o şeyi görürsem sana onu tersten içirtirim haberin olsun" diye gergince konuştu. Ama ben hazır konusu açılmışken gerçekten onun da bırakmasını en azından bırakmayı denemesini, azaltmasını istiyordum. Ama bunu ona direterek üstüne giderek yapamıyacağımı da biliyordum. Benim için söylediklerini es geçip bizi gizleyen filmli camlara güvenerek yerimden kayarak onun yanına yaklaştım.
Yavaşça kolunun altına sığınmaya çalışarak sıcaklığını benimle paylaşmasını sağladım. O da elini omzuma atarak beni iyice kendine çekti. Bu hareketime şaşırdığını biliyordum. Ama galiba anın tadını çıkarmaya karar vermiş, sesini çıkarmamıştı. Ellerimi hafifçe boynuna sararak kendimi yukarı doğru kaydırdım. O da ne yapacağımı bekler gibi hareket etmiyor beni izliyordu.
Yüzümü o güzel kokusunun en yoğun bulunduğu yeri olan boynuna gömüp bir kaç nefes aldıktan sonra dudaklarımı yavaşça boynuna bastırdım. Bu beklemediği hareketimle vucüdunun kasıldığını hissetmiştim. Dudağımı boynundan itibaren küçük öpücükler koyarak çenesine kadar bir yol çizdim. Vucüdu iyice kasılmış, nefesleri hızlanmıştı. Dudaklarımı dudağıyla çenesi arasına bastırıken "Tibet" diye mırıldandım.
O da efendim demek yerine beni dinlediğini belirtir anlamda küçük mırıltılar çıkardı. "Bence sende sigarayı bırakmayı denemelisin" dedim. Huysuzca kaşlarını hafif çatıp"Nereden çıktı şimdi bu"diye homurdandı.
Ağırlığımı biraz daha onun üstüne vererek konuştum" Ben senin iyiliğin için, senin beni düşündüğün gibi benimde seni düşündüğümden söylüyorum "dedim. Bir müddet cevap vermemiş aynı zaman da karşıda çıkmamıştı. Biraz bekledikten sonra" Tamam ama bir anda bırakmıyım azalta azalta tamam mı? "diye benden onay almak ister gibi konuşunca onun bu hali karşısında kalbim ısınmıştı.
Peki anlamında kafamı salladıktan sonra" Anlaştık "diye fısıldadım. Çapkın bir gülüş attıktan sonra" Bu anlaşmayı güzel bir öpücükle taçlandırmamız gerekmez mi? "diyerek gözlerini dudaklarıma düşürdü. Bende ona alttan bir bakış atıp dudaklarımı dudaklarına bastırdım. Şuan kendimi ona istediğimi yaptırmanın verdiği hisle de daha cesur hissediyordum.
Öpüşmemiz saniyeler geçtikçe daha da derinleşirken sağ bacağımdan ve belimden tutarak beni yavaşça kucağına çekmişti. İlk saniyeler bu beni tedirgin etse de buraya çok çabuk alışabileceğimi farkettim. Ona sarılma hissiyle kendimi iyice ona bastırıp kollarımı sımsıkı boynuna sardım. Şuan resmen tek vucütmuşuz gibi hissediyordum.
Birbirimize o kadar sıkı sarılmıştık ki bir an asla ayrılamıyacak, onun kollarından çıkamıyacağım gibi hissettim. Elini sakin bir hareketle belime atıp ince ceketin altındaki tenime dokunup beni kendine doğru daha da çekti. Belimi hafifçe okşamasıyla ağzının içine istemsizce küçük bir inleme bıraktım. Dudaklarımı aralamamla birlikte o da dilini yavaşça ağzımın içine itmişti.
*
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ansızın Aşk
Ficción GeneralYetişkinlere uygun bir kitaptır. (+18)Lütfen çocuklar okumasın.