3.7

116K 2.7K 381
                                    

İçeriye geçip koltuğa oturduktan sonra Tibet in nabzını yoklamak adına ona yandan yandan bakışlar atsam da ifadesiz suratıyla bana hiç bir şey hissettirmiyordu. Ben yanıma gelip oturmasını beklerken arabanın anahtarını ve telefonunu masaya koyduktan sonra odasına doğru adımladı. Aradan geçen bir kaç dakika sonra üzerini değiştirmiş, ikisi de siyah olan tişört ve şortunu giymişti.

Onu daha önce şortlu görmüş olsam da uzun zamandır görmediğim bu görüntü karşısın da gözlerim bu anı aklında tutmak ister gibi uzun sayılacak bir süre kaslı bacaklarında  dolaştı. Bir erkeğe göre çokta tüylü olmayan bacakları çok fazla güneş görmememin etkisiyle çok da bronzlaşmamıştı.

Benim ona olan bakışlarımı görmezden gelerek çaprazım da kalan tekli koltuğa sakin hareketlerle ulaşıp rahat bir şekilde oturdu. Onun bu haddinden fazla sakin hareketleri bir yandan tutuşmama neden olsa da diğer polyanna tarafımda ' adam  gayet sakin işte , pamuk gibi valla' diyerek kendini çaresizce teselli etmeye çalışıyordu.

Elini şortunun cebine atıp sigara paketini çıkardıktan sonra içinden bir dal çekip ucunu tutuşturdu. Onu uzun zamandır sigara içerken görmemiştim ve yaptığımız konuşmadan sonra azaltmaya çalıştığına da bizzat kendim şahittim. Daha tamamen bırakamadığını bildiğimden yaptığı bu harekete de çok şaşırmadım. Bir ay önceye kadar günde bir paket bitiren bir adamdı sonuçta.

Sigarasından derin bir nefes çekip dumanı üfledikten sonra başını geriye yaslayıp karşı duvarı izlerken kısık ama sert bir ses tonuyla "Neden böyle yapıyorsun Lin?" diye sordu. Öyle bir ses tonuyla sormuştu ki odada ki gergin havanın da etkisiyle açıklayıcı olacak bir cevap düşünemedim. Bende bakışlarımı kucağıma indirip ellerimle oynamaya başladım. Kısık bir ses tonuyla "Ne yapıyorum ki?" diye sordum.

Sigarasından bir nefes daha çektikten sonra aynı tonda "Bana neden yalan söyledin?" diye sordu. Aslında ona yalan falan söylememiştim hatta beni ilk aradığında direk mekanın yerini söylemiş ona gerçeği açıklamıştım. Ellerimle oynamaya devam ederken "Sana yalan söylemedim ki ben" diye mırıldandım. Bu sözlerimle beraber aldığı derin nefesiyle "Ama doğruyu da söylemedin, gerçeği sakladın" diye konuşmaya devam etti.

Evet ondan bazı gerçekleri saklamış, nasıl biliyorsa öyle kalmasına müsade etmiştim ama eğer sorsaydı ondan mekanı asla saklayacak da değildim. Sadece yılda bir kere olsun arkadaşlarımla vakit geçirmek, başbaşa eğlenmek istemiştim. Bu yüzden de her şeyi açıklamak yerine sessiz kalmayı ve akışına bırakmaya karar vermiştim. Ama Tibet in bu olay karşısın da ne kadar rahatsız olduğunu gözlerinden görebiliyordum.

Bende bir nefes alıp bir elimle de boynumu ovarken "Sadece akışına bırakmak istedim, artık genç kızlar kına gecesini böyle yapıyor. Gizem de benim çok samimi bir arkadaşım sadece onun bu gününde yanında olmak istedim. Ama eğer sana en başından gideceğim mekanı söyleseydim de sorun çıkartacağından da emindim. Bende bunu senden  saklamak zorunda kaldım"diye konuştum.

Son sözümle beraber duvarda olan gözlerini bana çevirip arasında sigara duran  parmaklarını tehditkar bir şekilde yüzüme doğru sallayarak "Bana bak yediğin haltın suçunu bana atmaya kalkışma sakın. Sen söyledin mi ki bana Tibet böyle böyle bir durum var ben de gideceğim diye?" diye öfkeli sesiyle sorgulayıcı bir şekilde konuştu. Sözleri karşısın da bende istemsiz biraz sesimi yükseltip "Sanki söylesem 'tamam aşkım git' diyecekmişsin konuşma Tibet. Söylediğim an olay çıkartacak, gitmemem için uğraşacaktın" diye konuştum.

Tibet inanmaz bir şekilde bana baktıktan sonra "Tabii ki tek başına bara gitmene izin vermem! Ama aklında bu  türlü hesapları çevirmek yerine her şeyi olması gerektiği gibi anlatsaydın belki bende sana eşlik edebilirdim" diye yüksek çıkan sesiyle konuştu. Kendimi savunmak adına "Daha ne zaman geleceğin bile belli değildi ki! Son dakika geldiğini öğrendim, ne yapsaydım uçaktan iner inmez seni direk bara mı çağırsaydım. Kız kıza takılmak istedim sadece, hem gayet nezih bir mekandı" diye bende kısık sayılmayacak bir sesle cevap verdim.

