Şairin dediği gibi, dünya hassas kalpler için bir cehennemdi. Fakat bu cehennemde çiçek bahçeleri yer etmesini sağlayabilecek olanlar da yalnız hassas kalplere sahip olanlardı. Düşen birini görünce kim olduğunu düşünmeden yardım elini uzatanlardı. İki dakika önce hıçkırarak ağlarken, iki dakika sonra bir yüreğe su serpmek adına zorla da olsa gülümseyenlerdi. İyiliği karşılık için değil, O emrettiği için yapanlardı. Ve ne olursa olsun sonunda O'na teslim olanlardı.
💐
''Nidal, iyi misin? Neyin var?'' dedi genç adam, yalnızca selamını alıp yürümeye devam eden kıza yetişerek. Normalde böyle yapmazdı, bir hal hatır sorardı.
Durdu Nidal, dolu gözlerini ona çevirdi. ''Değilim.'' deyip içinden gelen hıçkırarak ağlama hissini dizginlemeye çalıştı ama başaramadı, gözyaşları firar ediverdi.
Eymen Mahir şaşkınca ona baktı. Şaşkınlığının yanına bir de korku koşup gelmiş, tedirginlik eşlik etmişti. Genç kız bacaklarının daha fazla kendisini taşıyamayacağını hissedip kaldırıma oturdu, feracesinin koluna göz yaşlarını silmeye başladı ama sildikçe yerini yenileri alıyordu.
''Nidal..'' Eymen Mahir ne yapacağını bilemeyerek kızın yanına çöktü, ağlamasını durdurmak için elinden bir şey gelmemesi sinirini bozarken tekrar ismini bıraktı aralarına. İsmini söylüyordu yalnızca ama başka şeyler de saklıyordu içinde sanki, öyle söylüyordu. ''Nidal..''
Genç kız burnunu çekti, gözyaşlarını tekrar sildi. Dudaklarından firar eden ufak hıçkırıkları dizginlemeye çalıştı. Biraz ötesinde çökmüş oturan adamın uzattığı mendili alıp gözyaşlarını ona sildi. Fakat elinde olmadan endişe ile kendisine bakan Eymen Mahir'in kurduğu cümledeki bir kelime aniden beynine vurmuştu kızın. ''Nidal, ne oldu güzelim? Neden ağlıyorsun?'' İçindeki onca acıya rağmen kalbi yine bir kelimeye takılıp düşmüştü. Pamuklara sarıp sakladı o kelimeyi, daha sonra dönüp dönüp ziyaret edecekti. Lakin şimdi canını yakan şeyler daha çoktu.
Dudaklarından izinsizce firar eden kelime Eymen Mahir'in zihnini çok oyalamamıştı çünkü yüreği sıkılırcasına ağlayan kızın durumu ile meşguldü. Nidal aniden bakışlarını ona çevirdiğinde ve gözleri gözlerini bulduğunda onun da artık dizginlemeye çalıştığı bir şeyler vardı; bakışları ve kalp atışları. Çünkü biliyordu, önce gözüne sonra gönlüne ardından her zerresine düşecekti kız, eğer bakışlarını çekip almasaydı.
''Neden dünya bu kadar kötü ve alçak bir yer?'' cümlesi düştü aralarına, Nidal'in kısık sesinden.
Derin bir nefes aldı genç adam. Bakışları yumruk yaptığı ellerindeydi. ''Dünya bize mutluluk ve eğlence yeri olarak sunulmadı ki zaten, Nidal. İmtihan ve sabır yeri olarak sunuldu.''
Havaya gri bulutlar çökmüş, yağmur geldiğine haber veriyordu. Havadaki kasvet daha da çöktü içine Nidal'in.
''Ama bazı insanların ruhu ölürken, bazıları onların ölümüne sebep olduğu halde hayatlarına hiçbir şey olmamış gibi devam ediyor. Haksızlık bu.''''Hayat bu, hemşire hanım. Kimine burada çok zor, kimine burada kolay ama ahirette zor olacak. Bunlara dayanabildiğimiz kadar dayanacağız ki ahirette karşılığını alalım inşallah. Bakara suresinde ne diyor : ''Andolsun ki sizleri biraz korku, biraz açlık, mallardan, canlardan ve meyvelerden eksiltmekle imtihan edeceğiz. Sabredenleri müjdele!'' Farkındayım, hassas kalbine işkence gibi gelen bir hayatın içindesin; ama unutma Nidal : Bizim dostumuz Allah'tır. O, yardım edenlerin en hayırlısıdır.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SON DÜŞÜŞ
Teen FictionSavaşın ve aşkın gerçekte ne anlama geldiğini en iyi onlar biliyordu. Bütün engellere, yıkımlara, kayıplara ve ayrılıklara rağmen direnmeyi seçtiler. En güçsüz anlarında birbirlerine tutundular. Ölüm ve diriliş onların hayatında el eleydi. Ve bir m...