Kulağına yaklaşıp "Belki de daha çok deri şeyler giymeliyim?" diyerek fısıldadım. O da öpücüklerini boynuma doğru kaydırırken "Sadece benim içinse neden olmasın?" diye cevap verdi.Söyledikleriyle beraber gülmeme engel olamazken onu taklit ederek konuşmamı "Hımm neden olmasın? " diyerek sürdürdüm.
Tibetse sözlü olarak bir cevap vermek yerine gülümsemesinin ardından kalçama pekte ufak sayılmayacak şekilde bir şaplak attı. Yaptığı hareket karşısında hazırlıksız yakalanan bedenimi öne doğru kaydırarak gövdesine yapışırken dudaklarımın arasından da ufak bir inleme kaçtı.Yaptığım hareketle birlikte Tibetin vucüdunun da altımda kasıldığını hissettim.
O benim gibi inlemese de dudaklarından sert bir nefes bıraktıktan sonra ellerinin tutuşunu sertleştirdi. "Keşke şu ani hareketleri yapmasan be güzelim" diye sessizce dişleri arasından da mırıldandı. Söyledikleri karşısın da onun yüzünü görüş açıma alıp asıl ani hareketi onun yaptığını söylemek için bedenimi hızla geriye doğru kaydırınca Tibetten gelen sert inlemeyle beraber duraksamak zorunda kaldım. Hemen ardından
" A-ah sikeyim ya, kızım kıpraşıp durmasana kucağım da ne diyorum sana ben" diyerek kısık sesle söylendi.Ben de sessizce "Önce sen başlattın" diye konuştum. Dudakları boynuma yönelirken "Ben başlattım ama sen dua et de başlattığım işi bitirmeyeyim" dedikten sonra boynuma küçük öpücükler kondurmaya başladı.
Onunla ayrı geçirdiğim bu uzun süreden ve bugün yaşadığımız gerginlikten sonra onu ve bu hallerini çok özlediğimden dolayı biraz daha oynamaya karar verip bende onun boynuna yöneldikten sonra sakin bir ses tonuyla "Pek te başladığı işi yarım bırakan bir adama da benzemiyordun oysaki ama neyse" diyerek yüzümü boynuna gömdüm.
Dudaklarını boynumdan omzuma doğru kaydırıp oraya küçük bir ısırık bırakırken "İstersen beni kışkırtma Lin. Şurada edebimizle oturalım" diye söylendi. Şu an da oturduğumuz pozisyonu düşününce söyledikleri karşısın da gülmeme engel olmayarak "Edebimizle mi? Senin edep anlayışın normal insanlardan biraz farklı galiba" diyerek konuştum.
Ensemde ki saçlarımdan beni hafifçe öne doğru çekerek yüzyüze gelmemizi sağladıktan sonra gözlerimin içine bakıp "Şu an aklımdan geçen şeyleri bilsen emin ol şu pozisyonumuz oldukça masum kalır" diye kısık sesiyle konuştu. Gözlerine baktığımda bakışlarıyla da ne kadar ciddi olduğunu görebiliyordum.
Bir elimi saçlarına götürüp yavaşça okşarken "Biraz edepsiz miyiz acaba?" diye mırıldandım. O da benim yaptığım gibi elini saçlarıma götürüp yavaşça okşarken "Yalnızca sana özel" diye cevap verdi.
Bir süre böyle durup birbirimizin gözünün içine bakarak oturduk. Bu anı ne kadar bitirmek istemesem de Tibetin de deyişiyle "edebimizle" durabilmemiz için kucağından kalktım. Kucağına oturduğumdan dolayı dizlerimin üstüne toplanan elbisenin eteklerini çekiştirip düzgün durmasını sağladım. En son yakamı falan da düzeltip açık olan saçlarımı da bileğimde ki tokayla topladım.
Bu süre zarfında Tibet bacakları ayrık duracak şekilde oturmuş dikkatli gözlerle beni izliyordu. Duvarda ki saate baktığım da daha geç olmadığını düşünüp kahve yapmaya karar vermiştim. Tibet ben mutfağa doğru giderken arkamdan "nereye" diye seslendi. Bu nereyenin daha çok "ne yapmaya" anlamında sorulduğunu anladım. Arkamdan geleceğine emin olduğum için çokta açıklama yapmadan "Kahve yapacağım " diye konuştum.
Tam da düşündüğüm gibi ben daha mutfağa yeni geçmiştim ki Tibet de arkamda belirdi. Hava sıcak olduğu için soğuk kahve yapmak istiyordum bu yüzden süt almak için dolaba yöneldim. Tibet de köşeye oturmuş bir şey söylemeden beni izliyordu. Dolaba bakındığım da köşede henüz hiç açılmamış bir şekilde duran kutu sütü alıp tezgaha çıkardım.