Bitmiş olan sigarasını masanın üstünde duran bardağın içine atıp geri çekildikten sonra bir eliyle saçını karıştırırken "Sizinle aynı masada oturmazdım. Gözümün önünde olman yeterliydi. Hem belki de Antalya dan gelmemiş olsam bu durumdan haberim bile olmayacaktı! Vallahi düşündükçe sinirleniyorum. Sırf benim hoş karşılamıyacağımı düşündüğün için benden bir şeyleri saklamış olduğuna inanamıyorum. Bu olayı kesinlikle bir daha yaşamak istemiyorum. Sinir krizi geçireceğimi de bilsen bana her şeyi olduğu gibi anlatacaksın. Bir daha oldu bittiye getirerek bir olayı halledebileceğini düşünürsen sana yanıldığını büyük bir zevkle gösteririm. " diye  sertçe konuştu. Bir şeyler daha söylememek için de kendini tuttuğu kasılan çenesinden belliydi.

Aramızın durduk yere fazlaca gerildiğini ve bunun benim suçum olduğu gerçeğini bilmek çok huzursuz ediciydi. Onu neredeyse bir haftadır görmemiştim ve ona bir kez bile sarılamadan kavga etmeye başlamıştık. Normalde sürekli bende olan gözlerinin şimdiyse sadece arada bir bana değiyor oluşu canımı daha çok sıkıyordu. Suçlu olduğumu ve bu durumu da kesinlikle  sürdürmek istemediğimi bildiğim için yerimden kalkarak onun yanına yaklaştım.

Kafasını kaldırıp beni bir kaç saniye süzdüğündeyse ne giydiğime bile tam olarak şimdi baktığını anladım. Gözleri gözlerimi bulduğundaysa tek kaşını kaldırarak bana ciddi bir şekilde baktı. O an en masum bakışlarımı atmaya çalışarak kıyafetimin izin verdiği ölçüde yan olarak yavaşça kucağına oturup boynuna sarıldım. Bu hissi ne kadar özlediğimi duyduğum o muhteşem kokusuyla da beraber daha da iyi anladım. İlk başlarda sarılmama cevap vermese de göğsünün sertçe inip kalmasından saçlarımı kokladığını anlayabiliyordum.

Ona sarılmak ne kadar güzel olsa da belimi sıkıca çevreleyen o kaslı kollarının eksikliği net bir şekilde belli oluyordu. "Biliyorum hatalıyım ama bir daha asla yaşanmayacak sevgilim, söz veriyorum" diye konuştum. Cevap vermeyişiyle de  birlikte bana karşı olan direncini kırmam gerektiğini anladığımdan boynuna küçük ama uzun öpücükler kondururken "Seni özledim"diye mırıldandım.

Biraz daha öpücüklerime dayansa da daha fazla uzatmayarak eliyle belimi sıkıca sarıp beni kendine bastırdı. Başıma koyduğu minik öpücüklerinin arasından" Bende seni yavrum "diye mırıldandı. Karşılık vermesiyle beraber istemsizce yüzümde büyük bir gülümseme oluştu. Elimi ensesine atıp saçlarını yavaşça çekiştirirken 
" Hımm çok mu özledin? "diye sordum. Eliyle yavaşça belimi okşarken bir yandan da boynuma küçük  öpücükler kondurmaya başlamıştı. Boğuk çıkan sesiyle
" Hemde deli gibi " diye fısıldadı.

Onunla bu pozisyona gelmek ve sakinleştiğini görmek oldukça iyi gelmişti. Onun kollarına sığınmayı ve böyle yüzümü boynuna gömmeyi o kadar çok özlemiştim ki uzun süre böyle kalabilirdim. Bir kaç dakika daha böyle durduktan sonra kendime engel olmayarak başımı göğsünden kaldırıp dudaklarına kapandım. Onun sıcacık dudaklarıyla buluşmak beni iyice pelte kıvamına getirmişti. Ağzımın içine giren diliyle beraber öpüşmemiz daha da ateşli bir hal almıştı. Elleriyle bir yandan belimi okşarken nefes almamız için geri çekildi. Kıyafetime doğru bir bakış attıktan sonra
"Demek deri ha, severim " diyerek gülümsedi.

Geri çekilmesiyle beraber yan oturduğum  kucağından  zorda olsa kalkıp kıyafetin eteklerini yukarı çekiştirdikten sonra her zaman olduğu gibi kucağına yüz yüze geleceğimiz bir şekilde rahatça oturdum. Tibetse gözlerini kısmış bir şekilde beni izledikten sonra kucağına oturmamla beraber iki elini rahatça belime attı. Bir süre yüzümü inceledikten sonra şakağımdan başlayarak tüm yüzümü  öpmeye başladı. O kadar nazik ve ufak dokunuşları vardı ki istemsizce gözlerimi kapadım. Ellerini  yavaşça belimin  üzerinde gezdirse de hiç acele etmiyordu.

Kulağına yaklaşıp "Belki de daha çok deri şeyler giymeliyim?" diyerek fısıldadım. O da öpücüklerini boynuma doğru kaydırırken "Sadece benim içinse neden olmasın?" diye cevap verdi.

*

Ansızın AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin