Jungkook yine gördüğü rüyadan ter ve gözyaşları içinde uyandı. Yıllardır belli aralıklarla aynı rüyayı görüyordu.
'Bir orman ve yüzü belli olmayan bir adam.'
Bazen gördüğü rüyalarda adam ile ormanın içinde koşuyor, bazen de adamın dizlerinde yatıp gökyüzünü izliyordu. Adamın saçlarında dolanan parmakları her defasında o kadar gerçekçi hissettiriyordu ki bazı zamanlar ağlayarak uyanıyordu. Aynen şimdi olduğu gibi.
Onu özlüyordu. Daha önce tanışmadığına yemin edebileceği adamı deli gibi özlüyordu. Gülen yüzünü, ince parmaklarını ve her defasında kendisine aşkla bakan gözlerini. Adamın yüzünü bir bütün olarak hatırlayamıyordu. Her şey parça parça zihnine dolsa da birleştirmeye çalıştığında başına ağrılar giriyordu. Keşke adını bilseydim diye iç geçirdi. En azından ağlayarak uyandığı geceler adına sarılabilirdi.
Jungkook hayal dünyasından çıkmak için kafasını hırsla salladı. Yatağın yanında olan masadan telefonunu alarak saate baktı. Tahmin ettiği gibi fazla uyumamıştı. Sadece 3 saat uyku onun için yeterli değildi. Saat 4'e geliyordu ve bir daha uyumak gibi bir düşünce genç adamın aklından bile geçmiyordu. O yüzden sıcak yatağından ayaklarını çıkardı ve doğruca mutfağa yöneldi. Uyuyamıyorsa kendine kahve yapıp ders çalışabilirdi. Sınavları yaklaşıyordu ve bu dönem onu oldukça geriyordu.
Tıp fakültesine gittiği için her şey iki kat daha zordu. Bu bölüme gitmeyi esasen kendi için istememişti. Tüm nedeni Joon Seo amcasıydı.
Jungkook daha küçük bir bebekken yetiştirme yurduna verilmişti. 12 yaşına kadar orada büyümüş ve sonrasında amca dediği adam kendisini evlat edinmişti. Joon Seo ve karısının hiç çocukları olmadığından doluyı evlat edinmeyi düşünmüşler ve 12 yaşındaki küçük Jungkook'un güzel gözlerini gördüklerinde de hemen işlemleri gerçekleştirmişlerdi.
Jungkook'u evlet edindikten bir yıl sonra Joon Seo'nun karısı hayata gözlerini yummuştu. Bu durum adam ve küçük çocuğu fazlasıyla sarsmıştı. Aynı zamanda birbirlerine daha çok yakınlaşma imkanı sunmuştu.
Jungkook'un gerçek hayatı o zaman başlamıştı. Birlikte amcasının yaşadığı köye yerleşmiş ve elinden geldiğince bütün işlerinde yardımcı olmuştu. Amcası aynı zamanda köyde şifacı olarak biliniyordu. Doğal malzemeler ve kullandığı akupunktur yöntemiyle çok kişinin hayatını kolaylaştırmış ve kurtarmıştı. Eh tabii Jungkook da tüm bunlardan fazlasıyla etkilenmiş ve amcasından çok fazla şey öğrenmişti. Bir süre sonra hastaları tedavi eden Jungkook olmuştu. İnsanları tedavi ettikten sonra yüzlerinde oluşan samimiyet genç adamın kalbine dokunmuştu. Bu işi biraz daha ileri taşıyarak tıp fakültesine girmek için çok çalışmış ve başarmıştı. Artık 3. Sınıf bir öğrenciydi ve her şey daha zordu. Ancak onu zorlayan asıl şey amcasından ayrı kalmaktı. Artık iyice yaşlanan amcası her şeyde zorlanıyordu. O yüzden biran önce sınav döneminin bitmesini iple çekiyor ve yanına gitmek istiyordu.
°°°°
"Artık kadavra görmekten midesiz oldum. Hiçbir şey hissetmiyorum" Jungkook yanında söylenen arkadaşına gülerek baktı. Her derste aynısını söylüyordu.
"Eh o zaman istediklerini elde etmişler. Amaç bu zaten soğukkanlı olmak." Soobin omuz silkip yürümeye devam etti.
"Okul bittiğinde benden geriye bir şey kalmayınca da böyle rahat olabilecek misin acaba?" Soobin'in çocuk gibi mızmızlanmasına dayanamayıp kolunu omzuna attı.
"Dostum daha 3. seneden böyle bir konuşma yapıyorsan son senede seni düşünemiyorum. Ama üzülme ben hep yanında olacağım." Soobin de artık gülmeye başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fernweh || Yoonkook
FantasyHerkesin özlediği bir yer vardı. Ancak o neyi ya da kimi özlediğini bilmeden yaşamaya çalışıyordu.. 'Bir nergis gibi kırılgan ve aşık...' °Omegaverse°