Süt çıkarmam Tibetin dikkatini çekmiş olacak ki "Ne kahvesi yapacaksın" diye sordu. Başımı ona doğru çevirerek "Çok sıcakladım soğuk kahve yapacağım, içer misin?" diye sordum. Başını farketmez anlamında sallayıp "Sen ne yapsan içerim" diye cevapladı. Bunun üzerine ona gözlerimi kısıp baksam da bir şey demedim.
Granül kahveyi de çıkarıp sütle hazırladıktan sonra Tibete doğru dönüp "Aşkım buzun var mıydı?" diye sordum. Onun da bu konu hakkında pek bir bilgisi olmadığı boş bakışlarından belli oluyordu. "Bir bakayım" deyip buzluğa gitti. Biraz uğraştıktan sonra buz kalıplarını da alıp bana vererek "Varmış" diye ekledi.
Bu hareketi üzerine bende iğneleyici bir ses tonuyla "Ne kadar da evi ile ilgili bir erkek" diye söylendim. Bana cevap vermek yerine buzdolabına ilerleyip aşağı çekmeceli raftan cheesscake i çıkartıp tezgaha koyduktan sonra "Bu aralar evinden çok kadınıyla ilgilenmeyi seven bir erkek diyelim biz ona" diye mırıldandı. Favori tatlılarımdan olan çikolatalı cheescake görünce istemsizce gülümseyip Tibetin de yanağına küçük bir öpücük kondurdum. "Teşekkürler" diye eklerken çoktan tatlımı kabından kurtarmak için uğraşmaya başlamıştım bile.
Tibet de bu heyecanlı halim karşısın da gülümseyip ben ambalajla savaş verirken yanağıma bir öpücük kondurdu. Plastik kutuyu açılmasın diye öyle bir bantlamışlardı ki bir türlü açamıyordum. Tibet daha fazla bu savaşıma dayanamamış olacak ki çekmeceden aldığı bıçakla küçük hareketlerle kutuyu açtı.
Tabi ben bıçak falan düşünmeyip elimle bantları yırtmaya çalıştığım için kutuyla aramda küçük bir arbede yaşanmıştı. Tibet çıkardığı tatlıyı tabaklara koyarken bende kahvelere hızlıca buzunu ekleyip etrafı topladım. Benim elimde kahveler onun elinde tatlılarla birlikte salona yürüyüp koltuğa oturduk. Tibet tabakları sehpaya koyduktan sonra da önümüze doğru yaklaştırdı. Bir tatlı bağımlısı olarak çoktan tabağı sehpadan kapmış yemeye koyulmuştum.
Bu sabırsız hareketlerimle birlikte Tibet "Kızım önünden alan mı var? Sakin sakin yesene şunu" diye söylense de onu duymamazlığa gelip yemeye devam ettim. Arada kahvemi de yudumlarken ağzıma gelen buz parçasını da affetmeyip çatır çutur yedim. Tibet gözlerini hafifçe büyütüp benden tarafa bakarken "Taşı versem öğütürsün sen bu gidişle" diye konuştu.
Onun bu abartışıyla birlikte bende gözlerimi devirip "Dikkat et seni de yemiyim arada" diye söylendim. Bu sözlerimle birlikte çapkın gülüşlerinden birini atarak "Dikkat et de önce ben seni yemeyeyim" diye konuştu.
Onun bu emin tavrı karşısın da bende ödün vermeyip "Sen istediğini düşün tabi ama dikkat et ava giderken avlamayayım seni" diye cevap verdim. Sözlerime karşılık güldükten sonra "Avcım sensen ben av olmaya çoktan hazırım" diye ekledi. Şu an ne söylesem Tibetin bana bir karşılık vererek beni susturacağına emin olduğum için onunla laf yarıştırmayı bırakıp başımı çaresizce sağa sola salladıktan sonra tatlımı yemeye devam ettim. İkimiz de tatlılarımızı bitirdikten sonra etrafı toplamış bulaşıkları halletmiştik.
Her ne kadar Tibetten ayrılmak istemesem de artık eve gitme vaktimin de geldiğini farketmiştim.
Ayaklarımız geri geri gitse de çok oyalanmayıp evden çıktık. Mahallenin başına geldiğimizde Tibetle vedalaşıp arabadan indikten sonra onun bakışlarının ağırlığını sırtımda hissederek eve doğru yürüdüm.*
Uzun bir aradan sonra gelen ilk bölüm. Biliyorum çok beklettim ama sınava hazırlanmak için verdiğim uzun aradan sonra tekrar yazmaya başlamakta benim için zorlu bir süreçti. Şimdiye kadar yanımda olup destek veren herkese teşekkürler!Diğer bölümün daha hızlı gelmesinde oy ve yorumlarınızın öneminin de ne kadar büyük olduğunu unutmayın. 🌸
*
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ansızın Aşk
Ficción GeneralYetişkinlere uygun bir kitaptır. (+18)Lütfen çocuklar okumasın.